Suriye nereye gidecek? Suriye'den nereye gidilecek?
- GİRİŞ23.12.2024 08:42
- GÜNCELLEME23.12.2024 09:18
Suriye'de durum biraz netleşmeye başladı, ama aklımız daha karışacak gibi. ABD, İngiltere ve İsrail koalisyonunun büyük küresel aktör Rusya (Şimdi artık bölgesel güç olmaya razı oldu) ile bölgedeki İran gibi güçleri geri adım atmaya zorlaması ve aynı koalisyonunun vurucu gücü İsrail'in Hamas, Hizbullah, Kudüs Gücü, DMO nizami unsurları operasyon öncesinden çökertmesi ile zaafa düşen ve boşalan Suriye sahası korumasız kalmıştı.
Suriye'deki yönetimi devralma sırasında da ABD’nin hareketlenen Haşdi Şabi unsurlarını, İsrail'in de Suriye’ye girmek isteyen Hizbullah unsurlarını bombalamasıyla Suriye’ye müdahale edecek güçler için aydınlatıcı bir durum ortaya çıkmıştı.
Şimdilik İdlip Yönetimi yeni Suriye yönetimini oluşturdu. Anayasa ve meclis üç aylık geçiş sürecinde askıya alındı. Kuzeyde SMO ve YPG arasında çatışma ile müzakere paralel yürüyen bir hassas sürece dönüştü. HTŞ grupları Deyrizor'a girdiler, ancak Rakka'da henüz YPG birlikleri bulunmaktadır. Diğer yandan Suriye merkezi hükümetinde hangi grupların yer alacağı konusu karara bağlanmış değildir. Üç aylık süreden sonra belirli anlaşmalar yapılır, muhtemelen yeni bir güç kompozisyonu oluşur.
YENİ DÖNEMİN OYUNLARI
ABD’nin 47’nci başkanı seçilen Donald Trump, “İki taraftan söz ediliyorsa bir taraf yok edildi. Diğer tarafın kim olduğunu kimse bilmiyor, ama ben biliyorum. Bu işin arkasında Türkiye var” dedi (16/12/2024; Basın).
‘Oraya giren insanlar Türkiye tarafından yönetiliyor ve bunda bir sorun yok’ “Bu arada Türkiye bölgede büyük bir güç, Erdoğan çok iyi anlaştığım biri ve büyük bir askeri gücü var. Çok güçlü bir ordu kurdu… Bu işin arkasında Türkiye var. O (R. Tayyip Erdoğan) çok akıllı bir adam. Binlerce yıldır orayı istiyorlardı ve aldılar. Oraya giren insanlar Türkiye tarafından yönetiliyor ve bunda bir sorun yok. Bu da savaşmanın başka bir yolu. Askerlerimizin öldürülmesini istemem. Zaten artık olmaz diye düşünüyorum. ” (16/12/2024; Basın).D. Trump benzersiz bir kıvraklık ile mükemmelen yürüttükleri Suriye operasyonunun gelecek sorunlarını Türkiye üzerine sevk etmiş görünüyor. Benzeri bir yaklaşım da Putin’den geldi.. "Kürt sorununun çözülmesi gerekiyor. Suriye çerçevesinde Devlet Başkanı Esad döneminde çözülmesi gerekiyordu, şimdi ise Suriye topraklarını kontrol eden yetkililerle çözülmesi gerekiyor. Türkiye’nin de bir şekilde güvenliğini sağlaması gerekiyor." dedi.
(https://www.haber7.com/dunya/haber/3490023-putin-kurt-sorununu-cozmeliyiz).
Bir taraftan Suriye'deki terörist grupların değiştiğini Batılıların da kabul ettiğini söylerken, Kürt sorununun çözülmesi gerektiğini vurguladı. Diğer yandan “Türkiye’nin de bir şekilde güvenliğini sağlaması gerekiyor." dedi, Türkiye'nin askeri harekatına yeşil ışık yaktı. Sanki Suriye'de etkin olduğu dönemde Tel Rıfat’ı, Halep’i Rusya desteği olmadan YPG veya Esad tutuyormuş gibi. Bu politika bir anlamda, ateş topunu ABD ve Türkiye arasına bırakmak gibi.
