En fazla can kaybı, Mustafa Paşa ve Sürsürü’de yıkılan binalarda oldu. Özellikle de Sürsürü Mahallesi’ndeki Dilek Apartmanı, Elazığ depreminin simge binalarından oldu.
Çok sayıda can kaybının olduğu Dilek Apartmanı V şeklinde yıkıldı. Aslında Dilek Apartmanı bir site içindeydi ve etrafındaki diğer binalar ayakta kalmasına rağmen o bina yıkılmıştı. Peki Dilek Apartmanı’nın yıkılış şekli, neyi gösteriyor? Bir bina neden V şeklinde yıkılır? Bu yıkım, nerede hata olduğunu gösteriyor?
İşte bu soruları İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna cevapladı...
Nusret Suna, Dilek Apartmanı’nın V şeklinde yıkılmasını şöyle yorumladı:
"Bir binanın V şeklinde yıkılmış olması, ortadaki taşıyıcı elemanların taşıma kapasitelerini yitirip içe doğru çökme oluşturması anlamına geliyor. Taşıyıcı elemanlar kolon ve perdelerdir. Eğer bina ortaya doğru çöküyorsa ortadaki elemanlarda zafiyet oluşmuş demektir. Proje aşamasında ya da yapım aşamasında niteliksiz malzemenin kullanıldığını gösteriyor. Ekiplerimizin olay yerinde incelemesinin ardından detaylı bir rapor hazırlayacağız ama görüntülerden anladığımız kadarıyla taşıyıcı elemanlar, taşıma özelliğini yitirmiş. Etrafındaki diğer binalar ayaktayken o bina niye yıkıldı? Acaba binaya sonradan fiziki müdahale yapıldı mı onu bilmiyoruz. Ancak 99 depreminden sonra birçok binanın alt katlarındaki dükkanlarda taşıyıcı elemanların kesildiğini görmüştük. Burada da benzer bir durum var mı henüz bilmiyoruz. Ancak görüntülerden tespit edebildiğimiz kadarıyla yüzde yüz yapım hatası diyebiliriz. Etrafındaki binalar ayakta ama acaba tüm binalar aynı şekilde mi yapıldı onu da bilmiyoruz. Yapım aşamasında ya da malzemede hata olduğu kesin."
1975’TE YAPILSA DAHİ İMALAT HATASI OLMAZSA CAN ALMAZ
Dilek Apartmanı’nın eski ve yıpranmış bir bina olduğunu biliyoruz. Peki 1998 Deprem Yönetmeliğine göre yapılmış olsaydı yıkılır mıydı? Nusret Suna, bu soruma da şöyle yanıt verdi:
"Bir bina hangi dönemin şartnamesine göre yapılırsa yapılsın yeter ki bu yönetmeliklere uygun projelendirilsin. Yani bir bina 1975 yönetmeliğine göre yapılmış dahi olsa eğer kurallara uygun yapılmışsa hasar alabilir ama can güvenliğini sağlar.
1998 yönetmeliğine göre yapılmamış bir bina depremde risk alır demek yanlıştır. 1998’den sonra yapılmış bir yapı çok cüzi bir miktarda hasar alabilir ama kesinlikle can güvenliğini sağlar. Hastane yapılıyorsa önem katsayısı farklıdır. Okulların önem katsayısı farklıdır. Konutlar, oteller farklıdır. 1975 yönetmeliğine göre bile yapılmış olsa bina uygun malzeme ve projeyle yapılmışsa öldürmez. Hasar fazladır ama öldürmez. 1998 depremine göre yapılmış konutlar hasar alabilir ama öldürmez. Okul ve hastanelerin ise 1998 yönetmeliğine göre hasar bile almaması gerekir.
Elazığ’da yıkılan binalara baktığımızda yüzde yüz yapım hatası. Doğru projelendirme, doğru denetim olduğu sürece bir şey olmaz. Yer seçimi de çok önemli. Zeminin özellikleri direkt ilgilidir. Dere yatağı, faya yakınlığı, uzaklığı yapıların güvenliği ile direkt ilgilidir."
'İSTANBUL’DA 44 BİN 500 BİNA YIKILACAK'
Nusret Suna olası istanbul depremi ile ilgili de önemli açıklamalarda bulundu.
Zira İstanbul’da olası bir deprem beklentisi var. İstanbul’daki yapı stokuyla ilgili de ciddi endişeler var.
Nusret Suna’ya olası bir İstanbul depremi ile ilgili senaryoyu da şu şekilde yorumladı:
"İstanbul’da yapı stoku 1milyon 250 bin civarında. Ancak net bir yapı envanteri yok. AFAD’a göre İstanbul’da olası büyük bir depremde 44 bin 500 bina yıkılacak. 250 bin bina ağır hasarlı olacak. Sivrice’de kurtarma çalışmaları 5-10 binada yapılıyor 1 binada 10 kişinin enkaz kaldırdığını düşünelim. 3 vardiya olursa 30 kişi çalışıyor. Peki ya 44 bin de değil 30 bin bina yıkıldı diyelim. 900 bin kişinin kurtarma çalışmasına katılması gerekiyor. Bu mümkün değil. Binaları depreme güvenlikli hale getirmeliyiz. Hasar alabilir ama yıkılmayacak derecede yapmalıyız."
Kaynak: HaberTürk