Cumhuriyet halk otobüsü fena tosladı

İşte Esra Elönü'nün köşe yazısı:

Siyasetin magandaları, düğün konvoyunda bebelere zarf atan apaçiler gibi, ucuz yalanların olduğu zarflara tevessül ettiğine göre komik atak krizleri başlamış demektir.

80 yıldır ancak ortak kapıya kadar ilerlemiş bir partiye Cumhuriyet Halk Otobüsü denir. Kimse kusura bakmasın hoş baksanız da aynaya bakarak attığınız twitler ve yalanlar rezilliğinizin şanındandır.

Biliyorsunuz ki kendi sözlüğümden konuşurum bu da hakikatin bir olduğu gerçeğinin gölgesinde kalmaz. Misal ortak kabuller vardır. Organizmanın insana benziyor oluşu bizi hayvan olmaktan ayrı tutar  ama adam yapmaz. Siz sadece cepheden insan görünürsünüz lakin adam olduğunuz yalanını üç el havaya sıksanız da buna hafif sıyrıklarla da olsa kimse inanmaz. Adamlığın da ortak kabülleri vardır çünkü. Açalım arkadaşlar..

Şeref: Yalana karşı duruşun, omurgayı Allah’a hasarsız teslim etmenin adıdır.

Şerefsiz: Yalan olduğu ortada olan bir olayın doğruluğunu hafife almanın, çamuru sıçratma memurluğuna soyunmanın adıdır. Bu durumda tükürsek de tek iyi çalışan sileceklerinizdir.

Bu İrfan kitabında da böyledir. Yalanın dışında hiçbir şeye sadakat göstermeyenleri bu topraklara sadık Aşık Veysel’e sorun da anlatsın. İrfan o sazdadır. Üç yalan bir doğruyu götürmez , bir gerçek üç yalancıyı götürür, o da geldiği yere, yani izbesine, yani batağına..

Bunları niye yazıyorum.. Chp’li bir siyasetçi adını buraya yazmayayım kağıdın bile gargara kutusuna göndereceği isimler çünkü. Bu isimlerden biri , deprem sonrası sarsıcı iftiralarından birini, elinin çamuruyla sıvamaya çalıştı. Diyor ki şu vakıflara şu kadar aktaracağınıza depremle ilgili çalışmalara aktarsaydınız falan filan. İBB’den T3 vakfına para aktarımı olduğunu iddia ettiği kese kağıdını da  bünyelerinden mülhem kendi sosyal medya bataklığından yayınlıyorlar. Bakın depremden daha sarsıcı olan bunların uçsuz bucaksız sallayışlarıdır.

Hal böyle olunca Selçuk Bayraktar  İBB Hukuk Müşavirliği , İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesine “ T3 Vakfına herhangi bir ödeme yapılmamış ve herhangi bir ödeme taahhüdünde bulunulmamıştır” yazısını bu çamur iddianın altına çivilemiş . Lakin bunların klavyesi kösele derisinden olduğundan utanma ve arlanmaya dair bir belirti göremedik. Karakterleri henüz kaldırıma bile oturmamışlardan insan olmaya dair hasletler aramak, Kaz dağında amca oğluna çeyrek altın aramak gibi beyhude.

Siz aslında gök yüzünü güldüren bu dehaları görmemek için çamurdan perdeler çekmeye çalışıyorsunuz.

Ancak kısırı icat edebilen aydınlarınız (!) olsaydı , yerlere göklere sığdıramazdınız ama göğü terörün başına indiren bu feraseti bu tarifsiz başarıyı gölgeleme derdindesiniz. Karanlık heriflerin yapacağı gölgede tavşana fener açtırır o derece..

İstanbulu bir yalan makinesi değil de keşke elektrik süpürgesi yönetseydi en azından attığı yalanı da çeker bu kadar saçılıp rezil olmazdı .. 

Ne diyeyim, iftirayı ciddiye alıp bu yazıyı yazmadım sadece yalana dolanıp iş çözmeye talip olanların tarifsiz zavallılığı cezbetti o kadar.

Adam olanlar, gökte yazıp yerde nokta koyanlar, ve yollarında yürüyenlerin zeka ve fikir zenginliği bunlardan mahrum olan züğürtlerin çenesini yoruyor sadece.

Hadi eyvallah..