Yeni dönemin oyuncuları hiç kuşkusuz başta ABD, İngiltere ve İsrail’dir. Farklı kamplarda olmalarına karşın ricat hattında Rusya ve Savunmada sessiz Çin vardır (Elbette ki Çin’i mutlak pasif ve atalette kalmış bir güç olarak görmüyorum. Çin sahip olduğu imkanlar ve imkanlarının niteliğine göre oyun kurmaya ve kurumsallaşmaya çalışıyor. Bu ayrı bir yazımızın konusu olsun. Ancak, Suriye konusunda sessiz. Belki Trump’ın gelişiyle kotarılacak Ukrayna Rusya barışında hatırlı arabulucu olabilir) . Eskinin Batılı sömürgecilerinden Fransa dağılan daha doğrusu elinden alınan İmparatorluğunun ardından gücünü korumaya çalışmaktadır. Daha genel olarak da Rusya ile Kara Avrupası arasında yaratılan Anglo Sakson tuzağın pençesindedir. Almanya da benzeri bir durumdadır.
Dolayısıyla ABD kampında ikinci sınıf katılımcıdır. BRICS’in dev üyeleri Hindistan ve Brezilya küresel siyaseti etkileyebilecek durumda değildirler. Bölge ülkeleri sessizdirler. Yeni dönemin oyuncularına dair en ilginç gözlem ise ana muharrik güç kendisinin bu olaylarla hiç bağlantısının olmadığını iddia etmektedir. Diğer güç ise sır perdesi altındadır. Küçük saldırgan ortak ise sürekli stratejik alan kazanmaktadır. Sahnede inşa edilmiş, desteklenmiş, yönlendirilmiş, önü açılmış küçük gruplar vardır. Senaryo yazarı bu tiyatroya dünyanın inanmasını istemektedir.
İSRAİL'İN BÜYÜK POLİTİKASI
Suriye'deki güç değişiminden en fazla yarar sağlayan ülkenin İsrail olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. İsrail Hamas, Hizbullah ve Lübnan’dan sonra Suriye ile bu yapılar içindeki ve bu coğrafya üzerindeki İran’ı uzun bir süreliğine oyundan düşürdü. Ancak, İsrail'in bununla yetinmeyeceği son derece açıktır.
Öncelikle Suriye'de rejim el değiştirdikten sonra İsrail hızla Suriye’nin sağlam kalan askeri altyapısını süratle hava harekatları ile bombaladı, tahrip etti. 1974 anlaşmasının hükmünün kalmadığını söyleyerek, Golan’daki bölgeleri işgal etti, Şam’a 30-25 km yaklaştı. Ayrıca, Suriye, Lübnan ve İsrail için ciddi savunma ve gözetleme imkanı veren bölgenin en yüksek dağı Cebel-i Şeyh’i (Hermon Dağını) işgal etti. Netanyahu bu dağın zirvesine indi ve işgalci İsrail askerleri ile görüntü verdi. Bu dağ aynı zamanda bölgenin su kaynaklarını içeriyor.
Su kaynakları demişken önemli bir konuyu da sunmak isterim. 2000’li yılların başında Avrupa Birliğinde yapılan bir iklim değişikliği konferansında Suriye’de yaşanacak kuraklık ve su krizi ve buna bağlı kıtlık vb durumlar konuşulmuş, Güneyden gelecek masif göç dalgalarının AB sınırları dışında durdurulması tartışılmıştır. Nitekim Türkiye’nin AB’ne üyelik sürecinde ilk talep edilenler arasında (Siyasi talepler dışında) göç yönetimi, sınırların korunması, Türkiye’nin “Sadece Batıdan gelenleri siyasi mülteci kabul ederim, Doğudan veya Güneyden gelenleri kabul etmem” şerhinin kaldırılması bulunmaktadır. Yine NATO belgelerine göre 2007 yılında Suriye’de ciddi bir kuraklık yaşanmıştır. Bu kuraklık ve etkilerine dair Türkiye’de çok fazla çalışma yapılmamış olmasına rağmen yabancı literatür oldukça zengindir. 2006- 2010 yılları arasında yaşanan kuraklığın Suriye iç savaşını tetikleyen süreci başlatan en önemli faktörlerden bir tanesi olduğu literatürde ortaya konulmuştur. Birçok yabancı araştırmacı Suriye’deki kuraklığın bir tehdit çarpanı rolü oynadığını ileri sürmüşlerdir. Her ne kadar bu iddiaların tam olarak krizin sebebi gösterilmesi yanlışlansa da bu Güneyimizde yaşanan uzun kuraklık dönemini ortadan kaldırmamaktadır. (Ahmet Conker; İklim Değişikliğinin Güvenlikleştirilmesine Suriye İç Savaşı Bağlamında Eleştirel Bir Bakış; Manisa CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi; 2020; 18 (4)). Ortaya çıkan ana sorunlardan bir tanesi Ortadoğu’da su kaynaklarına hangi gücün hakim olacağıdır.
