Öznur: Doğu Türkistan kırmızı çizgimizdir

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününde Yıldırım Beyazıt Üniversitesinde “Doğu Türkistan’da İnsan Hakkı İhlalleri” konulu panel yapıldı. Paneli Uluslararası İnsan Hakları ve Demokrasi Derneği düzenledi.

Öznur: Doğu Türkistan kırmızı çizgimizdir
Öznur: Doğu Türkistan kırmızı çizgimizdir
GİRİŞ 12.12.2019 15:01 GÜNCELLEME 12.12.2019 16:01

YBU Tıp fakültesi Bilkent kampüsünde gerçekleşen panelin oturum başkanlığını gazeteci-yazar Remzi Çayır yaptı. Hakkı Öznur, Yusuf Yusufoğlu ve Erkin Ekrem katılımcıları  Doğu Türkistan’da yaşananlarla ilgili bilgilendirdiler. Panelde konuşan konuşmacıların konu başlıkları Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakkı ihlalleri ve zulüm üzerineydi. Araştırmacı Yazar Ülkücü Fikir ve Siyaset Adamı Hakkı Öznur konuşmasında şunları söyledi:

 

 

Tarih boyunca Çin ve Rus emperyalizmi, Doğu Türkistan’ı hep hâkimiyetleri altına almaya, işgal etmeye çalışmışlardır. Millî kimliklerini ve vatanlarını korumak için ağır bedeller ödeyen Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz, 1933 yılının 12 Kasım’ında Hoca Niyaz Hacı önderliğinde, yeniden hürriyetlerine kavuşmuş, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etmişlerdi. Ata yurdumuzda kurulan, “mavi zemin üzerine ay yıldızlı bayrağı”nı dalgalandıran ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’e “Gök bayraktan Al bayrağa selam olsun” telgrafıyla müjdelenen bu devlet, Gazi’nin gönderdiği “Albayrak’tan Gökbayrak’a selam olsun!” telgrafı ile kutlanmış ve bu kardeş devlet resmen tanınmıştı.

Ancak, 4 yıl sonra Çin ve Rus işgal kuvvetleri Doğu Türkistan’ı tekrar işgal etmişlerdi. Başta, Hoca Niyaz Hacı başta olmak üzere Doğu Türkistanlı birçok devlet, fikir sanat ve mücadele adamı şehit edildi. Doğu Türkistan Türklüğü, hürriyet mücadelesinden asla vazgeçmemiş, verilen büyük bir mücadele ile 1944 yılının 12 Kasım’ında Doğu Türkistan’da Doğu Türkistan Cumhuriyeti tekrar kurulmuş ve Gök bayrak dalgalanmaya başlamıştır.

 

 

Sovyet emperyalizmi Doğu Türkistan’daki hürriyet dalgasının Batı Türkistan’ı etkisi altına alacağı endişesiyle harekete geçti. Rus Kızıl Ordusu’nun desteğini alan kızıl Çin kuvvetleri, Doğu Türkistan’a çekirge sürüsü gibi, ağır silahlarla saldırdılar ve 20 Ekim 1949’da işgal ettiler. İstiklal Hareketi’nin önderlerinden Osman Batur Han ile birlikte birçok Doğu Türkistanlı mücahit, şehir şehir dolaştırılarak işkencelere maruz bırakıldıktan sonra kurşuna dizildiler. Doğu Türkistan o günden bugüne kızıl Komünistlerin işgali altındadır.

Doğu Türkistan’ın yetiştirdiği en büyük kahramanlardan biri 20. yüzyılda Kızıl Emperyalist Çin’e karşı en büyük mücadeleyi vermiş bir efsane olan -adı bugün bile Komünist Pekin yönetimini titretmeye yeten tarihi bir şahsiyet- Osman Batur Han, Komünist Çinli zalimlere “Ben can verebilirim. Milletim, dünya durdukça mücadeleye devam edecektir.” demişti.

Kızıl Çin askerleri, dünya Türklüğünün büyük kahraman liderlerinden Osman Batur’u 29 Nisan 1951 tarihinde önce kulaklarını, sonra kollarını keserek Urumçi’de kurşunlanmak suretiyle şehit ettiler. Osman Batur ve diğer Doğu Türkistan davasının aziz şehitleri, kahramanları bugün ve gelecekte kalplerimizde yaşamaya ve Doğu Türkistan Türklüğünün bağımsızlık mücadelesinde yol göstermeye devam edecektir. Büyük Türk milleti, Doğu Türkistan şehitlerini asla unutmayacaktır.

İŞGALCİ, TERÖRİST DEVLET KIZIL ÇİN, DOĞU TÜRKİSTAN’DA KATLİAMLARA VE ZULÜMLERE DEVAM EDİYOR

1949 yılında Doğu Türkistan’ı işgal eden, Komünist -Emperyalist Çin, 70 yıldır Doğu Türkistan’da din, dil, kültür, yaşam tarzı ve hayatın tüm alanlarına yönelik baskıcı politikalarına devam ediyor. 1949 yılında Mao Zedong önderliğindeki komünistlerin, Çin'in yönetimini ele geçirmelerinin ardından, Doğu Türkistan üzerindeki baskılar eskisine oranla daha da arttı. Komünist rejim, asimile olmayı reddeden Müslümanların fiziksel olarak imhasına yöneldi. Katledilen Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın sayısı korkunç boyutlardaydı. 1949 – 2019 yılları arasında milyonlarca Doğu Türkistan Türkü, kızıl Çin ordusu tarafından katledildi.

