Doğan Güreş'in kaçan paşalara fırçası
Dönemin Genel Kurmal Başkanı Güreş, Güneydoğu'da yapılan operasyon sırasında görevden kaçan paşalara büyük tepki gösterdi. Operasyon için 60 tuğgeneral arasından 2 komutan bile öne çıkarak, görevi kabul etmemiş

Osman Pamukoğlu, görevden kaçan paşaları anlatmaya bugünde devam etti:
İçeri girince kendimi takdim ettiğimde, her ikisi de önce bana baktılar, sonrada sanki ben içeride değilmişim gibi davranmaya başladılar. Konuşan Genelkurmay Başkanıydı. İkinci Başkan ise gergin bir şekilde sadece dinlerken, yüzünden akan boncuk boncuk terler gözüküyordu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, arada bir koltuklardan birine oturuyor, kısa bir süre sonra yeniden ayağa fırlıyor, odanın içinde bir duvardan öbür duvara gidip geliyordu. Öfke ve şiddet ile söylediklerinin özeti şuydu:
Bu karargahta beni kandıran adamlar var. Beceriksiz adamları yapar diye ısrar ediyorlar. Beni ne duruma düşürdüler. O Güneydoğuya gidemem diyenlerden hesap sorulacak. Emekli yapılmaları yetmez, hiçbir sosyal haktan da yararlandırılmamalı. Milletin kırk yılda bir Türk Silahlı Kuvvetlerine işi düşecek o zamanda kalk ben gidemem de. Ordu barış için mi kurulmuş? Savaş çıkınca biz yokuz diyin. Siz sulh zamanı büyük kışlalarda zaman geçirin, risk yok ölüm -kalım yok, koltuklarının altında dosyalarla yıllarını geçiriyorlar. Bunlar general olunca daha çok kendilerini gizleyebilirler. Ya hu şu adamlar benim bulunduğum makama kadar yükselebilirler, nasıl tespit edeceksin ki... Cesur adamlar bugünlerde millete lazım. Çok müşkül duruma düştük
Komutan durdu, bana doğru yürürken; Ben seni binbaşılığından tanıyorum. Nasıl bir subay olduğunu çok iyi biliyorum dedikten sonra sağ eliyle sol göğsümün üzerine vurup, Seni tümgeneral yaptım dedi. Sağolun diyerek yanından çıktım.
GENERAL VE ALBAYLAR GÜNEYDOĞUYA GİTMEK İSTEMEDİLER
Pamukoğlu, şöyle devam ediyor: Karargahtan ayrılmadan Genelkurmay İstihkam Daire Başkanı General Kamuran Orhona veda etmek istedim. Kamuran Paşa meselenin öncesini biliyordu. Bana içeride ne olduğunu sordu, genel şekliyle özetledim. Genelkurmay Başkanının bu son durumlardan çok rahatsız olduğunu ve bir kurmay albayın gitmiyorum, istifa ederim demesine içerlediğini söyledi. Bunun üzerine, Yalnız bir şey var, madem Hakkari ve Şırnaka iki tuğgeneral lazım, bu iki kişinin albaylardan seçilmesine gerek var mı? Şu anda Kara Kuvvetlerinin 80 tane tuğgenerali yok mu? Bunlardan 20 tanesi hadi dördüncü ve son yılına giriyor, bir yıllığına o görevlere gidilemeyeceğini düşünelim, peki geri kalan 60 tuğgeneralden iki kişi bu görevlere niçin seçilmiyor? 60 kişiden 2 kişi atanmazsa sonuç böyle olur dedim.
G.KURMAYIN İLGİNÇ TALEBİ
Osman Pamukoğlu, kitabında yeralan bir başka anısında ise operasyonlarda ölen teröristler için leş demesinin Genelkurmay karargahında bazı çevrelerce nasıl kınandığını hayretler içinde anlatıyor. Pamukoğlu kitabının 91. sayfasında Genelkurmaydan arayan generalin söylediklerini ve kendisinin verdiği cevabı şöyle aktarıyor: Ağustos 1993te Yüksekova Buzul Dağındaki operasyondan döneli bir gün olmuştu. Tugay karargahında çalışıyordum. Genelkurmay karargahından bir generalin aradığını bildirdiler. Osman Paşa nasılsınız diye söze başladı general. Sağolun komutanım dedikten sonra, Osman Paşam, ölen teröristler için leş demeseniz, başka bir ifade kullanmanız daha iyi olur diye konuştu.
Ben de buna karşılık Siz milletin moralini yükseltmek, askerlerin ruhlarını harekete geçirmek, onları yüreklendirmek, karşı tarafın da psikolojisini bozmak için ne önerirsiniz? diye sordum ve Harekat alanındaki bir generale ne zaman neyi konuşacağını söylemek, taşıdığı sorumluluktan dolayı ancak bir komutanın hakkıdır. Size bunu söylemeniz için komutanınız mı emir verdi? Eğer öyleyse, o zaman, ben kendilerine telefon ederek, neyi, niçin yapacağımızı açıklarım dedim.
374 ASKER SİLAHSIZ... YETMEDİ, PKKDA KANNAS VAR TSKDA YOK
Osman Pamukoğlu, terörün cirit attığı Hakkari dağlarında hangi şartlarda görev yaptığına dair önemli ipuçları da veriyor. Pamukoğlu, bir yandan Hakkari merkezindeki tugayın sık sık saldırıya uğradığına anlatırken, diğer yandan da bu tugayda 374 askerinin tüfeğinin olmadığını kitabının 98. sayfasında şöyle anlatıyor: Hemen halledilmesi gereken birkaç konu vardı. Bunlardan biri Dağ Komando Tugayında 374 askerin tüfeği yoktu... Bu askerler tabii ki harekâta katılmıyorlardı ama. Kaldıkları kışla ve üslerde silahsız ve mermisiz kalmaları akıl almaz bir şeydi.