Isparta'da aldığı eğitimin ardından iki yıl önce askerlik mesleğine başlayan Yılmaz, bir süredir İdlib'de görev yapıyordu.
Yılmaz, şehadetinden bir hafta önce annesi Hatice Yılmaz'a internetten, bölgede diğer Türk askerleri ve çocuklarla çekilmiş fotoğraflarının yanında şu mesajları yolladı:
"Anne biz bu çocuklarla kumanyalarımızı paylaşıyoruz. Onlara çikolata dağıtıyoruz. Çok yalnızlar. Kıyamam, yüreğim sızlıyor onları görünce. Üstleri başları yırtık, ayaklarında ne ayakkabı var ne de çorap. Korku dolu gözlerle bakıyorlar. Ne okul var ne market, kiminin ailesi bile yok. Çoğunun ayağında çorap yoktu, hepsini topladık kendi çoraplarımızdan kendi ellerimizle giydirdik. Tek tek kıyafet verdik. Savaş psikolojilerini mahvediyor anne çocukların. Kimin çocuğu olursa olsun onlar bu hayatı büyükleri yüzünden yaşıyorlar. Bizi görünce umut dolu gözlerle bakıyorlar. Elimizden ne gelirse yemeğimizi falan paylaşıyoruz.
Türk askerinden başka tutunacakları dal yok anne. Biz de hala 'Evde neden şu yok bu yok' diyoruz. Bunlar ekmek bulamıyor. Kimsenin umrunda değil. Biz buradayız anne, emir gelene kadar. Biz buradayken hiçbirinin kılına zarar gelmez. Bizler olduğumuz sürece bu çocuklara kimse bir şey yapamaz anne. Herkes bizim burada neden olduğumuzu sorguluyor. Biz olmazsak bu çocuklara kim yardım edecek? Bu çocukların hepsi yetim."
Bundan iki gün sonra gönderdiği mesajda ise Yılmaz, yardım ettikleri o çocukların yaşadığı köye rejim unsurlarınca bomba atıldığını yazarak, durumun içler acısı olduğundan bahsetti.
- Ailesi ve arkadaşı şehidin çocuklara duyduğu hassasiyeti anlattı
Anne Hatice Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, oğluyla arkadaş gibi olduklarını söyledi.
İdlib'e gittikten sonra evladıyla telefonla sürekli uzun uzun görüştüklerini dile getiren Yılmaz, şöyle konuştu:
"Şehit annesi olmak çok güzel bir duygu. Oğlumun makamı çok güzel. Onun bu yüce mertebesini gördükçe onur duyuyorum. Muhammed'im çok yüce gönüllü bir insandı. Çocukları, asker olmadan önce de seven bir kişiliği vardı. Esnaflık yaptığı dönemlerde doğru dürüst kazancı olmadığı halde çocuklara para verir, çikolata dağıtırdı. Ben de 'Oğlum tutumlu ol' derdim. O da 'Anne boş ver, ölüm var' derdi. Çocukları sevindirmeyi çok severdi. Böyle yüce gönüllü bir evlada sahip olduğum için çok mutluyum. En çok da bu gururlandırıyor beni. Oğlum bayrağımıza aşıktı. Ben onun gitmesini istememiştim. O da 'Anne o gitmeyecek, bu gitmeyecek, ben gitmeyeceğim kim gidecek?' dedi."
Baba Hüseyin Yılmaz da oğlunun Suriye'ye isteyerek gittiğini belirtti.