Çin'in, Doğu Türkistan'daki halka uyguladığı zulmün en önemli nedeni halkın Müslüman ve Türk olmasıdır. Çünkü komünist Çin, bölge üzerindeki hâkimiyet ve sultasını kuvvetlendirmeye karşı en büyük engel olarak halkın millî ve İslami kimliğini görmektedir.

Doğu Türkistan Türkleri’ni dininden vazgeçirmek için her türlü yıldırma ve baskı yöntemini kullanan Çin kızıl şovenizmi, en fanatik dönemini komünist diktatör Mao'nun 1966-76 yılları arasında uygulattığı Kızıl “Kültür Devrimi” esnasında yaşadı. Camiler yıkıldı, toplu ibadet yasaklandı, Kur’an kursları kapatıldı ve bölgeye yerleştirilen Çinliler, Müslümanları taciz etmek için her yolu denediler. Okullarda dinsizlik propagandası yapıldı. Ayrıca bütün iletişim araçları vasıtasıyla insanların dinden soğutulmaları için yoğun çaba harcandı. Dinî ilimlerin öğrenilmesi ve dini bilgilere sahip öncü kişilerin halkı eğitmeleri ise tamamen yasaklandı.

Kızıl Çin, işgalden sonra bölgenin Müslüman halkını kendi dininden ve kültüründen uzaklaştırmak için çeşitli yollara ve baskı uygulamalarına başvurdu. Çünkü bölge üzerindeki hâkimiyet ve sultasını kuvvetlendirmeye karşı en büyük engel olarak halkın İslâmi kimliğini görüyordu. Bu amaçla okullarda dinsizlik propagandası yapan kitaplar zorla okutuldu. Ateist konferansçılar köy köy dolaştırılarak dinsizlik propagandası yapıldı. Ayrıca bütün iletişim araçları vasıtasıyla insanların dinden soğutulması için yoğun çaba harcandı. Dini ilimlerin öğrenilmesi ve dini bilgilere sahip öncü kişilerin halkı eğitmeleri ise tamamen yasaklandı. Buna rağmen halkın İslâmi kimliği yok edilemedi.

KIZIL ÇİN’İN EMPERYALİST GÖÇ POLİTİKASI

Mao adlı Komünist diktatör ve onun izinde giden tüm ÇKP’li zalim despot yöneticiler, Kızıl Çarlar, Doğu Türkistan topraklarının isimlerini bile değiştirmeye kalkmışlardır. Doğu Türkistan 1949 yılında kesin olarak işgal edildiğinde ismi “yeni sınırlar”, “yeni sömürge” anlamına gelen “Şincan” ile değiştirilmiştir. Doğu Türkistan Türkleri bu ismi hiçbir zaman kabullenmemiştir. Çin dilinde Şincan (diğer ifade biçimiyle Sinkiang) ilhak edilmiş ülke anlamına geliyor. Doğu Türkistan, bağımsız bir Türk-İslam yurdunun adı, Şincan ise sömürgeleştirilmiş bir Türk-İslam vatanının...

1949’dan beri Doğu Türkistan topraklarına Çin yönetimi tarafından düzenli olarak Çin vatandaşları yerleştirilmeye başlanmıştır. Böylelikle Doğu Türkistan’da Türklerin nüfusuna eşit bir Çinli nüfus oluşturma politikası güdülmektedir. Buradaki amaç, tarih boyunca Türklere ait olmuş Doğu Türkistan ülkesinin demografik yapısını değiştirip, bu ülkeyi Çin Devleti’ne tamamıyla dâhil etmektir. 1949 yılında işgalden önce Doğu Türkistan sınırlarında %4 civarında olan Çinli nüfus, bugün itibariyle %50’ye dayanmıştır. Bu uygulama, medeni dünyanın kabul edemeyeceği büyük bir gasptı. 70 yıldır süren göçmen siyaseti ile Çinliler Doğu Türkistan’a yığılmıştır.

Çin, Doğu Türkistan Müslümanlarının kökünü kazımak istiyor. Bu Komünist ve ırkçı uygulamaya bağlı olarak Türklerin kendi şehirlerinde yaşamalarına müsaade edilmemekte, köy ve kasabalarda yaşamaya zorlanmaktadır. Çin yönetimi aynı zamanda Doğu Türkistan halkını asimileye tabi tutarak, millî kimliği olan “Türk” ismini kullanmalarına, millî kültürlerini yaşamalarına izin vermemektedir. Komünist Çin yönetimi, Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Türklerinin kökünü kurutmak maksadıyla, “Mecburi Doğum Kontrol Siyaseti”ni zor kullanarak uyguluyor.

Doğu Türkistan toprakları stratejik, ekonomik ve siyasi konumundan ötürü belli periyotlarla soykırıma tabi tutulmaya devam ediyor. Doğu Türkistan tarih boyunca Türk devletinin toprakları olarak kalmış, ancak bugün 40 milyon Türk soylu insan, işgal edilmiş vatanlarında esaret ve zulüm altında yaşamaktadır. Sömürgeci Çin, milyonlarca Çinliyi, Doğu Türkistan topraklarına zorla yerleştirerek, nüfus dengesini değiştirmeye, Türkleri ata topraklarından sürmeye, onları dağıtmaya çalışmaktadır.

Kızıl Pekin rejimi şu anda planlı bir şekilde Doğu Türkistan’da yürüttüğü soykırıma devam etmektedir. Despot Çin yönetimi, Doğu Türkistan’ın kadim halkını yok edip, bu vatanı Çinlilere bırakmak istiyor. Zaman zaman baskılarının dozunu artırıp, işkencelerini yaygınlaştırdıklarında, sokağa çıkan masum halkın üstüne asker, polis ve sapık cani Çinli sokak çetelerini salmakta ve yıldırıcı katliam yapmaktadırlar.

Doğu Türkistan’da kardeşlerimiz 70 yıldır idam ediliyor, işkencelerden geçiriliyor, zindanlara dolduruluyor. Hâlen milyonlarca soydaşımız Kızıl Pekin rejiminin zindanlarında bulunmaktadır. Doğu Türkistan topraklarında Türkler’in can ve mal güvenliği yoktur. Doğu Türkistan’da yaşananlar bir soykırımdır. Terörist Çin, asimilasyon ve tecrit uygulamaya devam ediyor.

MESUT YILMAZ DÖNEMİNDE GÖK BAYRAK YASAKLANDI TÜRKİSTAN DERNEKLERİNE BASKI YAPILDI

Türkiye’deki iktidarlar Doğu Türkistan davasına ve Türk dünyasına ilgisiz kalmışlardır. Türkiye’deki siyasi iktidarlar, başta Doğu Türkistan olmak üzere, Türk dünyasında yaşananlara hep kayıtsız kalmış, ilgilenmemiştir. Daha da acısı, soğuk savaş döneminden günümüze Rusya ve Kızıl Çin devleti ile iyi ilişkiler kurmuş ve hep bu ülkelerin dediklerini yerine getirmiş, baskılarına boyun eğmiştir.

Bunun en açık örneklerinden biri 1998 yılında yaşanmıştır. 23 Aralık 1998 tarih ve 36 sayılı Başbakanlık gizli genelgesiyle Türkiye’de Doğu Türkistan’ın adının anılmasını ve Doğu Türkistan’ın Ay-Yıldızlı Gök Bayrak’ının asılmasını resmen yasaklayan ilk Başbakan, Anasol-D Koalisyonu’nun başı, sistemin adamı olan ANAP lideri Mesut Yılmaz olmuştu.

Mesut Yılmaz döneminde, Türkiye'de bulunan Doğu Türkistanlılar'ın kurdukları dernek ve vakıfların faaliyetleri sınırlanmıştır. Bu olaylar 57. hükümet döneminde de sürdürülmektedir

İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Çin ziyareti sırasında "Suçlularla Mücadele İş Birliği Anlaşması" imzalamıştır. Doğu Türkistanlılar terörist olarak nitelenmişlerdir.

ÇİN DİKTATÖRÜ JİANG ZEMİN’E “DEVLET NİŞANI” VERDİLER

2000 yılının Nisan ayında Çin devlet başkanı Jiang Zemin, Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunuyordu. Yüzlerce kişinin zulüm ve işkence ile katledilmesi ve binlerce kişinin tutuklanması ile sonuçlanan işgalci Çin’in 05 Şubat 1997 Gulca katliamının kanı kurumamış ve zulmün ve katliamın acı hatıraları ile Annelerin gözyaşı ve feryatları daha dinmemişti. Çin devlet başkanı Jiang Zemin, İsrail işgal devletine yaptığı ziyaretten sonra Türkiye'yi ziyaret etti. Türkiye hükümeti de Zemin'i "devlet liyakat nişanı"yla ödüllendirdi.

“57’nci ANASOL-M Koalisyon Hükûmeti” döneminde 19 Nisan 2000 tarihinde Türkiye’yi ziyaret eden Kızıl Çin Devlet Başkanı komünist diktatör Jiang Zemin’e, Çankaya Köşkü’nde “Ata yurdumuzdaki soy ve din kardeşlerimize uyguladığı mezalim için bir armağan” olsa gerek(!) “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” takdim edildi. Bu durum, Doğu Türkistan Türklerini ve Doğu Türkistan göçmeni kardeşlerimizi derinden yaralamış ve yıkılmıştı.

Devrin Cumhurbaşkanı ve siyasi yaşam boyunca hiçbir zaman dış Türkler ile ilgilenmeyen, Türk Dünyasına sahip çıkmayan, Süleyman Demirel, Çin Cumhurbaşkanı’na ödül verilmesi için her türlü şeyi yapmıştır. Türkiye’de devlet nişanı nasıl veriliyor?  Çin askerleri Doğu Türkistan'da 7-8 aylık hamile kadınların karınlarını deşerek doğmamış bebekleri öldürürken, Türkiye’de bu katile nişan verildi. Çin devlet başkanının devlet nişanı ile taltif edilmesi, Çin yönetiminin bu gayri insani uygulamalarını tasvip, takdir ve teşvik etmek, bu zulmü alkışlamak anlamına gelir.