Nitekim İsrail ilk hamlede su kaynaklarının olduğu bölgeyi ve Hermon Dağını işgal etmiştir. HTŞ grupları keza Deyrizor’u ele geçirmişlerdir. Yukarıda ise SMO ve YPG arasındaki çatışmalar Tişrin Barajında yoğunlaşmıştır. Yakın bir gelecekte ülkemizden doğan Fırat ve Dicle nehirlerinin daha da önem kazanacağını, doğrudan söylersek riskin yukarıya tırmandığını öngörmek zor olmasa gerek. Prof. Dr. Celal Şengör Hoca da aynı konuya işaret etmiştir.
Diğer yandan bu sorun Suriye için yapılması gerekenlerin ne kadar da olumsuz bir zemini olduğunu göstermektedir. İsrail’in işgallerinin, tehditlerinin sona etmeyeceğini kestirmek mümkün. İsrail'de yaşayan bir gazeteci ve araştırmacı sosyal medyada ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın "Ürdün'de İslami bir darbe girişimi olması halinde İsrail'in bu ülkeyi işgal etmek zorunda kalacağı ihtimaline hazırlıklı olması gerektiğini" söylediğini yazdı. Gazeteci Yehoshua Meiri İbranice'den tercüme ettiği paylaşımında Trump'ın bu sözleri "jeopolitik durumu gözden geçiren Netanyahu ile yaptığı son görüşmeler sırasında söylediğini" aktardı. Meiri, "Trump ve Netanyahu, Suriye ve Lübnan'da yenilgiye uğrayan İran'ın şimdi Ürdün'ü ele geçirmek için çaba harcayacağı konusunda hemfikir" diye ekledi. (Tuzak devam edecek.).
İsrail'de yaşayan bir gazeteci ve araştırmacı sosyal medyada ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın "Ürdün'de İslami bir darbe girişimi olması halinde İsrail'in bu ülkeyi işgal etmek zorunda kalacağı ihtimaline hazırlıklı olması gerektiğini" söylediğini yazdı. Gazeteci Yehoshua… pic.twitter.com/tSJ3R5KkfT
— Milena (@josephineVV5) December 18, 2024
Anlaşılan şu ki Ortadoğu’da ve özellikle Suriye’de yaşanan son olaylardan herkesin ders almasını istiyor Anglo-Judeo İttifak. Çok açık olarak, askeri tehdit bölgedeki tüm ülkelere yönelik bir kalıcılık kesbetmiş durumda artık.
BÖLGESEL STRATEJİNİN YAKIN VADEDE DEVAMI
Büyük olasılıkla İsrail ve ABD hatta İngiltere bizce meçhul bir güç haritası üzerinden gidiyorlar. Bizler ne yazık ki, bu haritanın tamamının bilgisine sahip değiliz. Ayrıca, Suriye Operasyonunun bölgesel ve özellikle de küresel planda ana muharrik güç ve ya güçlerinin işleyişlerini tam ihata edemiyoruz. Mesela Trump’ın asker çekme yaklaşımlarına karşın örnek olarak bugün Pentagon Suriye’de asker sayısını attırdıklarını açıklamıştır (21.12.2024). Ayrıca halihazırda sadece Ortadoğu değil Balkanlar, D. Akdeniz ABD’nin lojistik üssü olmuş durumdadır. Buna Kafkasya’daki İsrail dinleme üslerini de ilave edebiliriz.
