Mürsel Gündoğdu: Dünyayı ayakta tutan dört sütun
Haber7 yazarı Mürsel Gündoğdu, bugünkü yazısında "Dünyayı ayakta tutan dört sütun"u yazdı.
Haber7 yazarı Mürsel Gündoğdu, bugünkü yazısında "Dünyayı ayakta tutan dört sütun"u yazdı. Gündoğdu'nun yazısı şöyle:
İnsanı ayakta tutan birtakım değerler vardır. Yaşadığı sürece bu değerlere sarılıp hayatını devam ettirir insan.
Doğruluk ve dürüstlük bunlardan biridir. İbadet etmek, iyilik yapmak, yardımlaşmak, paylaşmak, kendini bilmek, okumak, araştırmak, çalışmak, düşünmek ve benzeri gibi değerler, insanın hayatına anlam kazandıran ve onu yaşadığı sürece ayakta tutan temel direklerden sadece birkaçıdır.
Toplum için de durum farklı değil aslında. Toplumları da ayakta tutan ana sütunlar vardır. Eğer toplum onlar üzerine kurulursa bu toplum sağlıklı bir toplum olur. İçinde yaşayan insanlar huzurlu ve mutlu olurlar. Bu toplumda kötülükler en aza iner. Herkes birbirinin mutluluğu için seferber olur. Aksi olursa toplum olanca ağırlığıyla bütün insanların üzerine çöker. Böyle bir toplumda yaşamak, yarasalar gibi karanlıktan beslenen insanlar hariç toplumun geneline acı ve hüzün verir. O yüzden toplumu ayakta tutan sütunları da el birliğiyle çok iyi koruyup gözetmeliyiz.
Yardımlaşma ve dayanışma bu sütunlardan biridir. Komşusunu gözetmek, darda olana el uzatmak, selam vermek, yetimi ve yoksulu koruyup kollamak, iyiliği yaygınlaştırmak ve benzeri hasletler, toplumu ayakta tutan sütunlardan yalnızca birkaçıdır.
Peki aynı insan ve toplum örneğinde olduğu gibi dünyayı da ayakta tutan sütunlar var mıdır? Varsa bunlar nelerdir?
Bu sorular, özellikle kriz günlerinde çok daha anlamlı hale geliyor. Zira insan şu anda yaşadığımız koronavirüs salgınında olduğu gibi korku ve ümitsizlik hislerine yenik düşerek dünyanın sanki kendi üzerine çökeceği hissine kapılabiliyor. Tıpkı en ufak bir yer sarsıntısında evinin başına çökeceğini düşündüğü gibi.
Bu sorunun cevabını İspanya’daki medreselerin giriş kapısındaki levha bütün çıplaklığıyla bizlere hatırlatır. Şöyle yazar bu giriş levhasında:
Dünya yalnızca dört sütun üzerinde durur;
1-Alimlerin ilmi
2-Büyüklerin adaleti
3-Doğruların duası
4-Yiğitlerin kahramanlığı
Birinci sütun alimlerin ilmidir. Oku! Emriyle başlayan bir dine mensubuz ama dünyada en az okuyan toplumlardan birisiyiz. İlim öğrenmenin kadın-erkek her Müslüman’a farz kılındığını ve beşikten mezara kadar ilim öğrenmek gerektiğini unutalı asırlar oldu. Hikmeti Mü’minin yitik malı gören anlayışla Sevgili Peygamberimizin ilim Çin’de bile olsa onu alınız, düsturunun bu diyarlardan göç edişinin üzerinden nice asırlar geçti. İşte bu yüzden dünyayı ayakta tutan en önemli sütunlardan birini kaybettik. İlim sütununu herkesten çok biz korumalıydık ama bunu başaramadık. Maalesef bu sütun şimdi hiç tekin olmayan kişilerin ellerinde ufalanmaya devam ediyor.