Çin devlet başkanı Jiang Zemin devlet nişanı ile taltif edildi. Doğu Türkistan'da Türklere yapılan soykırım ve asimilasyon politikasına adeta "bravo, iyi yaptın" denildi.

Yine ANASOL-M Hükûmeti döneminde Çin’in Ukrayna’dan “eğlence gemisi yapacağız” gerekçesiyle satın aldığı ve silahlarını söktüğü Varyag uçak gemisine devrin Başbakanı Ecevit’in baskısıyla izin belgesi imzalatılarak, boğazlardan römorkörler yardımıyla geçirilmişti. Bu gemi şu anda Çin’in en modern uçak gemisidir.

BM’DE KONUŞTU, FİLİSTİN VAR, KAŞIKÇI VAR DOĞU TÜRKİSTAN, KERKÜK YOK!

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan geçtiğimiz aylarda BM’de konuştu. ‘Filistin’ dedi ama Doğu Türkistan’dan söz etmedi. Cemal Kaşıkçı suikastinden söz etti ama Çin zindanlarında yatan, toplama kamplarına doldurulan, katliamlara uğrayan, işkencelerden geçirilen, idam edilen Doğu Türkistan Türklerinden söz etmedi, varsa yoksa Filistin.  Filistin tamam ancak sadece Filistin Müslümanları mı var? Filistin davası mı var? Doğu Türkistan da Filistin kadar önemlidir. Doğu Türkistan davası da Filistin davası gibi kutsaldır. Filistin’e de Doğu Türkistan’a da aynı duyarlılıkla sahip çıkmalıyız. Ankara neyse Doğu Türkistan odur. Kerkük, Doğu Türkistan, Kıbrıs, Filistin kırmızı çizgilerimizdir.    

DOĞU TÜRKİSTAN, KOMÜNİST DİKTATÖRLÜĞE DİRENİYOR

Kızıl Çin'in baskı ve zulüm uygulamalarına karşı Doğu Türkistan Müslümanları birçok başkaldırı hareketi gerçekleştirdiler. Bu başkaldırı hareketlerinin tamamı zulüm, şiddet ve vahşetle bastırıldı. Ne yazık ki dünya kamuoyu Doğu Türkistan Müslümanlarının bu başkaldırı hareketlerinden hep habersiz kalmış ve Kızıl Çin de istediği gibi katliam gerçekleştirmiştir.

Bundan 10 yıl önce, 5 Temmuz 2009 günü Komünist yönetimin zulmünü, zalimliklerini, alçaklıklarını protesto gösterisinde çıkan olaylarda, yüzlerce Doğu Türkistan Türkü, Kızıl Çin askerleri tarafından şehit edildi. Arkalarına zalim Çin hükûmetinin asker ve polis gücünü alan sivil Çinli çeteler; ellerinde silah, kesici alet ve sopalarla, Türk mahallelerine saldırtılmış ve büyük bir katliam yapmışlardır.

Yıllardır devam eden katliamlara yenileri de eklenmiştir. 26 Haziran 2013 günü Doğu Türkistan’ın tarihî şehri Turfan’da, 33 kardeşimiz katil Çin güvenlik güçleri tarafından şehit edilmiştir. Kızıl Pekin rejimi, Çin Komünist Partisi ve kızıl medya kuruluşu her zamanki gibi bu olayları da çarpıtarak dünya kamuoyuna duyurmuştur.

Doğu Türkistan, 1997'de de Uygur Türklerinin bir başkaldırı hareketine şahit oldu. Olaylar 5 Şubat 1997 tarihinde bazı Türk gençlerin bir yürüyüş gerçekleştirmeleriyle başladı. Uygur gençleri 130 kadar Uygur Türkünün Çin yönetimi tarafından idam edilmesine tepki göstermişti. Çin yönetimi gençlerin yürüyüşlerini bastırmak için "Halkın Silahlı Polisi" adı verilen milis güçleriyle saldırıda bulundu. Çıkan çatışmalarda 200 Uygur Türkü öldürüldü. Dünya kamuoyu ve "insan hakları" denince mangalda kül bırakmayan uluslararası örgütler ise bu kez de Kızıl Çin yönetiminin yaptığı zulüm ve katliama seyirci kaldılar.

Elli yedi milyon komünist, Çin'i yönetmektedir. Çin'de her eylem vahşice bastırılıyor. Yüz binlerce kişi yargılanmaksızın hapishanelerde ve çalışma kamplarında düşüncelerinden dolayı tutuklanıyor.

Çin yönetimi nüfus konusunda da baskı uygulamakta ve doğuma sınır getirmektedir. Uymayanlar kollektif kürtaj operasyonuna tabi tutulmakta ve hatta hamile kadınların çocukları zorla katledilmektedir.

Çin Devleti göçmen ve doğum konularında uyguladığı siyasette şunları amaçlamaktadır;

a- Uygur Türklerini iktisadi açıdan zayıflatarak Çinli vatandaşların tahakküm gücünü artırmak. Bu amaçla hammadde kaynağı olarak görülen bölgelerin ekonomik kaynaklan talan edilmektedir.

b- Sosyal yönden Türk nüfusun sayısal üstünlüğünü tersine çevirmek.

c- Siyasi yönden Doğu Türkistan'ı tamamen ele geçirmek için uygun zemin oluşturmak.

