Teknolojinin üretim gücü ve sağlık sorunları
- GİRİŞ15.03.2025 08:43
- GÜNCELLEME15.03.2025 09:13
Sanayi Devrimi'nden bu yana, teknoloji ve bilimin sunduğu yeni buluşlarla üretim kapasitesi inanılmaz boyutlara ulaştı. 1800'lerin sonlarından itibaren tarım, hayvancılık ve gıda üretiminde devrim niteliğinde gelişmeler yaşanıyor.
Yeni türlerin bulunması, genetik araştırmalar, hibrit tohum teknikleri, melez ırkların üretilmesi, topraksız tarım gibi yenilikler, geleneksel üretim yöntemlerini büyük ölçüde değiştirdi. Bunun yanında, klasik hayvansal gübre yerine kimyasal gübrelerin yaygınlaşması, pestisitlerin kullanımı, hormon katkıları ve çeşitli kimyasal ajanlarla desteklenen üretim yöntemleri, verimliliği artırırken sağlık üzerinde büyük soru işaretleri yaratmaktadır.
Günümüzde gelişmiş laboratuvarlarda AR-GE çalışmaları hız kesmeden devam etmektedir.
Ancak bu çalışmaların nihai amacı; daha fazla ürün, daha geniş çeşitlilik, minimum maliyetle maksimum rekolte ve büyük kâr elde etmektir.
Kimyasal madde kullanımı ve Hormon Takviyelerinin Etkileri
Dünya ölçeğinde Tarımsal üretimin ve hayvancılığın ve et üretiminin inanılmaz seviyelere ulaşması, doğal olarak tüketimin de aynı oranda artmasına neden olduğu görülmektedir.
Ancak bu süreçte ürünlerin kalitesi, doğallığı sağlıklı olup olmadığı büyük tartışmalara yol açmaktadır. Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların ve hormon katkılarının insan sağlığı üzerindeki etkileri, günümüzde hekimler ve bilim insanları tarafından dikkatle incelenmektedir.
Yapılan araştırmalar, bu kimyasalların uzun vadede sağlık sorunlarına neden olabileceğini göstermektedir. Özellikle yüksek oranda kullanılan Pestisitlerin zararlı etkilerinin yıllar içinde ortaya çıkacağı tespit edilmektedir.
Örneğin, Brezilya ve Arjantin gibi ülkelerde hayvanlarda günlük 4-5 kg et artışı sağlayan fabrika üretim çiftlikleri bulunmaktadır. Bu hayvanlara verilen yemlerin içeriğinde hangi katkı maddelerinin ve hormonların olduğu büyük bir soru işaretidir. Bu katkıların insan sağlığına olan olumsuz etkilerini kim biliyor?
Benzer şekilde, balık çiftliklerinde yetiştirilen somon ve benzerler balıkların et rengi dahi siparişle belirlenebilmektedir. ! Tavuk çiftliklerinde ise, tavukların gün içerisinde yapay ışıklandırma ile iki kez yumurtlamaya zorlandığı 55 gün içinde kesim ağırlığına ulaştığı bilinmektedir. Tüm bu üretim yöntem ve süreçler, gıda güvenliği ve insan sağlığı açısından ciddi tehditler oluşturmaktadır.
Tüketim Alışkanlıkları ve Sağlık Üzerindeki Etkileri
Modern toplumda tüketim alışkanlıkları büyük ölçüde değişmiştir. Eskiden pazara küçük filelerle gidilirken, günümüzde dev alışveriş arabalarıyla marketlere gidilmekte ve gereğinden fazla gıda satın alınmaktadır.
Medya ve iletişim araçlarının etkisiyle bilinçaltı tüketim yönlendirilmekte, bireyler ihtiyaçlarından çok daha fazla gıda tüketmeye teşvik edilmektedir.
Bunun bir sonucu olarak, obezite, kalp ve damar eklem ve kemik hastalıları ve diğer aşırı beslenmenin oluşturduğu kronik hastalıklar hızla artmaktadır. Obezite, gelişmiş ülkelerde en büyük sağlık sorunlarından biri haline gelmiş ve devletlerin sağlık bütçeleri üzerinde büyük bir yük oluşturmaya başlamıştır. Artan hastalık oranları, hastanelerin ve sağlık sistemlerinin kapasitesini zorlamakta, tıbbi cihaz ve hizmetlerin yetersiz kalmasına da neden olmaktadır.
Bahsedilen bu durumun sadece gelişmiş ülkelerde değil ülkemizde de kontrol edilemez şekilde arttığı ve çeşitli ciddi sağlık sorunlarına neden olduğu görülmektedir.
Devletin ve Bireylerin Sorumluluğu
Tüketicilerin ve devletlerin bu konuda bilinçlenmesi ve önlem alması büyük önem taşımaktadır. Devlet, gıda üretimini sıkı denetim altına almalı ve halkı bu konularda bilinçlendirmek için medya ve diğer iletişim kanallarını aktif olarak kullanmalıdır.
Aksi takdirde, gıda üretimindeki sağlıksız ve kontrolsüz artış , insan sağlığı üzerinde geri dönülemez hasarlara yol açabileceği, hekimler ve araştırma raporları ortaya koymaktadır.
Devletin, sağlık alanında olduğu gibi gıda sektöründe de AB gıda kodeksine uygun üretimlerin yapılmasını ve katı denetimleri sürekli hale getirmesi, üreticilerin belirlenmiş olan standartlara uymasını zorunlu tutması ve gereken caydırıcı tedbirleri arttırarak uygulaması ülkemiz ve insanlarımız için gerekli hale gelmiştir.
Doğal Üretime Dönüş Mümkün mü?
Bunu başarmak için devlet ve bireyin birlikte hareket etmesi ile sorunu çözebileceğini bilmeliyiz. Elbette en büyük görev regülasyon kurumlarına ait olacaktır. Belirledikleri gıda kodekslerini, üretimin her çeşidini ve aşamasını titizlikle denetlemesi gerekecektir.
Devlet, gıda üreticilerini tıpkı sağlık sektöründe olduğu gibi üretimi titizlikle denetlemeli ve art niyetli üreticilere karşı sert yaptırımlar uygulamalıdır. Ayrıca tüketicilerin sağlığını koruyacak ilave katı düzenlemeler getirilmelidir.
Günümüzde, bazı bilinçli tüketiciler doğal gıdalara yönelmekte ve fabrikasyon üretimden kaçınmaktadır. Ancak bu dönüşümün daha geniş çapta gerçekleşmesi için toplumsal bilinçlenme şarttır.
Örneğin, Avrupa’da bilinçli tüketiciler büyük çiftliklerde üretilen balıkları tüketmek yerine doğal ortamlarında büyümüş küçük balıkları tercih etmektedir.
Günümüzde gıda teknolojisinin gelişmesiyle kimyasal ajan ve hormonların yüksek oranda kullanılması sonucu üretimdeki rekolte artışları, insan sağlığı üzerinde ciddi riskler oluşturmaktadır. Kontrolsüz üretim ve tüketim alışkanlıklarının artması, uzun vadede büyük sağlık sorunlarına neden olabileceği düşünülmektedir.
Bu nedenle, bireylerin bilinçlenmesi ve devletin sıkı denetim uygulaması hayati önem taşımaktadır. Eğer endüstriyel gıda üretiminden doğal üretimine geçilmediğinde gelecekte daha büyük sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz hale gelebilir.
Muzaffer Şafak / Haber7
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol