Batı’nın Tanrısı Ölmüş, Gazze Okulu’nun Allah’ına Hamd Olsun
- GİRİŞ25.01.2025 09:39
- GÜNCELLEME28.01.2025 09:15
Ailesinden 39 şehit vermesi karşısında
“bize sabrı verdiği için Allah’ıma hamd olsun” kelamını kendisinden işittiğim
Gazzeli akademisyen kardeşim Mahmut’a hürmet ve Rabbine Hamd ile…
7 Ekim 2023’te sabahın nuruyla dünyanın gidişatı değişti. İşgal altında bulunan Gazze’de vatanlarını savunma adına bir grup mücahid büyük taarruza geçti. Sonrasında siyonist işgal güçlerinin en şeytanî saldırıları 471 gün boyunca devam etti.
Bazı İnsaflılara Rağmen Batı’nın Tanrısının Öl(dürül)mesi
Bu şeytanî saldırının uluslararası hukuktaki adı “soykırım”. Uluslararası Adalet Divanı tarafından da tescilli.
Tescili teyit bakımından da Batı’da “insaflılar” var. Yani siyonist işgal rejiminin dünyayı saran “görünürde güçlü ama gerçekçe zayıf örümcek ağı”ndan korkmayan kişiler var:
“Allah’tan başka hâmi, sığınacak tanrı edinenlerin durumu, tıpkı kendine yuva yapan örümceğin haline benzer. Halbuki en çürük yuva, örümcek ağıdır.” (Ankebût Sûresi, 41)
Gazze’de çürümüş cesetler arasında yürüyen BBC kameramanının “Dünya yarılsın ve bizi yutsun istedim…” sözleri var.
Oscar ödüllü Angelina Jolie’nin, Birleşmiş Milletler’in ve ABD’nin Gazze’deki tavrı karşısında “BM’ye bakıyorsun; bazı insanlar için insan hakları vardır, ama bazıları için asla” diyerek isyan edişi de notlarda var.
Kocası Yahudi olan İngiliz oyuncu Juliet Stevenson’un “Gazze halkı şu an kimsenin hayal edemeyeceği ölçüde acı çekiyor” sözleri de insafından.
Harvard Üniversitesi eğitimli doktor, aktivist ve siyasetçi Yahudi Jill Ellen Stein var. Siyonist katliamları için “Yahudi kökenli biri olarak bu, dayanılmaz” dediği hafızalarda.
Bu tarz istisna insaflılar var ama Batı’nın insafsız yüzü ön planda ve Batı’ya hâkim!
Bu nedenle, Batı’nın öl(dürül)müş tanrısının ölmüş Birleşmiş Milletleri var mesela.
Bu nedenle, Batı “düşünce dünyası” derin uykudan öte, ölü; gömülmeyi bekliyor!
Soykırıma rağmen, yapılan açıklamalara bakılınca; “büyük adam” diye pazarlanan Žižek, aslında “küçük ölü adam”! Sosyal bilimlerin büyülerle desteklenmiş şatafatlı adamı Habermas da küçük ölü adamlardan! Butler de ölü kadınlar senfonisinden! Ya da “Frankfurt okulu” çöplüğünden pis kokular saçılmış!
Velhasıl çoğu Batılı düşünürün, aydının ve filozofun gömülmeyi bekleyen kokuşmuş ölüler/leşler sınıfından oldukları 7 Ekim ile açığa çıkmış durumda!
Ünlü filozof Niçe, şunu demek istemişti galiba: Batı’nın tanrısı öl(dürül)dü. Her öldürülen tanrı sonrası Batı’da her zaman yeni tanrılar icat edilecek. Her icat edilen tanrının farklı şekillerde öl(dürül)müş olduğu “bir olay” ile bir kez daha görülecek!
“İsrail”, kelime anlamıyla tanrı ile mücadele edip yenen diye kabul ediliyor siyonistler tarafından! Tanrıyla savaşıp galip gelene (İsrail’e) ve hatta tanrıyı öldürenlere köle/kul olan bir Batı var artık! Tam da Niçe’nin Batılı Hıristiyanlar için “kendilerine acı verene tanrı dediler” tespitini teyit eder şekilde.
LAilahe İllAllah: Gazze Okulu’nun Rabbine Hamd Olsun
Yaratılmışlara kulluğu ve köleliği reddederek Allah’a kulluk potasındaki mümin ve muvahhid Gazze ise bambaşka.
Kardeşini defneden gencin gülümseyerek “Hasbünallah ve nimel vekil” teslimiyetiyle “elhamdülillah ki şehit oldu” diye sevinmesi gibi.
10 yaşındaki bir erkek çocuğun, dedesinin yemesi için uzattığı bir parça helvayı, “Dede ben oruçluyum. Öldüğümde oruçlu ölmek istediğim için sürekli oruç tutuyorum” diyerek geri çevirmesi gibi.