Peki Çin niçin Doğu Türkistan üzerinde bu kadar durmaktadır?

Bölgede 160 milyar ton petrol, 600 milyar ton kömür ve 12 trilyon uranyum rezervi olduğu biliniyor. Bu zenginliklere sahip bölgenin İpek Yolu üzerinde bulunuyor oluşu da ayrı bir cazibe nedeni olmaktadır. Ayrıca Çin, bölgeyi nükleer denemeler için kullanıyor.

Çin Doğu Türkistan’ı Orta Asya ve Güney Asya’ya güç projeksiyonunda bir zıplama tahtası olarak kullanmaya çalışmaktadır. Bunun için engel olarak gördüğü Doğu Türkistan Türklüğünü yok etmeye çalışmaktadır.

İstatistiklere göre dünya pamuk üretiminde ikinci sırada gelen Çin'in pamuk havzası Doğu Türkistan sınırları içinde kalan alanlardır. Bölge bunun dışında da çeşitli ekonomik zenginliklere ve doğal kaynaklara sahiptir.

3 MİLYON DOĞU TÜRKİSTANLI, ÇİN TOPLAMA KAMPLARINDA ZULÜM GÖRMEKTEDİR

Doğu Türkistan’da Çin hapishaneleri Uygur ve Kazak Türkleri ile dolup taşıyor. Çin hükümeti, Doğu Türkistan bölgesindeki Türk nüfusu gözetim altına almak ve bastırmak için toplama kampları ve hapishanelerden oluşan büyük bir ağ kurdu.

Doğu Türkistan’daki Çin mahkemeleri, 2017 ve 2019 yılında toplamda 500 bin kişiyi mahkum etti.  Uygur Türkleri, Çin Komünist Partisi’nin sadık bir kölesi yapılmaya çalışılıyor. Tutuklamalar genellikle asılsız suçlamalar ile gerçekleştiriliyor. Bir kez mahkumiyet kararı verildiğinde mağdurlar izole edilmiş tesislerde taciz ve ağır cezalar ile karşı karşıya kalıyor. Hükümlülerin çoğu uzun yıllar hapis cezası aldı. Sayılar kamuoyuna açıklanmasa da binlerce kişi idam edildi.

Doğu Türkistan’da çok sayıda geniş hapishane bulunuyor, bunların birçoğu yeni yapılmış. 2017 yılında hükümetin bölgesel hapishane bütçesi ikiye katlandı, mevcut hapishaneler ise genişletildi. Doğu Türkistan’da 55 adet ceza ve infaz kurumu bölgesi tespit etmiştir. Çin hükümetinin toplama kampı olarak da kullandığı bu yapılar, çok sayıda duvar, çit ve gözlem kuleleri ile çevrilmiş durumda. 2016 yılından itibaren 12 yeni hapishane inşa edildi, 12 hapishane ise genişletildi.

TOPLAMA KAMPLARINDA İDAMLAR VE İŞKENCELER VAR

Çin, Naziler gibi Uygur Türkleri’ni toplama kamplarında tutarak sindirmeye çalışmakta. Sindirilmeyenler ise şehit ediliyor. Toplama kamplarında koşullar inanılmaz kötü. Tutuklular, Çin Komünist Partisi öğretilerini öğrenmek zorunda. Tutuklulara, Komünist Parti ve Cumhurbaşkanı Xi Jinping’e bağlılık söyleme zorunluluğu getirilmiştir. Diğer taraftan rejim yanlısı şarkılar söylemek, dini inanç ve ibadetlerin çoğunu terk etmek kampın zorunluluklarındandır.

Resmi suçlama, mahkemeler yapılmadan milyonlarca Türk ‘yeniden eğitim kamplarında’ belirsiz süre ile tutulmaktadır. ‘Yeniden eğitim kamplarında’ gözaltına alınanların çoğu, aileleriyle neredeyse hiç görüştürülmüyorlar. Kamplarda zorla tutulanlara Çince öğretilmekte. Uygur Türkçesi ile konuşmaları yasaktır.

Doğu Türkistan’da birçok cami, hükümetin “cami düzenleme” girişimleri sonucunda yıkıldı. Kalan diğer camiler ise, Çin etkisiyle Sinişleştirilerek  minareleri yıkıldı, kubbeleri geleneksel Çin çatılarıyla değiştirildi. İslami motif, süsleme ve Arapça yazılar söküldü.

KIZIL SARI ÇAR X JİMPİNG: “TÜRKLERE ACIMAYIN, MERHAMET GÖSTERMEYİN, EZİN, YOK EDİN!”

ÇKP Politbüronun 19 Mart 1996'da Doğu Türkistan ile ilgili aldığı on karardan birisi şöyleydi: "Doğu Türkiye siyasetimizi kuvvetlendirmeliyiz. Ve merhametsiz bir ordu kurmalıyız." Tabi bu Çin'in yeni bir uygulaması değildir. Çin yönetimi her zaman "yakındakini ez, uzaktakini oyala" siyaseti uygulamıştır.

Çin asimilasyon merkezli politik ve sosyal tasarımlarla Doğu Türkistan Türklerini sistematik şekilde Çinlileştirmeye çalışmaktadır. Batı kaynaklarına göre 3 milyon Doğu Türkistanlı, Çin'in toplama kamplarında işkence görmektedir. Bu durum Doğu Türkistan'ın işgal edilmiş sömürge ülke olduğunu teyit etmektedir.

