Dilimizi bozan ne?
Yeni nesil arasında muhabbetin argo kelimeler, hatta küfürlü ifadeler üzerine kurulması son zamanların modası.
ASLIHAN KÖŞŞEKOĞLU'nun haberi;
Yeni nesil arasında muhabbetin argo kelimeler, hatta küfürlü ifadeler üzerine kurulması son zamanların modası. Gençsen arkadaşına istediğin gibi hitap etmen sanki mubah! Uzmanlar sebepleri üzerine birçok etken sıralıyor, değişmesi için birinci görevin aileye düştüğünü söylüyor.
"Bir bahar akşamı rastladım size / Sevinçli bir telaş içindeydiniz / Derinden bakınca gözlerinize / Neden başınızı öne eğdiniz?"
Biz şimdilerde muhabbeti, samimiyeti başka hitap şekillerinde arayaduralım, Fuat Edip Baksı'nın bu dörtlüğü dilde yaşanan değişimin en belirgin resmi. Kaldı mı böyle ifadeler? Elbette hayır. Ecdadımız sevgiliye bile sen demeye imtina ederken, öğretmenine, kendisinden onlarca yaş büyük insanlara "canım" diye hitap eden gençlere tanık oluyoruz. Konuşurken kelimeleri hoyratça harcadığımızı, yabancı sözcükleri baş tacı edip, Türkçeye uzaklaştığımızı, yazışmalarda sesli harfleri attığımızı da tartışır olduk. Son zamanlarda bir de argo, hatta küfürlü kelimeler moda! Yolda, sokakta, AVM'lerde, sinemada gençlerin konuşmaları tahammül sınırlarını zorluyor. Hikâyeler küfürle anlatılıyor, sevgi sözcüklerinin yerini argo kelimeler alıyor. Biz kavga ettiklerini düşünsek de gençler böyle geçinip gidiyorlar.
Dilimiz argolaşmıyor, Amerikanlaşıyor!
Yaşanan durumu gözlemledikçe akla ister istemez "Dilimiz argoya mahkûm mu oluyor?" sorusu geliyor. Sosyolog Doç. Dr. Vehbi Başer, gençlerin argo sözcükler, küfürler kullanmalarını, büyükleriyle "senli-benli" konuşmalarını argolaşmadan ziyade bir "Amerikanlaşma" ifadesi olarak değerlendiriyor. Bu tarz yalnızca dilde değil kılık kıyafette, iş ilişkilerinde, arkadaşlıkta da kendini gösteriyor. Gençler tarafından benimsenmesi ise gayet kolay, çünkü "rahatlık, doğallık, sadelik, içtenlik" terimleriyle yumuşatılarak sunuluyor. Oysa argolaşma Türkçede yeni değil Başer'e göre: "Türkiye'de argo, sınırlı bir biçimde 'züppe romanları' ile ve daha ziyade okumuş kesim arasında yaygınlaşma gösterdi. 50'lerden sonraki genel serbestleşme havası içinde, özellikle Yeşilçam filmleri, avami mizah ve avam tiyatrosu aracılığıyla 'İstanbul argosu' nun bütün memlekete yayılmasıyla kitleselleşti." Yani bugün gençler arasında yaygınlık kazanan rahat ve laubali tarzlar argonun yeni biçimlerini de içeren bir "Amerikanlaşma" süreci.
Dizi karakterleri okula taşınıyor
Dilde ve üslupta yaşanan bu değişimden en çok da öğretmenler muzdarip. Özellikle liselerde görev yapanlar. Konuşan Türkçe kitabının yazarı Türkolog Hümeyra Tekalan Toman mesela. Hem lisede, hem de üniversitede öğretmenlik yapan biri olarak gençlerin dil kullanımını yakından gözlemliyor. Konuyu söylediğimizde ilk tepkisi "Türkçeyi koruma adına adeta savaş veriyoruz." oluyor. Hemen bir örnek verelim kendisinden: "Geçen gün iki öğrencinin konuşmasına şahit oldum. 'La oğlum şerefsiz şunu versene!' En yakın arkadaşına bu şekilde hitap ediyor. 'Çocuğum sen nasıl konuşuyorsun?' dedim. 'Behzat Ç. şivesi hocam.' dedi."
İşte ilk ipucu: Televizyondaki dizilerin dile belirgin yansımaları var. Toman'a göre ciddi olumsuz etkiler bunlar. Reyting uğruna değişik ağızlar kullanılıyor, kelimelerin ifade biçimleri değişiyor. Tabii gençler de o kelimeleri günlük hayat içinde kalıbına uydurarak kullanıyor. Tüm bunların sonucunda kaçınılmaz son: Dizilerdeki karakterler fazlasıyla okullara taşınıyor.
Aile iyi bir rol model olmalı
Tek etken yalnızca diziler ya da daha başka yayınlar değil elbet. Gençlerin daha az kitap okuyor olması, bundan dolayı kelime haznelerinin yetersizliği, şarkılarda geçen basit ifadeler, sanal ortamda oluşan yazışma dilinin yansımaları gibi daha pek çok sebepten bahsetmek mümkün. Tüm bunlar için de ailelere ve eğitimcilere ayrı ayrı görevler düşüyor. Ancak uzmanların öncelikle tavsiyesi ailelere. Ne de olsa çocuğun ilk rol modeli onlar. Bu konuda seminerler de düzenleyen Hümeyra Tekalan Toman tecrübeyle sabit şunları söylüyor: "Baba etrafındaki kişilerle küfürlü konuşuyorsa çocuk da bunu alıyor. Bazı öğrenciler sınıfa girince ayağa kalkmıyor ya da ayak ayak üstünde soru soruyor. Bunların, zamanında çocuğa ailede verilmesi önemli."
"Kullarıma söyle: Herkesle en güzel şekilde konuşsunlar."
Konuşma adabı dinimizin de üzerinde hassasiyetle durduğu bir mesele. Bugün Gazetesi yazarı İlahiyatçı Ali Demirel Kur'ân-ı Kerîm'de, "Kullarıma söyle: (Herkesle) en güzel şekilde konuşsunlar." (İsrâ, 53) hükmü beyan edilerek; kalplerin katılığının güzel ve tatlı sözlerle, bir manada güzel nasihatlerle ortadan kaldırılabileceği hatırlatılmıştır." diyor. Gerek ayet, gerekse hadislerden hareketle konuşma adabı konusunda İslam alimleri bize şu ölçüleri veriyorlar:
Söyleyeceği sözün sonunu düşünerek ona göre konuşmalı. Konuşurken tartışmaya girmekten sakınmalı.
Dünya ve ahiret için yararı olmayan sözleri söylememeli.
Sözleri ile kimsenin gönlünü kırmamalı, konuşurken başkasının sözünü kesmemeli.
Bir insanı överken aşırıya gitmemeli.
Büyüklerin yanında yüksek sesle konuşmamalı.
Boşboğazlık etmemeli, yerinde ve ölçülü konuşmalı.
Konuşurken ağzını eğip bükmemeli, bilgiçlik taslamamalı, başkalarının sözlerinde kusur aramamalı.
Dilini kötü, argo sözlere alıştırmamalı, yalan söylemekten, yalan yere yemin etmekten, başkalarının aleyhinde konuşmaktan, koğuculuk yapmaktan, yalan yere söz vermekten sakınmalı.
Başkalarıyla alay etmemeli, kimseye kötü bir ad, lakap takmamalı.
Söylenmemesi istenen bir sırrı başkalarına söylememeli.