İngiltere’nin zaten Kıbrıs’ta küresel kulakları (Echelon Sistemi bileşenleri) bulunmaktadır. Diğer yandan, bugünün şartlarında bölgeden çekilen Rusya, İran ve bölgeye uzak duran Çin ve diğer bölgesel güçlerin farklı şekillerde tekrar oyuna dahil olmaları muhtemeldir. Ayrıca, HTŞ Liderliğinin kadrolarının içinde yabancı savaşçıların olmasını dikkate almak gerekir. Zira, bir milleti başka milletlerden bir kadro ile yönetmek çok mümkün değildir. Şu an için ittifak yapmış grupların içinde anlaşmazlık ve çıkar çatışmalarının olacağı da unutulmamalıdır. Afganistan cihat liderlerinin arasında yaşanan olaylar örnek teşkil edebilecek niteliktedir. Sadece Burhanettin Rabbani’nin Türkiye’de üst düzey görüşmeler yaptıktan sonra Afganistan’a döndükten 7 ay sonra bir intihar bombacısı tarafından öldürülmesi (20 Eylül 2011) olayını ciddiyetle hatırlamak ve etüt etmekte yarar vardır.
Rahmetli Necmettin Erbakan Hoca ile ciddi yakınlığı bulunan Rabbani Taliban ile arasındaki anlaşmazlıklarda Türkiye’nin arabulucu olmasını istiyordu.
Velhasıl Suriye’de kısa sürede istikrarın oluşması kalbi temennimizdir, ancak şartlar Suriye’nin uzun yıllar çatışma doğuran çatışma sahası olarak kalacağını göstermektedir. Türkiye de bu sahaya her geçen gün kendi arzu ve iradesi ve gücünün tam karşılamadığı bir şekilde sevk edilmektedir. Sahanın yeniden analiz edilmesinde, var olan aktörlerin başka perspektifler ve analiz araçlarıyla yeniden değerlendirilmesinde hayati yarar vardır. Ancak, bunun için yönetimde tam bir birlik olması elzemdir, ne yazık ki dışa yansıyan tutum ve beyanlarda içte bir kısım fay kırıklıklarının olduğu sezilmektedir.
Bu konuyu önemsemek gerekir, zira Suriye’deki bu yeni durum bir başlangıçtır. Gelişmelerin nereye evrileceği kesin bilinmemektedir. Birleşmiş Milletler Teşkilatının ülkelerine dönmek isteyen Suriyelilere büyük kitlesel dönüşü güvenlik, istikrar, vb yoksunluklar nedeniyle tavsiye etmemesi bu anlamda yol göstericidir. Uzun bir dönem için hazır olmalıyız.
DAHA KAPSAMLI STRATEJİLER
ABD ve İsrail bölgedeki diğer ülkeleri de ayrı ayrı metotlar ile kontrol etmek istiyorlar. Hamas ve Hizbullah’ın çökertilmesi başarısı ve İran’ın etkisizleştirilmesi ve Suriye’nin tamamen sistemden düşürülmesi sonrası bu yukarıdaki tehdit ve strateji tam yerine oturuyor! Herkes Trump geldiğinde taşlar yerine oturacak, kazanımlar korunacak deniliyor, diyoruz ama bu böyle olmayabilir, yeni savaşlar ve tasfiyeler kapıda gibi. Ne yazık ki böylesi bir tasfiye ve dizaynın önünde duracak güç kalmadı.