Çin Komünist Partisi’nin sert taktikler ve toplama kampları yöntemine başvurulması 2014 yılına dayanıyor. O yıl Çin Komünist Partisi lideri ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping iktidara geldikten bir yılı aşkın bir süreden sonra Urumçi’ye 4 günlük bir ziyaret gerçekleştirmiş, bu ziyaretin son gününde bir olay olmuştu.

Bunu bahane eden Pekin rejimi “Sert olmalıyız, merhamet göstermeyin" diyordu. Peş peşe saldırıların ardından bölgeye giden Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in 2014 yılı Nisan ayında yaptığı ziyaret sırasında Çin güvenlik makamlarına “acımayın, yok edin, topyekün savaş” talimatı vermiştir. Çin lideri “kesinlikle merhamet göstermeyin, diktatörlüğün tüm araçlarını kullanın" demiştir.

Çin lideri Xi Jinping bölgede yetkililere yaptığı konuşmada doğrudan kitlesel gözaltı merkezi kurulması talimatını vermese de parti yetkililerine bölgede Uygur Türkünün kökünün kazınması için diktatörlüğün tüm araçlarını kullanmaya çağırmıştır.

 Çin, Doğu Türkistan'da bir devlet olarak işgalcidir, işkencecidir, zalimdir, her türlü kötülüğün failidir.

ARAP IRKÇILIĞI DEVAM EDİYOR, İTT VE ARAP BİRLİĞİ ÇİN’İ KINAYAMAMAŞTIR

57 İslam ülkesinin katılımıyla kısa bir süre önce İstanbul’da yapılan son İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) toplantısında Çin’in Doğu Türkistan’da yaptığı hak ihlalleri görmezden gelinmiştir.

İİT’nin Doğu Türkistan bölgesiyle ilgili yaptığı açıklamada herhangi bir hak ihlalinden bahsetmemesi Çin tarafından da memnuniyetle karşılanmıştır. Çin hükümeti 40 milyon Uygur Türkünü zorunlu göçe tabi tutmak, hapse atmak, kamplarda toplamak ve seyahat özgürlüğünü ellerinden alarak çeşitli yaptırımlar uyguluyor.

Çin hükümeti kamp dışında yaşayan aileleri entegrasyona tabi tutmak için Müslüman ailelerin evlerine Çin vatandaşlarını yerleştiriyor. Burada hem Uygurları daha yakından takip etmek hem de entegrasyona tabi tutan Çin hükümeti özel aile yaşamını çok ciddi bir şekilde ihlal ediyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü Çin Direktörü Sophie Richardson, “Çin hükümeti yaptığı hak ihlallerini örtbas etmek için Müslüman ülkelerden destek aldı.” demiştir. Richardson, “Söz konusu ülkeler Türklere yapılan haksızlığı kınamak yerine Pekin’in yaptığı iğrençlikleri görmezden geldi.” değerlendirmesinde bulunmuştur.

İİT, dünyanın farklı yerlerinde baskıya uğrayan Müslümanların savunucusu olacaksa kafasını başka yere çevirmek yerine önce Çin’in Doğu Türkistan Türklerine yönelik baskıcı politikasına baksın.

BM; ABD, AB, İSRAİL, RUSYA VE ÇİN’İN KUKLASIDIR

Bu uluslararası örgütlerden birisi ve en büyüğü Birleşmiş Milletler ise Doğu Türkistan’da yaşananlarla ilgili hâlen ortada yok. Birleşmiş Milletler, küresel diktatör ABD, terör rejimi İsrail, AB üyesi ülkeler, Çin veya Rusya söz konusu olduğunda onların çıkarları ve talepleri için hemen harekete geçiyor. Siyonistler ve Hristiyanlar için ellerinden gelen her şeyi yapıyor. Amerika, AB, Rusya ve Çin ne diyorsa; BM, onu yapıyor. Terörist İsrail’in her dediği anında kabul ediliyor. BM, insan haklarını çiğneyen, evrensel hukuku tanımayan ve Filistin halkına zulmeden, korsan devlet İsrail’e hiçbir yaptırımda bulunamıyor. BM kısaca ABD, AB ve İsrail’in kuklası ve taşeronudur.

Birleşmiş Milletler’in soykırım için yaptığı tanım, Çin işgali altındaki Doğu Türkistan'daki duruma tam olarak uymaktadır. Buna rağmen Doğu Türkistanlılar, Birleşmiş Milletlerin koruyucu şemsiyesi altına girememektedir. Birleşmiş Milletlere yapılan tüm başvurular geri çevrilmektedir. 40 milyon Doğu Türkistanlı Müslüman, hâlen Çin baskısı altındadır ve dünya bu zulme göz yummaktadır. Çin zindanlarında, on binlerce Türkistan Türkü, siyasi tutuklu vardır. Ve yüzlercesi hapishanelerde ‘kaybolmuş’ durumdadır. Tutuklu Türklere, her türlü işkence yapılması ise artık sıradan bir olay hâline gelmiştir.

