Ortadoğu'ya bu ismi kim verdi?

Ortadoğu terimi ilk kez kim tarafından, nasıl ve ne maksatla kullanıldı? Bu topraklara Ortadoğu denilmesinin ardında hangi hesaplar vardı? Ali Bulaç Ortadoğu'nun isim tarihini yazdı:

Ortadoğu'ya bu ismi kim verdi?
Ortadoğu'ya bu ismi kim verdi?
GİRİŞ 26.07.2006 08:56 GÜNCELLEME 26.07.2006 08:56

'Ortadoğu” terimi ilk defa 1902 yılında Amiral Sir Alfred Thayer Mahan tarafından kullanılır. Nasıl çekiç önüne çıkan her şeyi çivi olarak görüyorsa, Batı da dünyayı askeri kontrol alanı görür; ama askeri kontrolün amacı ekonomik sömürü ve kültürel mankurtlaştırmadır.' diyen Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, Ortadoğu isminin neden verildiğini yorumladı.

Ali Bulaç'ın bugünkü köşe yazısı:











ALİ BULAÇ

26.07.2006  ÇARŞAMBA


Ortadoğu: Bu ismi kim verdi?


Adına “Ortadoğu” denen bölgeye ismini veren, bu bölgede yaşayanlar değildir. Her isimlendirme bir tanımlama, her tanımlama bir müdahaledir.


Batı, son 200 yıldır tanımlar, müdahale eder ve sömürür.

“Ortadoğu” da, türedi (tarihi derinlikten yoksun), amaçlı (hegemonya maksatlı) ve bölgenin tarihi gerçeklerini tahrif edici (oryantalist) bir isimlendirmedir. Bu terimi icat edenler Batı Avrupa’yı, ama özellikle İngilizleri merkeze almışlardı. Öyle yapmışlardı, çünkü İlahi irade karşısında özerkleştirdiklerini düşündükleri tarihi kendileri yaptıklarını ve bütün beşeriyeti çeşitli unsurlarıyla diledikleri gibi suiistimal edip (sömürüp) ebedi hakimiyet kuracaklarını düşünüyorlardı. Bu perspektiften dünya Avrupa’dan başlayarak ‘doğu’ya ve ‘daha ötedeki doğu’ya (Şark-ı Baid) doğru uzanmakta, belli beşeri ve coğrafi havzalarda inkıtaa uğramaktadır. “Ortadoğu”, doğunun ortasındaki bölgedir. (Şarku’l-Evsat)

Bu ismi kabul ettiniz mi, size bu ismi verene itaat eder, onun tarihi emelleri doğrultusunda hareket edersiniz. İsmin kök anlamlarından biri bir tepeciğe işaret koymak (burası bana aittir) veya hayvanı dağlamaktır. Zirvesine bayrak dikilmiş yer veya dağlanmış hayvan birisine ait demektir. Fakat kişinin isimle olan ilişkisi bundan ibaret de değildir. İsmiyle müsemma olan kişi, kendisine verilen ismin anlam düzeylerine göre hissetmeye, dünyayı ve hayatı öyle algılamaya başlar. Bu yüzden İslamiyet’te çocuğun ebeveyni üzerindeki haklarından biri, ona güzel bir ismi vermeleridir. Siz Ortadoğu’da iseniz, merkez olamazsınız, bir başkasının merkezine göre kurgulanır, yapılandırılır ve elbette manipüle edilirsiniz.

Mesela Türkiye Soğuk Savaş boyunca NATO’da Sovyetlere karşı Avrupa’yı koruyan “güney kanat ülkesi” olarak tanımlandı. Şimdi de bir “köprü” olarak tanımlanıyor. Peki, kendimize soralım: Bir “kanat ülkesi” veya “köprü” kendini bağımsız özne, merkez, kendine özgü strateji belirleme iradesine sahip bir aktör görebilir mi? Kuşkusuz hayır!

“Ortadoğu” terimi ilk defa 1902 yılında Amiral Sir Alfred Thayer Mahan tarafından kullanılır. Nasıl çekiç önüne çıkan her şeyi çivi olarak görüyorsa, Batı da dünyayı askeri kontrol alanı görür; ama askeri kontrolün amacı ekonomik sömürü ve kültürel mankurtlaştırmadır. Mahan, bugünkünden farklı olarak Arap yarımadası ile Hindistan arasındaki bölgeyi kastediyordu. Davidson, Ortadoğu’yu “İslam dini çerçevesinde oluşan bir jeopolitik birim” olarak görmekten yanaydı. Hogart ve Churchill bu kavrama Osmanlı egemenliğindeki Arnavutluk ve Balkanları da katmayı uygun gördüler. Bu iki zatın “Ortadoğu”dan büyük ölçüde anladıkları jeopolitik ve jeokültürel bir bileşimdi.

1930’larda İngilizlerin kendi denetimlerinde tuttukları, iki sömürge merkezine göre ayırdıkları hava kuvvetleri komutanlıklarından biri Irak’taydı, buna “Ortadoğu”, Mısır’da olana da “Yakındoğu (Şark-ı Karib)” komutanlığı adını verdiler. Böylece Kuzey Afrika, Sudan ve Somali bu sınırlara dahil edildi; savaştan sonra sınırlar Libya’dan Afganistan’a kadar uzatıldı. Haritaları masa üstünde subaylar çizildiği için bir bölgeyi dahil etmek veya çıkarmak kolaydı; nihayet yeni bir değerlendirme yapılıp Somali çıkarıldı.

Son yıllarda aktüel hale gelen BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ve arkasından KAGBOP (Kuzey Afrika ve Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi), Fas’tan Hindistan’a ve Çin sınırına, Türkiye’den Kafkaslar ve güneyde Büyük Sahra’ya ve Yemen’e kadarki ülkeleri içine almaktadır. Belli ki, aktüel tanımlama, 1932 ve 1939’da İngilizlerin yaptığı tanımlamaya sadık kalınarak yapılmıştır. Bununla beraber BOP biraz daha genişletilmiş bir coğrafyaya işaret etmektedir; burada gözden kaçırılmaması gereken husus, 3750 bir tarihe göndermelerde bulunarak bölgeye eklemlenmiş bulunan İsrail’in de böylelikle bu tanımlamaya dahil edilmiş olmasıdır. Ürdünlü diplomat Hasan Ebunimah’a göre, BOP’un önemli amaçlarından biri, “İsrail’i bölge içine katma düşüncesine dayanır”.


26.07.2006


e-posta adresi:a.bulac@zaman.com.tr

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Depremden sonra bir fırsatçılık daha! Uzmanlar uyarıyor! Büyük tehdit
Gazze'de 5 yıllık yeni ateşkes teklifi! 'Hazırız' deyip arabuluculara ilettiler