Mukaddes mekanlar artık ihya edilebilecek
Türkiye’nin kaybolmaya yüz tutmuş dini ve kültürel yapıları artık yeniden canlandırılabilecek.
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un talimatlarıyla, bir dönem mukaddes mekânların ihyasını engelleyen uygulamaların kanuni dayanağı değiştirildi.
Ecdadın miraslarını gelecek nesillere aktarmak üzere yürürlüğe giren yeni ilke kararı ile Türkiye’nin tescilli yapıları eskisi gibi korunacak. Geçmişte koruma adı altında daha çok maneviyatın ihyasını engellemek üzere kullanılan yöntemler ise son bulmuş olacak.
Türkiye demokrasisinin önemli kırılma noktalarından, toplumsal maneviyata yöneltilen sistematik baskıların sokaklardan mukaddeslere ulaştığı 28 Şubat darbe sürecinin bir izi daha silindi.
Türkiye’nin kaybolmaya yüz tutmuş dini ve kültürel yapılarının yeniden canlandırılmasının önündeki engeller kaldırıldı.
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un talimatlarıyla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 660 sayılı ilke kararı yenilendi ve toplumsal mukaddeslerin ihyasını engelleyen kanuni dayanağa son verildi.
Yeni İlke Kararı Dini ve Kültürel Yapılara İstisna Getirdi
Türkiye’de tescilli yapıları korunmak üzere 1999 yılında yürürlüğe giren ancak bazı engellemelerin yasal dayanağı haline de dönüştürülebilen 660 sayılı ilke kararıyla geçmişten günümüze ihyası mümkün olamayan cami, mescit ve türbeler için yeni bir ilke kararı alındı.
Korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli cami, mescit ve türbelerin gelecek nesillere aktarımını sağlayacak 21.02.2018 tarih ve 922 sayılı karar 1 Mart tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Yeni ilke kararının yürürlüğe girmesinin ardından 10 adet dini ve kültürel yapı korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilerek, rekonstrüksiyon projeleri istendi.
İstanbul’un Beyoğlu ilçesindeki Çivici Limanı ve Hatuniye Mescidleri, Fatih ilçesindeki Voynuk Şucaattin Cami, Deniz Abdal Cami, Yenibahçe Mescidi (Attar Halil Mescidi), Hoca Hayrüddin Cami, Keskin Dede (Efdalzade) Mescidi, Yavaşça Mehmet Ağa (Nazmi Tekkesi), Hubyar Mescidi ve Şeyhül Harem Mescidi yeni ilke kararıyla yeniden hayata kavuşturulacak yapılar arasında.
Günümüzde yerinde mevcut olmayan Fatih ilçesi Cibali Kapı Mescidi ile yine Fatih ilçesi Şah Tekkesi ve Muhammed Bedreddin Türbesi ise rekonstrüksiyon projeleri uygun bulunan korunması gerekli diğer tescilli taşınmaz kültür varlıkları.
Kaybolan Mukaddes Yapılar Artık Yeniden Hayat Bulacak
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un talimatlarıyla alınan 922 sayılı yeni ilke kararı, rekonstrüksiyonların geçmişte sadece kendi parsellerinde, daha önce bulundukları yapı oturum alanında yapılabilmelerine olanak sağlayan 1999 yılındaki 660 sayılı ilke kararına Türkiye’nin manevi mirasları için bir istisna getirdi.
Artık manevi önem taşıyan ve yıllar içerisinde kaybolan ya da kaybolmaya yüz tutan cami, mescit ve türbeler, kendi parsellerinde, daha önce bulundukları yapı oturum alanlarında kaldırılması mümkün olmayan yapıların bulunması, parsellerin imar uygulaması görmüş olması gibi durumlarda bile, farklı bir konumda, kapsamlı restitüsyon etüdüne dayalı olarak yeniden yapılabilecek.
Böylece, Türkiye’nin tescilli yapıları eskisi gibi korunmakla birlikte, geçmişte koruma adı altında daha çok manevi yapıların ihyasını engellemek üzere kullanılan yöntemler de son bulmuş olacak.
Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 1 Mart’da yürürlüğe giren 922 sayılı ilke kararında;
“Herhangi bir nedenle yok olan korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli cami, mescit ve türbelerin, kültürel mirasımızın yaşatılmasının sağlanabilmesi amacıyla rekonstrüksiyonunun yapılmasının esas olduğuna, kendi parselinde daha önce bulunduğu yapı oturum alanında kaldırılması mümkün olmayan yapıların bulunması veya parselin imar uygulaması görmüş olması (tevhid, ifraz, yola terk vb.) gibi durumlarda ve 05.11.1999 tarih ve 660 sayılı İlke Kararının uygulanamaması halinde, kendi parselinde farklı konumda veya yakın çevresinde başka bir parselde kapsamlı restitüsyon etüdüne dayalı rekonstrüksiyonunun yapılmasının uygun olduğuna, ayrıca çeşitli nedenlerle tespiti yapılamamış ancak 2863 sayılı Kanun kapsamında korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı özelliği gösterdiği kütle, gabari, plan, cephe, yapım tekniği ve malzemesine ilişkin belgelerle ortaya konulan cami, mescit ve türbelerde öncelikle koruma bölge kurullarınca korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescillerinin yapılmasına, rekonstrüksiyonlarına ilişkin uygulamalarda ise yukarıdaki hükümlerin geçerli olduğuna karar verilmiştir.” deniliyor.