Rusya ve İran’ın Suriye’den ve geniş anlamda bölgeden tasfiyesi üzerine düşünmek gerekiyor. Düşman veya rakip güçlerin yükselişleri gibi yıkılışları da hassasiyetle yürütülmesi gereken bir süreçtir. Birinci neden özellikle büyük güçler tasfiye edildiklerinde/ veya Kovulduklarında kontrol edilmesi zor bir güç girdabı oluşur. Bu girdap etkisine karşı, “Müstakar bir büyük güç” olabilmek elzemdir. İkinci neden ise Türkiye gibi ve Türkiye sıkletinde sarkaç diplomasisi yürüterek ayakta kalmaya çalışan güçler için tahterevallinin diğer ucundaki süper gücün tasfiyesi diğer süper güce ram olmakla sonuçlanır. Zira eğer ciddi bir hazırlığımız ve gücünüz yoksa tek bir süper güce dayanmak çok zordur. Hele bu güç koalisyonu ABD, İngiltere ve İsrail ise… Zira bu güçler hard power ve soft power kombinasyonu ve uyumlu kullanımı bakımından rakipsizdirler. Zaferleri için övünmeye ihtiyaçları yoktur. Şan ve şeref, duygusal takıntılar, hatta inanç ve ideolojiler onların stratejik odağını değiştiremez. Bu işleri kotaranların Kardinal Mazaren’in çocukları olduğu unutulmamalıdır, onlar politikayı asıl hedef olarak görürler, güç ise değişmez odakları ve tanrılarıdır. Özellikle bu tarz güçlerle yakın ilişkide bulunanların müteyakkız olmasında fayda vardır.
Ortadoğu’daki yeni dizayn İran başta birçok ülkenin iç yapısını dönüştürebilir. Ancak, buna dair kuvvetli ve mutlak yön tayini için biraz daha veriye ihtiyaç var…A. Dugin’in “Avrupa yakında doğrudan Ukrayna'yı işgal başlatabilir… Rusya kesinlikle bir misilleme başlatacak ve Trump liberal çetenin ve tam ölçekli savaşın kölesi olacak” tweeti (17 Decembre 2024) Rusya içinde Suriye'deki “Cebri ABD diplomasisi karşısında uzlaşan (uzlaşmak zorunda kalan) Putin’e karşı örtülü grupların artacağının küçük bir göstergesi olabilir. Ancak, bugünün şartlarında bu tür bir hareketin başarı şansı çok düşüktür. Rusya eski gücünde olsaydı, Kırım Savaşı yenilgisinden sonra yaptığı gibi hızla içine kapanır, savaş gücünü arttırmaya çalışırdı...
Rusya için şans ise Doğusundaki dev Çin’in varlığıdır; eğer Rusya’nın gücü belli sınırın altına düşerse Çin sahaya girer, büyük bir kısmını yutar. Bundan dolayıdır ki, Rusya için ABD ve Batı özgün ifadesiyle “Tamamiyeti mülk” ilkesini gözeteceklerdir, tıpkı 18. ve 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti için olduğu gibi. Ancak, İran için durum farklı, İran’ı kendi içinden patlatacaklar gibi görünüyor. İran da bu durumun farkında, eski güçlü hatta nobran görünen beyanları, politikaları görülmüyor. Daha kapsamlı bölgesel stratejiler içerisinde Türkiye’nin olmaması ihtimal dışıdır. Cumhuriyetçi Parti Louisiana Senatörü John Kennedy’nin “Suriye’deki özerk yapıyla ilgili çok güçlü argümanlarla konuşması ve doğrudan Türkiye’yi uyarması” (https://youtu.be/P4bsyJYN7jw?si=c58KOV8VlezL0Rz) manidardır.
Yakın ve uzak gelecekte Türkiye’nin iç meselelerini çözebilmesi ve bölgedeki topluluklarla devletin bekasını pozitif etkileyecek bir sistem yaratabilmesi hayati önem taşımaktadır. Hazırlanan siyasi projelerin bizim tarafımızdan bağımsız ve bekamızı gözetir müstakil projeler olmasına dikkat edilmelidir. Bölgedeki siyasi ve askeri satranç tahtasında standard 64 kare olmayabilir, daha fazla eklentiler var olabilir. Ayrıca, güç değişimlerinden dolayı taşların değerleri de hep aynı standard değerde kalamayabilir. Daha da kötüsü siyah ve beyaz taşlar şeklindeki ayrım kriterleri değişmiş, fesada uğramış olabilir. Dolayısıyla siyasi satranç oyuncusunun klasik ve düzenli ve yeterli görünen oyunculuğu yetersiz kalabilir. Savaş zamanında hesaplar hep olağanüstü koşullar da gözetilerek yapılır. Özellikle risk hesaplamalarında ihmal olmamalıdır.