Doğu Türkistan Cumhuriyeti devletinin bağımsızlığına tekrar kavuşabilmesi için Çin yönetimi üzerinde gerekli yaptırım kararlarının alınması BM’nin görevidir. Ancak naylon BM bunu asla yapmaz. BM’ye göre “Emperyalist Çin, katliam yapmıyor, hukuku uyguluyor. BM’ye göre, mazlum Doğu Türkistan Türkleri ‘terörist’, terör devleti Çin ise, çağdaş bir hukuk devletidir. Emperyalizmin hâkim olduğu BM, tarih boyunca her zaman zalimlerin yanında olmuş, Müslümanların ise karşısında olmuştur.

DOĞU TÜRKİSTAN DAVASINA BAŞBUĞ TÜRKEŞ VE MUHSİN BAŞKAN SAHİP ÇIKMIŞTIR

Türk dünyasında büyük kabul, sevgi görmüş ve her zaman kendisine güven duyulmuş, itimat edilmiş iki büyük lider, Başbuğ Türkeş ve Muhsin Başkan siyasi yaşamları boyunca dünya Türklüğü meselesi ile her zaman ilgilenmiş ve onlara sahip çıkmıştır.

1949 yılında Doğu Türkistan’ın komünist Çin işgaline uğramasıyla vatanlarından ayrılan ve büyük çoğunluğu Türkiye’ye yerleşen Doğu Türkistanlılar, davalarını dünya kamuoyuna duyurabilmek için büyük bir çaba ve yoğun bir çalışma içerisine girmiştir.

Doğu Türkistan’ın son başbakanı 17 Aralık 1995 yılında hakka yürüyen büyük lider İsa Yusuf Alptekin Türkiye’ye sığındığı günden başlayarak vefatına kadar Doğu Türkistan’daki Çin zulmünü anlatmaya çalıştı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Demirel’e “Doğu Türkistan’ı unutmayın, orada insanlar acı çekiyor ve bir vatanın kimliği değiştiriliyor” diye mektuplar yazdı.

94 yaşında vefat eden, Doğu Türkistan Türklüğünün lideri Yusuf Alptekin’in son sözleri şunlar oldu:

Doğu Türkistan davasını sizlere emanet ediyorum…”

O vatan aşkı ile Başbuğ Alparslan Türkeş’e sarıldığı anın fotoğrafı, onun nezdinde her birimiz için bir rehberdir. Başbuğ Türkeş ile de defalarca görüştü.

MHP’nin efsanevi lideri Alparslan Türkeş, 1996 yılında düzenlenen “Uluslararası Doğu Türkistan ve Tarih Sempozyumu”nda yaptığı konuşmada, Çin’in Doğu Türkistan Türklerine yaptığı baskıyı ve çözüm önerilerini derin öngörüsüyle sıralıyor. Doğu Türkistan’da artan yargısız infaz ve teröre son verilmesini isteyen Türkeş, şunları kaydediyordu:

Tarihimizin başlangıç noktası, kültürümüzün ana kaynağı Doğu Türkistan; o topraklarda hayat mücadelesi veren 30 milyon insanımızın meselesi olduğu kadar, dünya Türklüğünün de acı ama gerçek bir meselesidir. Doğu Türkistan meselesi geride bıraktığımız yıl toprağa verdiğimiz değerli insan merhum İsa Yusuf Alptekin ile 45 yıl önce Türkiye’nin ve dünyanın gündemine gelmiş ve o günden bugüne dış Türkler davamızın en önemli kısmını teşkil etmiş bulunan bir büyük davadır.

 Kıbrıs’ta, Türkmeneli’nde, Doğu Türkistan’da, Batı Trakya’da, Orta Asya’da, velhasılı bütün Türk İslam coğrafyasında hep ilk akla gelen liderler Türkeş ve Muhsin Yazıcıoğlu’dur Şehit Lider Yazıcıoğlu, Doğu Türkistan davasına büyük önem vermiştir ve her zaman Doğu Türkistan Türklüğünün yanında olmuştur. Faaliyetlerine katılmış ve destek vermiştir. Doğu Türkistan davasına destek için mitingler salon toplantıları düzenlettirmiş ve kendisi de katılmıştır.

Doğu Türkistan Türkleri, Dünya Uygur Gençleri Kurultayı adında teşkilat kurmuştu. Bu oluşum 1999 yılının Aralık ayında olağan kurultay için Türkistan Cumhuriyetlerindeki Doğu Türkistan teşkilatlarının başkanları ile bazı aydın ve önderlerini bu kurultaya üye gençleri Türkiye’ye davet etmişti. Genel Kurulları Ankara’da Türk Ocakları Genel Merkezi’nin Konferans Salonu’nda gerçekleştirilmişti. Kurultay yöneticileri, BBP Lideri  Muhsin Yazıcıoğlu ile görüştüler. Diğer partiler Doğu Türkistanlıları kabul etmekten ve görüşmekten özellikle kaçındılar, randevu vermediler.

O yıllarda Doğu Türkistan’daki Çin zulmü günümüzdeki kadar aşırı ve faşizan derecesinde değildi. Ama, Mesut Yılmaz koalisyon hükümetinin 36 sayılı genelgesi Demokles’in kılıcı gibi Doğu Türkistan kurum ve kuruluşlarının başında adeta sallanıyordu. Gök bayrak sahnelerden indiriliyordu. Doğu Türkistan davası açısından çok sıkıntı günler idi.

