"Kur'an-ı Kerim bilimle hiçbir zaman çelişmedi"
Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, "Düşünce üretenler İslam dininin ana kaynağı Kur'an-ı Kerim ile bilim arasında tarihin hiçbir döneminde çelişme ve çatışma olmadığı tespitinde bulunmuşlardır." dedi.
Atatürk Üniversitesi Nenehatun Kültür Merkezi'nde, üniversitenin İlahiyat Fakültesi öncülüğünde "Din Bilim İlişkisi Tefsir Sempozyumu" düzenlendi.
Sempozyum, İstiklal Marşı ve saygı duruşunun ardından İlahiyat Fakültesinden Dr. Öğretim Üyesi İbrahim Tetik'in Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Rektör Prof. Dr. Ömer Çomaklı, burada yaptığı konuşmada, böyle önemli sempozyumu üniversitede yapmaktan mutlu olduğunu söyledi.
Tarih boyunca genelde din ve bilim, özelde ise Kur'an ile bilim ilişkisi ve Kur'anın bilimsel tefsir edilmesinin öteden beri merak konusu olduğunu anlatan Çomaklı, "Konu üzerinde düşünce üretenler İslam dininin ana kaynağı Kur'an-ı Kerim ile bilim arasında tarihin hiçbir döneminde çelişme ve çatışma olmadığı tespitinde bulunmuşlardır." dedi.
Çomaklı, bu iki olgu arasında uyum ve örtüşmenin olduğunu anlatarak, şunları dile getirdi:
"Çünkü insanoğluna din ve bilimi iki büyük nimet olarak bahşeden Yüce Allah'tır. Kur'an-ı Kerim'in açıklanması ve yorumlanmasından ibaret olan tefsirlerle diğer pozitif bilimlerin akıl ve gözlem neticesinde ulaştığı bilimsel kanunlar arasında bir zıtlık söz konusu değildir. Kur'ani bilgilerin günümüzde sosyal, sağlık ve fen bilimleri gibi modern bilimlerin verileriyle multidisipliner yorumlanması günümüzde gittikçe önem kazanmaktadır. Bu bağlamda sempozyumun, söz konusu sorumluluğun bir gereği olarak son derece önemli olduğu kanaatindeyim."
İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sinan Öge de geçen yıl "Dini Temsil Sempozyumu" yaptıklarını hatırlatarak, her sene önemli konularda sempozyum yapmayı hedeflediklerini, bu sempozyumu da bu çerçevede düzenlediklerini kaydetti.
Özellikle son bir asırdır din-bilim ilişkisinin küresel anlamda önemli olduğunu aktaran Öge, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu ilişki, geleneğimiz açısından çok yabancı olmadığımız akletmenin hem insani hem kozmik düzeyde yansıtıldığı ve uygulandığı konudur. Bu anlamda bizim medeniyetimiz için din-akıl ve din-dünya arasında radikal ayrımlar yapılmaz, her ikisi birbirini besleyen ve bağlantılı olan alanlar olarak düşünülür. Bu nedenle de geleneğimizden günümüze kadar ara ara fetretler yaşansa bile bir akletme sürecini yaşamış bulunmaktayız." diye konuştu.
- "Bizdeki akletme, maalesef akledenlerin akletmesini nakletmekten ibaret"
Öge, özellikle son asırda ve belki de Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren akletme düzeyindeki sıkıntılar nedeniyle bazı sorunlar yaşandığını aktararak, şunları kaydetti:
"Gerek Kur'an-ı Kerim'in gerekse genel yapı olarak aklımızın bize öngördüğü husus aslında sürekli akletmedir. Son vahiy Kur'an ile hem vahiy hem de hayat aslında akla emanet edilmiştir. Bu nedenle son vahiyle aslında insanlık, akletmeyle kıyamete kadar varlığını sürdürecek sürece girmiştir. Bu son süreçte akletme oranımızdaki belki zayıflık ve eksiklik bazı sıkıntılara sebebiyet verdi. Bu nedenle özellikle günümüzde de Müslüman ve İslam dünyasının hem dini hem de bilimsel alanda inşacı akletmelere ihtiyacı olduğu son derece açıktır. Çünkü genelde son süreçte bizdeki akletme, maalesef akledenlerin akletmesini nakletmekten ibaret. Dolayısıyla gerçek akletmeleri yapma niyetiyle biz de İslami ilimler çerçevesinde meseleyi ele almayı düşündük."
Sempozyum, açılış konuşmalarının ardından oturumlarla devam etti.
Sempozyuma, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Eyüp Tavlaşoğlu, farklı üniversitelerin rektörleri, dekanlar, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
YORUMLAR