Irkçı partilerin zaferi ve Avrupa'yı yakın gelecekte bekleyen iki büyük tehdit
- GİRİŞ11.06.2024 09:12
- GÜNCELLEME13.06.2024 15:53
5 yıl aradan sonra yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri, Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki siyasi dalgalanmaları, toplumsal refleksleri göstermesi bakımından bir hayli öğretici veriler sundu.
Sonuç:
Epey bir süre önce ‘nüksetmiş’ olan, yüzyıllara sari ırkçılık probleminin nasıl depreştiğini, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü gibi değerlerin nasıl bir tehditle karşı karşıya olduğunu bir kere daha gözler önüne serdi.
AP seçimlerinin en sarsıcı sonuçları birliğini iki lokomotif ülkesinden biri olan Fransa’da ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un liberal kanatta yerel alan partisi Rönesans, seçimlerde sadece yüzde 15’lik bir oy desteği bulabilirken, daha önce cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iki defa yendiği ırkçı görüşlere sahip Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi iki katından daha fazla bir oyla (Yüzde 32) seçimlerden galip ayrıldı.
Partisinin açık ara farkla yenilmesinden sonra açıklamalarda bulunan Macron, sonuçların "Avrupa'yı savunan partiler için iyi olmadığını" söyledi.
Macron, açıklama yapmakla da kalmadı, Fransız Meclisi’ni feshederek erken seçim kararı aldı.
Parlamento seçimleri, Macron'un mevcut görevini, yani cumhurbaşkanlığını etkilemeyecek. Kendisinin önünde hala 3 yıllık bir görev süresi var.
Ancak biraz da meydan okuma amaçlı ilan ettiği parlamento seçimlerinden istediği sonucu alamazsa, Macron için sonun başlangıcı olarak nitelendirilebilecek bir süreç hızlanabilir.
MİLLİ İSTİHBARAT AKADEMİSİNİN RAPORUNDAN: “AVRUPA PARLAMENTOSUNDA FİKİR AYRILIKLARI ARTACAK”
Avrupa Parlamentosu sonuçları, ırkçılık dalgasına karşı durmaya çalışan Avrupalı yönetici ve siyasetçilerin yüzünü ekşitti.
Birliğin diğer lokomotif ülkesi Almanya’da da ırkçı partiler oylarını artırırken, Şansölye Scholz üzerindeki erken seçim baskıları artmaya başladı.
Faşizmin yükselen ayak sesleri, AP üzerinden Avrupa Birliği’nin iç bütünlüğünü tehdit edebilecek bir takım sonuçlar üretebilir.
Nitekim seçimlerin hemen öncesinde Prof. Dr. Talha Köse’nin Başkanlığı’nı yaptığı Milli İstihbarat Akademisi’nin hazırladığı rapora yansıyan ifadeler üzerinden bakılacak olunursa bu sonuçlarla:
“AP’nin kendi içerisinde siyasi tartışmalar ve fikir ayrılıkları ile daha fazla enerji kaybedeceği ve karar alma süreçlerinde daha fazla zorlanılacağı öngörülüyor. Bu durum, AB’nin uluslararası alandaki aktörlük konumunu daha fazla sorgulanır hale getirebilir.”
ASIL KORKUTAN RİSKLER DIŞ KAYNAKLI
RUS TEHDİDİ AVRUPA’NIN UYKULARINI KAÇIRIYOR
Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçları ve yükselen ırkçılık dalgası, Avrupa’yı içeriden sarsmaya devam ediyor olsa da, birliğin yakın geleceğini riske atan asıl tehditler dış kaynaklı.
Bu tehditlerden bir tanesi Rusya.
Ukrayna’yı Şubat 2022’de işgale girişen Moskova’nın, savaşı kazanması halinde burada durmayacağını da belli eden bir anlayışla hareket etmesi, Avrupa’nın uykularını kaçırmaya devam ediyor.
Bu savaşın etkileri yaklaşık iki buçuk yıldır, hem savunma hem de enerji krizi üzerinden Avrupa’yı sarsmaya devam ediyor zaten.
Ama en kötüsü bu değil.
En kötüsünü “Putin’in Ukrayna sınırlarında duracağına inanmamalıyız” diyen Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius dillendirdi.
Alman Savunma Bakanı, Federal Mecliste yaptığı konuşmada, 2029’a kadar savaş kabiliyetine hazır hale gelmeliyiz. En kötüsünün gerçekleşmesini önlemek için caydırıcı bir rol oynamalıyız” diye konuştu.
TRUMP’IN DÖNÜŞÜ AVRUPA’NIN BİRLİĞİNİ BÜTÜNLÜĞÜNÜ KÖKTEN ETKİLEYEBİLİR
Avrupa’nın bütünlüğünü yakın gelecekte tehdit edebilecek ikinci bir gelişme, Kasım ayında ABD’de yapılacak olan seçimlerde Trump’ın ve Trumpizm’in dönüşü olabilir.
Neo-ulusalcı dalgalardan etkilendiğini 4 yıllık Başkanlık döneminde bol bol belli eden Trump, Avrupa’nın güvenliği üzerindeki ABD şemsiyesini ‘toplama’ anlamında yeni adımlar atabilir.
Ve bu durum, Avrupa ama özellikle de Almanya üzerindeki Rus tehdidinin artmasına yol açabilir.
E zaten, açıktan dillendirilen ve açıkça yürütülen silahlanma programı Almanya açısından, muhtemel bir Rusya karşılaşması sırasında ABD’nin koşup gelip yardım edeceğine duyulan güvensizlikle de doğrudan ilişkili.
Ünlü tiyatro yazarı Anton Çehov’un şu ünlü sözü, bütün bu olup bitenler muvacehesinde bundan böyle daha fazla akılda tutulmalı:
“Eğer ilk sahnede duvarda bir silah asılıysa, oyunun sonunda o silah mutlaka patlar”
Mehmet Acet / Haber7
Yorumlar24