Muhsin Yazıcıoğlu 100 kişiden oluşan Türkiye’den ve dünyanın bir çok ülkesinden gelen Doğu Türkistan gurubunu TBMM’de kabul etti. Herkes ile kucaklaşarak ve tek tek el sıkışarak görüştü. Doğu Türkistan meselesinden vebalı gibi siyasetçe kaçıldığı bir süreçte Doğu Türkistan heyetini TBMM’de kabul etmesi Doğu Türkistanlıları çok duygulandırmıştı. Şehit Muhsin Yazıcıoğlu Mecliste Doğu Türkistan ile ilgili birçok konuşmalar yapmış ve önergeler vermiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu, büyük lider İsa Yusuf Alptekin’i gençliğinde dinlediğini ve Doğu Türkistan’ı ve onun davasını yakından takip ettiğini söylüyordu. Dünya Türklüğü’nün önde gelen liderlerinden Muhsin Yazıcıoğlu, Doğu Türkistan'daki Müslüman Türk halkına zulmeden Çin devlet başkanına madalya veren Türkiye'nin Çeçen halkına zulmeden Putin'e de madalya verip veremeyeceğini sormuştu.

Yazıcıoğlu “Doğu Türkistan’da yaşananları yok sayarak Çin’e liyakat nişanı verilmesi İsa Yusuf Alptekin’in kemiklerini sızlatmıştır. Doğu Türkistan'ın adeta dramları yok sayılamaz, Doğu Türkistan görmezden gelinemez ve Doğu Türkistan'a Çin'in bir iç meselesi gibi bakılamaz. Doğu Türkistan ana yurdumuzdur, tarihimizdir. Komünist Çin Doğu Türkistan’ı işgal etmiştir” demiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu her zaman Doğu Türkistan halkının yanında olmuş, Doğu Türkistan davasını ve mazlum insanların dertlerini kendi dert ve davaları olduğunun altını çizerek vurgulamıştır.

Yazıcıoğlu “Eğer İslam dünyası Müslüman arıyorsa Doğu Türkistan Müslümandır... Eğer Türk Dünyası Türk arıyorsa Doğu Türkistan Türk'tür... Çin zulmü altında yanan Doğu Türkistan'a ses ver!” demiştir.

 

 

ŞEHİT YAZICIOĞLU AL VE GÖKBAYRAK İLE UĞURLANDI

Yazıcıoğlu, şehit düştükten sonra Türkiye’nin çeşitli vilayetlerinden son vazife için koşan yüce Türk milleti gibi yine Türkiye’nin çeşitli vilayetlerinden gelen Doğu Türkistanlılar da Doğu Türkistan davasının savunucusu merhum Muhsin Yazıcıoğlu’na son vazifelerini yapabilmek için Ankara’ya koşmuştu. Şehit Yazıcıoğlu Al ve Gök bayrak ile uğurlanmıştı.

VİETNAM DEĞİL TÜRKİSTAN, MAO DEĞİL ALPASLAN

Geçmişten günümüze tüm iktidarlar, Türk dünyasına gereken ilgi ve alakayı göstermemişlerdir. Sadece Ülkücüler, Türk dünyasıyla ilgilenmişler, dertlenmişler ve Türk dünyasına sahip çıkmışlardır. Biz ülkücüler, 12 Eylül 1980 öncesi; sokaklarda, meydanlarda, alanlarda ve hayatın her alanında, “Esir Türklere Hürriyet!” diye haykırmış; Doğu Türkistan, Kerkük, Batı Trakya Türkülerini, hoyratlarını, dillerimizden düşürmemiş ve her yerde “Kerkük Türk’tür, Türk Kalacak!”, “Mao değil Alpaslan, Vietnam değil Türkistan!”, “Ne Amerika Ne Rusya Ne Çin!” diye haykırmış, “Çırpınırdı Karadeniz Marşı” ile yürümüştük. Kara ve kızıl emperyalizme karşı çıkmıştık. “Ülkümüz göklerde dalgalanan bir sancak, Allah’ın huzurunda eğiliriz biz ancak!” demiştik. Ezan, bayrak, millet, vatan için şehit düşen aziz şehitlerimizin ruhları şad, mekânları cennet olsun.

Kızıl diktatör Mao’nun itleri, yıldıramaz bizleri. Direnen Doğu Türkistan Türklüğü kazanacaktır. Sömürgeci, Ateist Pekin rejimi, Doğu Türkistan Türklüğünü yok edemeyecektir!

YAŞASIN BÜYÜK TÜRK MİLLETİ!

KAHROLSUN KÖMÜNİST ÇİN DİKTATÖRLÜĞÜ!

YAŞASIN DOĞU TÜRKİSTAN DİRENİŞİMİZ!

YOLUMUZ, ALLAH YOLUNDA ŞEHİT DÜŞENLERİN YOLUDUR!

YAŞASIN DOĞU TÜRKİSTAN DAVASI!

 

 

 

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
MİT SSCB casusu üzerinden çıkan şifreli notaların bulunduğu istihbarat belgesini yayımladı
Gizli belgeler sızdırıldı! Büyük savaş hazırlığı! Kod adı: Operasyon Deutschland