Küçük Kaymaklı Katliamı: Bu çakma aslanlar Mehmetçiği görünce çil yavrusu gibi dağıldı

Haber7 yazarı Prof. Dr. Ata Atun, "Küçük Kaymaklı ve Maraş" adlı köşe yazısında, EOKA teröristlerinin Küçük Kaymaklı'da yaptığı katliamı anlatarak, "Mehmetçik adaya ayak basınca, bu çakma aslanla çil yavrusu gibi dağılıp kaçtı" dedi.

Küçük Kaymaklı Katliamı: Bu çakma aslanlar Mehmetçiği görünce çil yavrusu gibi dağıldı
Küçük Kaymaklı Katliamı: Bu çakma aslanlar Mehmetçiği görünce çil yavrusu gibi dağıldı
GİRİŞ 19.07.2021 12:48 GÜNCELLEME 19.07.2021 12:48
Bu Habere 16 Yorum Yapılmış

Hani Maraş’ın halini görüp dertleniyorsunuz ya; 20 Temmuz 1974 günü Mutlu Barış Harekatı gerçekleştirilmeseydi, Küçük Kaymaklı 58 yıldır kapalı olacaktı.

Madem meydanı boş bulanlar kendi çektiklerini, haklarını unutup, Rumların derdine düştüler, hatırlatalım; Lefkoşa’nın Küçük Kaymaklı semtine EOKA’cıların saldırısı, dönemin Cumhurbaşkanı Makarios’un 22 Aralık günü son defa iki toplumlu olarak yapılan Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası EK1’i olan Garantiler ve İttifak Anlaşmasını tanımadığını açıklamasından sonra başlamıştı. Nikos Sampson komutasındaki EOKA’cı teröristler, Yunan Alayı’nın (ELDİK) desteği ile birlikte önce Küçük Kaymaklı’nın dış dünya ile tüm bağını kesmişler, sonra da Küçük Kaymaklı bölgesine aşırı ve dengesiz bir güçle saldırmışlardı. 

Savunmasız Kıbrıslı Türklere saldırırken kendilerini yenilmez aslanlar zanneden EOKA’cı teröristler ve sonrasının RMMO askerleri, 20 Temmuz 1974 günü Kıbrıs adasına ayak basan Mehmetçiğin karşısında tutunamayınca çareyi fareler gibi kaçmakta bulmuşlardı. Bu çakma aslanların Mehmetçiğin karşısında çil yavrusu gibi dağılıp kaçışlarını, 15 Ağustos 1974 günü akşamüstü Mehmetçik Mağusa’ya ulaşınca gözlerimle görmüş, inanamamıştım...

Rumların Küçük Kaymaklı bölgesine aşırı güç kullanarak yaptıkları saldırıya Kıbrıs Türkleri iki gün dayanabilmişti. İkinci günün sonunda Küçük Kaymaklı bölgesinde yaşamlarını sürdüren kardeşlerimiz, çareyi güvenli bölgelere geçmekte bularak, evlerini, araçlarını, hayvanlarını ve tüm varlıklarını arkada bırakmış, Lefkoşa’nın güvenli bölgelerine göç etmişlerdi. Göçe ayak uyduramayan 550’ye yakın yaşlımız, kadın ve çocuklarımız esir alınmış, direnen kardeşlerimiz şehit edilmiş, evler, camiler ve okullar yakılıp yıkılmıştı.

Küçük Kaymaklı’dan 24 Aralık 1963 günü göçe etmek zorunda kalan kardeşlerimiz tam on yıl altı ay, 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatında Küçük Kaymaklı ele geçirilinceye kadar, bölgeye sokulmadılar.

Rahmetlik Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’la, Rum Cemaat Meclisi Başkanı Glafkos Kleridis’in Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta, -Rum saldırılarının 21 Aralık 1963 günü başlamasından dört buçuk yıl sonra- 3 Haziran 1968 günü ilk kez yaptığı toplantıda, Küçük Kaymaklı’yı silah zoru ile terk etmeye zorlanan kardeşlerimizin geri dönmelerine Makarios hükümetinin izin vermesini istenmiş, Klerides’in buna cevabı “Kanla aldık, kanla veririz” olmuştu.

Küçük Kaymaklı’yı silah zoru ile terk etmek zorunda kalan kardeşlerimiz, evlerine 20 Temmuz 1974 günü Mehmetçiğin adaya ayak basması sonrasında, aynen Klerides’in dediği gibi bölge “Kanla alındıktan” ve kendilerini aslan zanneden EOKA’cıların Mehmetçiğin karşısında kaçmak zorunda kalmalarından sonra dönebilmişler, Rumların aynen Girit’te yaptıkları gibi yakıp yıktıkları evlerini de kendi imkanları ile tamir ederek, yaşamlarını sürdürmeye başlamışlardı.