İkinci sütun büyüklerin adaletidir. Bugün başımıza ne geliyorsa dünyayı yönetenlerin adaleti unutmasından geliyor. Bu modern çağda açlıktan ölen insan olur mu? Bir tarafta israf nedeniyle dolup taşan çöp tenekeleri diğer tarafta açlıktan ölen insanlar… Ya suçsuz yere başına tonlarca bomba atılıp ölen çocuk, kadın ve yaşlılar için ne diyeceğiz. Bombalardan kaçmak ve hayata tutunmak için azgın denizlere sarılarak boğulan ve cesedi karaya vuran çocuklar olur mu böyle bir asırda? Kendi çocuğunu güldürmek için diğer çocukları öldürmekten zevk alan bir zihniyete ne demeli? Evet. Adaletin hâkim olmadığı bu dünyada böyle yürek yakan dramlar oluyor ne yazık ki. Hem de gözlerimizin önünde. Elbette bunun hepimize bir faturası da olacaktır. Ve oluyor nitekim. Bu yüzden dünyayı ayakta tutan sütunlardan ikincisi de dünyayı taşıyamayacak kadar yıprandı artık.
Üçüncü sütun ise doğruların duasıdır. Bu azgın çağ, korona virüsten çok önceleri doğru insanlarımızı evlerinde karantinaya almaya başlamıştı. Etraf eğri büğrü karakterlerle dolup taşıyordu zira. Değer gören bunlardı. Baş köşeye konan yine bunlardı. Hal böyle olunca doğrular, eğilip bükülenin kabul gördüğü bu çağa tahammül edemez hale gelmişlerdi. Daha da vahim olanı, onların doğruluğunu, dürüstlüğünü birileri enayilik olarak algılamaya başlamıştı artık. Onları çok incittik. Canlarını yaktık. Vicdanlarını yaraladık. Onlar da toplumdan elini eteğini çektiler. Oysa onlara ne kadar da ihtiyacımız vardı. Ruha hayat veren sözlerine, gönle huzur veren sohbetlerine ve çağa ilham veren dualarına her zamankinden daha çok muhtacız şimdilerde. Bu yüzden dünyayı ayakta tutan sütunlardan üçüncüsü de azgın çağın dişlileri arasında hırpalanmaya ve ufalanmaya devam ediyor.
Dördüncü sütuna gelince bu, yiğitlerin kahramanlığıdır. Bir atasözümüz “tüfek icat oldu mertlik bozuldu” der. Dünyaya nizam veren yiğitlerin tahtında şimdi dünyaya kaos getirenler oturuyor. Ürettikleri teknoloji insanı yaşatan değil öldüren, güçlerinin arkasına sığınıp getirdikleri dünya düzeni insanı koruyup gözeten değil ayrıştırıp bölen ve aşağılayan bir sistemdir. Hal böyle olunca halk türkülerimiz dünyayı sırtlarında taşıyan yiğitlerin düştüğü duruma ağıt yakmaya devam ediyor;
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana/ Bilmem söylesem mi söylemesem mi?
Sözün özü şudur ki dünyayı üzerinde taşıyan dört sütunu da kendi ellerimizle yıpratmaya devam ettik asırlarca. Şimdi korona virüsün reset attığı yeni bir dünyaya uyanırken özümüze dönüp dünyayı taşıyan sütunların bakımına odaklanmalıyız diye düşünüyorum.
Bunları yeniden ayağa dikecek vasıfta olan ulusun ise ancak aziz Türk milleti olacağını düşünüyorum.
Tarih boyunca ilimde gerçekleştirdiğimiz büyük atılımların, adaleti bütün cihana yaymak için yaptığımız olağanüstü gayretlerin, fetihlerimizi fetih yapan doğruların dualarına talip olmanın ve cihan tarihine altın harfle yazılmış nice kahramanlık destanımıza yeniden odaklanmanın şimdi tam vaktidir.
Çağa yürüyüşümüzün ayak seslerinin duyulmaya başlandığı bu günlerde ya milletçe bu büyük ideale sarılacağız ya da dünyanın başımıza çöküşüne hep birlikte şahitlik edeceğiz.
Tercih bizden takdir Allah’tandır.