Dergilerin Nisan sayılarında ne var?
Dr. Arslan Mayda, Sızıntı 387.sayıda, ancak mikroskopla görülen ve ölümcül hastalıklara yol açabilen mikroplara dâîr bazı işaretlerin, Efendimiz’in ( sallallahu aleyhi ve sellem) beyanlarında görüldüğünü söylüyor:
“Efendimiz ( sallallahu aleyhi ve sellem), bulaşıcı hastalıklardan korunmada, vücut ve çevre temizliğinin yanında bazı tavsiyelerde bulunmuştur. Bu bilgiler ışığında baktığımızda, mikroorganizmaları ilk tarif edenin, Efendimiz ( sallallahu aleyhi ve sellem) olduğunu görürüz.O, vebanın, çıplak gözle görülemeyen zararlı bir âmili olduğunu, gizlice yayıldığını ve hastalığın yayılmasını önlemede karantina gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca O, bu tip mikropların insan vücuduna dışarıdan bulaştığını imâ ve işaret buyurmuşlardır.”
Havadaki toz zerreciklerinin ve mikroorganizmaların mikroskopla görülmesinden sonra, hasta ile sağlam kişler arasına mesafe koyma anlayışının tıbbi kaideler içine 19. asırda girdiğine işaret edilen makalede; tıp tarihinde hastalar arasına mesafe koyma meselesine ilk defa Efendimiz’in ( sallallahu aleyhi ve sellem) dikkatleri çektiği ifade ediliyor:
“Cüzzamlı kimse bir vadiye indiği zaman, siz başka bir vadiye ininiz. Cüzzamlı hastalara devamlı olarak bakmayınız. Onlarla konuştuğunuz zaman, sizinle onlar arasında bir veya iki mızrak boyu mesafe bulunsun”( Müsned; İbn-i Mâce) Bugün tıp otoriteleri bu mesafenin 70-80 cm’den az olmamasını tavsiye etmektedir. “
“Salgın hastalıkların hangisi olursa olsun Efendimiz ( sallallahu aleyhi ve sellem): “Hastalığa yaklaşmakta tehlike vardır”(E.Davud) buyurmuştur. “
Peygamber Efendimiz’in ( sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği kurallar uygulansaydı, tarihteki salgın hastalıklardan hiçbirinin olmayacağının vurgulandığı yazıda, koruyucu hekimlik kurallarını en geniş ve detaylı bir şekilde Efendimiz’in ( sallallahu aleyhi ve sellem),gösterip bizzat yaşadığı anlatılıyor.
Nihat Dağlı Sızıntı Nisan sayısında, Mücahit Akagündüz’ün Kaynak Yayınlarından çıkan “Direnişçi: Irak Savaşının Ortasında” kitabını tanıtıyor:
“Vicdanına ve kalbine yaslanarak kamerasını omuzlayan Mücahit Akagündüz, işgalin ilk günlerinde Irak’ın ortasına atmış kendini. Bir çocuk, bir anne, bir baba olmuş Irak’ta. Bağdat’ın külleri düşmüş kalbine, ateşin düştüğü yer olmuş Felluce’de. Ortadoğu’nun bir kez daha televizyon ekranlarına, gazete manşetlerine haber olduğu bugünlerde, Mücahit’in çektiği Irak fotoğrafı biraz daha önem kazanıyor.”
“Genlerin Üzerindeki İlâhi Örtü”, Etnik Probleme Osmanlı Çözümü”, “Dünya Zırhını Yitiriyor mu?” 387. sayının önemli konu başlıklarından sadece birkaçı..