Bugüne değin hiçbir Rum siyasinin, BM yetkilisinin, ABD diplomatının ve Avrupa Birliği yöneticilerinin Küçük Kaymaklı’dan bahsettiklerini ve Rumları kınadıklarını duymadım, görmedim. Bizim aramızdaki Rum hayranlarının ve taraftarlarının da Küçük Kaymaklı’dan bahsettiklerini maalesef duyamadım.

Tüm bu gerçekler ortada, tanıkları hayattayken geçenlerde bir Kıbrıs Türk basın mensubunun, Rum tarafındaki milliyetçi bir parti olan DISY’nin Genel Sekreterinin, Maraş ile ilgili yazdığı gözyaşı dolu yazısını Türkçe’ye çevirerek yayınlaması bana çok garip geldi. Ben olsaydım, DISY Genel Sekreterinin Maraş ile ilgili yazısına, Küçük Kaymaklı’da Rumların neler yaptıklarını hatırlatarak yanıt verirdim. Nitekim bu yazımı İngilizce’ye çevirip Genel Sekreter hanımefendiye göndereceğim. Okusun, biraz tarih öğrensin, önce iğneyi kendine sonra da çuvaldızı bize batırmaya çalışsın.

Maraş’la ilgili gerçek şudur; 15 Ağustos 1974 günü Mehmetçik Mağusa’ya ulaşıp, EOKA’cılar, RMMO ve ELDIK askerleri çil yavrusu gibi dağılınca, Maraş’taki Rumlar iki gün evvel, Atlılar, Muratağa ve Sandallar köylerinde yaşayan tüm Kıbrıslı Türklerin canice yaşa ve cinsiyete bakılmaksızın topluca katletmiş olmalarının öcünün kendilerinden alınacağını düşünerek Maraş şehrini kendileri daha Mehmetçik gelmeden boşaltmışlardı. Benim rehberi olduğum Mekanize Birlik Maraş’a girdiğinde, Rumlar artık şehri terk etmişlerdi. Özetle, Maraş bir saldırı ve çatışma sonrasında değil, Rumların kendi istekleri ile terk edilmiş bir şehirdir.

Sakinleri de bugüne değin tam dokuz kez insani çağırılarla geri dönmeleri için davet edilmişler ancak Rumların çocukluklarından beri beyinlerine işlenen Türk düşmanlığı, her çağrı sonrasında geri dönmelerine mani olmuştur.

Prof. Dr. (İnş Müh), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

Akademisyen, Kıbrıs İlim Üniversitesi

KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

KAYNAK: HABER7
YORUMLAR 16
  • Ahmet Ali 3 yıl önce Şikayet Et
    Hain haindir dinine ırkına bakmaz. Biraz tarih okumasını bilseniz Müslüman ve Türk olup ta hain olanı çokça bulursunuz.
    Cevapla
  • Vatandaş 3 yıl önce Şikayet Et
    İsminde ve soysminde ata olanlardan Müslüman Türk milletine asla hayır gelmemiştir.
    Cevapla
  • Mehmet 3 yıl önce Şikayet Et
    Sende bile ata ismi cumlesi var vatandas efendi.demekki kendini biliyorsun
    Cevapla
  • Avşar 3 yıl önce Şikayet Et
    Yazıklar olsun, yukardaki yazıyı oku ondan sonra konuş.
    Cevapla
  • Adil 3 yıl önce Şikayet Et
    Her ne kadar yapılanlar işgalci ve emperyalizmin güdümüne girmiş rum ve yunan söz sahibi yöneticileri tarafından yapılmış olsa da, seçmenleri kendi halklarıdır. Bu halklar batının işgalci zihniyetinin etkisinden ve kendilerinin düşmanlık ve kötülükten beslenen politikacılarından kurtulmadıkça barış ve huzur çok zor.
    Cevapla
  • Adil 3 yıl önce Şikayet Et
    Bizde herhangi bir savaş durumunda savunmasız ve aciz olanların korunup kollanmasına dikkat edilirken, bunlarda da katledilir. Bu tamamen kendileri gibi olmayanlara duydukları nefret, düşmanlık ve açgözlülüklerinin ürünüdür.
    Cevapla
  • Adil 3 yıl önce Şikayet Et
    Nasıl osmanlının çöküşüyle tüm avrupa coğrafyasından türkler öldürülüp kovalandıysa bunlarda devamında öldürüp yok ederek yada sürerek türkleri kıbrıstan çıkartıp kıbrısa tamamen sahip olmayı denediler.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Cüneyt Özdemir: Suriye'deki gelişmeler bizim muhalefeti delirtmiş
Trump'tan tartışmalı Grönland ve Panama yorumu