KÜRESEL STRATEJİ İLE ENTEGRASYON
Elbette ki, yerel ve bölgesel olayların sadece kendileriyle sınırlı neden, sonuç ve etkileri olmadığını artık bilebiliyoruz. Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de İsrail ile birlikte ABD ve Anglo Sakson ittifakının aynı zamanda küresel mücadelede bir mevzi kazandığını söylemek abartı olmayacaktır. Ancak, bugün sahip olduğumuz bilgiler ile bu kazanımın onlar açısından tam değerini ve olası vektörel etkisini bilmiyoruz.
Çin tarafından fonlanan CGTN TÜRK Kanalına mülakat veren Sosyalist Muhabir Dergisi yazarlarından Norah Tucker CIA ve bazı Arap istihbarat servislerince yürütülen Silah Destek ve Eğitim Programına (Timber Sycamore) vurgu yapıyor. CIA Özel Faaliyetler Bölümü tarafından yürütülen bu program yaklaşık 2012- 2013 yollarında başlatılmış, 2016 ortalarında dünya kamuoyuna açıklanmıştır.
“HTŞ’nin bir Anglo Sakson operasyonu olduğunu, HTŞ bölgesinde İngiltere’nin aktifliğinin dikkat çekici olduğunu, Suriye operasyonunun daha geniş küresel çekişmelere zemin hazırladığını, mesela petrol üreten ülkeler ile Çin’in arasını açmak (Buna bir anlamda, küresel Çin tedarik yollarına entegrasyonu önlemek de diyebiliriz. -Açıklama bana ait-) olduğunu vurguluyor (HTŞ bir Anglo Sakson Operasyon: Timber Sycamore, cgtnturk.com: 21.12.2024, 17.30).
Rusya'nın oyundan düştüğü, Çin'in ise askeri ve siyasi strateji anlamında kuşatıldığı bir dünyada ABD’nin süper güç olarak nasıl davranacağını kestirmek zordur. İngiltere ise politikaları itibariyle olağan bir gizlilik perdesi altındadır. Avrupa daha doğrusu Kara Avrupası kucağında bir krizle uyanmıştır ki, ABD ve İngiltere’nin Ukrayna üzerinden yürüttükleri savaş ağırlıklı olarak Kara Avrupasının gelecek yıllarını rehin alabilir. Zira, Rusya küresel bir çatışmadan çekilmiştir, ancak bölgesel hatta kendi nüfuz alanındaki sorunlarda Avrupa’ya zarar verecek bir güce sahiptir. Bu yol ile ABD ve İngilizler Rusya ve Kara Avrupa güçlerini birbirleriyle en azından eksiltmişlerdir. Trump'ın Çin'e ve BRICS’e karşı ticari tehditleri, Avrupa’ya yönelik askeri yükümlülük hatırlatmaları yeni dönemin çerçevesini çizebilir. Bu söylemlerinde Trump çok sert, başına buyruk ve hükmedicidir.
Son olarak, tamamıyla savaş eksenli bir döneme girmiş bulunuyoruz. Dünyada atılan adımları bir savunma, saldırı hazırlığı veya hamlesi olarak okuma mecburiyetimiz bulunmaktadır. Tek dikkat edeceğimiz kriter şudur ki, savaş atmosferini içeride milletimize ve entegrasyon içinde olduğumuz topluluklara empoze etmemeli, onlara bu sert iklimi hissettirmemeliyiz; savaş algımız dışa dönük olmalıdır, içe dönük değil. Duygusallık ve kalıp yargılarımızdan kurtulup olayları objektif, rasyonel ve somut olarak değerlendirme zorunluluğumuz bulunmaktadır. Zira Suriye üzerinden biz hangi yöne gideceğiz, hatta nereye gidiyoruz sorusu ciddi stratejik sorulardır.
Mehmet Ali Bal - Haber7
Yorumlar14