“Ruhumun son kanı damlayana kadar topraklarıma sadık kalacağım” diyen Gazzeli küçük kız gibi.
Ailesinden çok sayıda yaralı ve şehit olmasına rağmen Gazzeli kadının “Vallahi asla geri adım atmayacağız.” demesindeki izzetli direniş gibi.
Gazzeli bir annenin “Çocuklarım şehit oldu, evim yıkıldı, sahip olduğum her şey kaybettim, ama sonsuza kadar buradayız” demesindeki asalet gibi.
6 çocuğu şehit olan kadının sadece “Allah bize yeter” demesindeki teslimiyet gibi.
Bebeği bombardımanla şehit olan adamın şehit olan çocuğunu havaya kaldırıp “Bak canımı sana verdim. Artık benden razı mısın Ya Rab? Razıysan elhamdülillah” demesindeki mahfiyyet gibi.
İki adamın içeceklerini yudumlarken “Bu içecekler, burada içtiğimiz son içeceğimiz. Devamını cennette içeceğiz. Cennette görüşmek üzere” diyerek şehadet muhabbetine dalmaları gibi.
“Tüm bu zor şartlara rağmen, hayatınızı nasıl devam ettirebiliyorsunuz? Ne adam akıllı gıdanız var, buğdayınız yok, ununuz yok, benzin yok, gaz yok. Nasıl yaşayabiliyorsunuz?” sorusuna;
“Rabbimiz var, Allah var. Rızkı veren O. Hiçbir problem yok, istedikleri kadar bomba atsınlar, vursunlar, yıksınlar. Bizden ölenler zaten şehit olacak. Allah onlara rahmet eylesin. Ölmeyip yaşayanlar da bu yola devam edecek. Hayatta kalanlar, çıktığımız bu yolu tamamlayacak. Onlar zail olacak biz ise baki kalacağız.” diyen, sadece Allah’a kul olan erler gibi.
Ve Gazze’de canlarını ortaya koyan mücahit doktorlar, gazeteciler ve şehadetleri gibi. Gazeteci Mustafa’ya “nereye gidiyorsun” diye sorulduğunda “cennete cennete” deyip şehit olması gibi.
Ve şehadet şerbetini cenk meydanında zikir ede ede içen nice mücahitler gibi, komutanlar gibi.
Ve El-Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde’nin elmas kıymetinde sözlerinden sadece biriyle Gazze Okulu’nun talebelerinin karakterinden bahsetmesi var:
“Dünyaya sabrın nasıl olması gerektiğini öğreten halkımıza selam olsun.”
En önemlisi “esir takası” süreçlerinde görüldüğü üzere, Aliya’nın meşhur “Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir” sözündeki ikaza yani İslam hukukuna ve ahlakına harfiyen riayet eden mücahitler gibi.
Siyonist işgal rejiminin her türlü şeytanlığına rağmen, insanlığını ve müminliğini kaybetmeme adına titiz davranan mücahitler gibi.
Ve bunun karşılığında esirlerin “İşkence ve kötü muamele görmedik, bize gayet iyi baktılar, iyi yemekler yedik, sanki tünelde değil evde kaldık” şeklinde bolca ikrarları.
Neticeyi Kelam: Ölü’yü Öldürmek ve Hay Olan’a Sarılmak
Hepsi Gazze Okulu’nun Allah’ına hamd etmek için yeter de artar!
Allah’a hamd etmek Hak ile Batıl’ı bilmeyi gerektirir, Hak ile Batıl’ı ayırt etmeyi gerektir, Hak’tan yana olmayı gerektirir. Neticede;
1) Batı(l) ve onun yeryüzündeki temsilcisi siyonist-ırkçı emperyalizmin ölü ruhundan korkmadan diri görünümlü “cesetleri öldürmek” müminin işi!
Ve böylece Hay Olan’ın yolundan ayrılmadan ya şehit ya zafer (gazi) şiarıyla istikamet üzere devam etmek, insanlığın geleceği için de elzem.
2) Bilmeli ve unutmamalı ki;
Batı(l) temsilcisi siyonizmdir!
Hak, asıldır; Batıl arızîdir.
İyi bellemeli ki: Hak, Batıl’a benzemez; bozulmuş (tahrif edilmiş olan) Batıl, zaman zaman Hakk’a benzeyebilir.
Hak, her zaman ve zeminde üstün olandır.
Ve Hak, her zaman galiptir!
Zafer, Hak’tandır!
“Hak üzere ol, korkma!” çünkü iş Allah’ın işi!
Prof. Dr. Faruk TAŞÇI / ftasci@istanbul.edu.tr
Yorumlar24