Dergilerin temmuz sayılarında neler var?
Somuncu Baba 129. Duada
Osmanlı’yı çağlardan çağlara taşıyan ruh; iman, ahlâk ve samimiyettir. Özellikle şehzadelerin yetiştirilmesinde Manisa gibi şehirlerimiz bu maksatla ilim ocakları olarak etrafa ışık yayan medeniyet merkezleri olmuştur. Âleme nizam veren bu neslin evlatları âlemi zorbalıkla değiştirmek değil, fikirle tenvir etmek için gayret göstermişlerdir. İşte bir ilim meşalesi:
Mûsâ Efendi adında bir genç, her gün Sünbül Sinan’ın dergâhına gelip, ondan ders almağa ve hizmete başladı. Bir gün Sünbül Efendi, sohbet esnasında Mûsâ Efendiye; “Âlemi sen yaratsaydın, nasıl yaratırdın?” diye sordu. Musa Efendi; “Bu mümkün değil! Ama mümkün olsaydı, her şeyi merkezinde bırakırdım. Âlem öyle bir tatlı nizam içinde ki, buna bir şey ilâve etmek veya bir şeyi eksiltmek düşünülemez.” dedi. Sünbül Efendi bu cevap üzerine; “Aferin Musa Efendi! Demek her şeyi merkezinde
bırakırdın. Öyleyse bundan sonra ismin Merkez Muslihuddîn olsun.” dedi. Böylece Musa Efendi, Merkez Efendi ismiyle meşhur oldu. Manisa’nın bir diğer ayrıcalığı ise, şehrin adını bir mühür gibi üstüne vuran Mesir Macunudur.
Onun da hikâyesi şöyledir:
Kırım Tatar Türklerinin Hanlarından Mengili Giray’ın kızı, Yavuz Sultan Selim’in karı-
sı ve Kanunî Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan, ağır bir hastalığa yakalandı. Hiçbir hekim derdine çare bulamadı. Devrin bilginlerinden Sümbül Efendi’ye başvuruldu. Sümbül Efendi:
- Manisa’da hekim Muslihiddin Musa isminde büyük bir insan var, o bilir ancak... Ona danışın,
dedi. Manisa’ya geldiler. Doğruca akıl hastanesine yöneldiler. Bir de ne görsünler... Hekim Muslihiddin Musa oradakileri avlusuna toplamış, koca taş dibekte, baharat dövdürmekte. Selam verip beklediler. Merkez Efendi, dövülen baharatı alıp, balla, şekerle kaynatarak macun yaptı. Hastane kapısında bekleşen hastalara teker teker dağıttı. Artanını da İstanbul’dan gelen konuklara verdi:
- Alınız, bu macunları, tiz saraya götürünüz, Valide Sultan’a yedirirseniz bir şeyciği kalmaz. Gerçekten
de Ayşe Hafsa Sultan, macunları yedikten sonra, şifa buldu. Derdinden kurtuldu, Merkez Efendi’yi de
İstanbul’a davet etti. O gün bugündür, bu şifalı macunlara “Mesir Macunu” dendi. İçerisinde, 41 çeşit baharatın bulunduğu bu macunlar ince kâğıtlara sarılarak halka dağıtılmaktadır. Her yıl Manisa’da, Nisan ayının son haftasında yapılan Mesir Şenliklerinde bu geleneğe uyularak, macunlar hazırlatılıp ve minarelerden atılmaktadır. Binlerce insanın kapıştığı bu macunların her derde deva olduğu inancı, bugün de halk arasında yaygındır.