Yusuf Halaçoğlu'ndan çarpıcı Ayasofya açıklaması! Elindeki belgede dikkat çeken Atatürk detayı

Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Yusuf Halaçoğlu’ndan kritk açıklamalar geldi. Ayasofya’yı müzeye çeviren kararnamedeki imzanın Atatürk’e ait olmadığını, kararın Resmi Gazete’de yayınlanmadığını, 1948’de ilk kararname ile çelişen başka bir kararnamenin ortaya çıktığını anlatan Halaçoğlu, Fatih’in vakfiyesini inkara kadar işin ileri götürüldüğünü belirterek, "Belgeler ortada bir sahtekarlık olduğunu ortaya koyuyor" dedi

GİRİŞ 21.06.2020 08:40 GÜNCELLEME 21.06.2020 08:58
Bu Habere 22 Yorum Yapılmış

Danıştay’ın 2 Temmuz’da vereceği Ayasofya kararına günler kala Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Yusuf Halaçoğlu’ndan çarpıcı açıklamalar geldi.

 

Yeni Şafak gazetesine konuşan Halaçoğlu, Ayasofya’nın sahte belge ve imza ile camiden müzeye çevrildiğini söyledi. Halaçoğlu, Ayasofya’yı müzeye çeviren kararnamedeki imzanın Atatürk’e ait olmadığını, Resmi Gazete’de yayınlanmadığını, 1948 yılında ilk kararname ile çelişen başka bir kararname ortaya çıktığını aktardı.

Resmi Gazete'de yayınlandığı iddia edilen belge

 

İşte Halaçoğlu’nun açıklamalarından satır başları:

İLK KARŞI ÇIKAN ALMAN PROFESÖR

"1931 yılında ABD’li Thomas Whittemore Türkiye’ye gelerek, Ayasofya’da bulunan mozaiklerin çıkarılması için izin istedi. 1932 yılında Milli Eğitim Bakanı Abidin Özmen tarafından 9 kişilik bir komisyon kuruldu. İstanbul Müzeler Müdürü Aziz Ogan, Tahsin Öz, Osman Ferit Bey bir de Alman Profesör Erkhard Ungar vardı. Bunlar bir rapor hazırladılar. Raporda şu tavsiyelerde bulundular. Caminin müze haline getirilmesi için Thomas’ın çalışmaları bitirilmelidir. Dış kısımlar, kapı pencereler tamir edilmelidir dediler. Son cemaat mahallinin teşhir edilecek hale getirilmesini istediler. Bakın son cemaat mahalli diye vurguluyorlar. Camiye bitişik kimsesizler yurdunun yıkılmasını istediler. Aslında bu Fatih’in kurduğu medrese idi. Avlu tanzim edilerek açık müze yapılmalıdır. Caminin ibadet kısmı ileride tekrar ibadete kapatılarak müze haline getirilmelidir diyorlar. Son maddeye Alman Profesör Ungar karşı çıkıyor ve "Hayır cami olmalı kalmalıdır" diyor.

Yusuf Halaçoğlu

ATATÜRK DE TEPKİ GÖSTERDİ

Caminin kapatılması talebini Abidin Özmen’e soruyorlar. "Haddini aşmış bunlar. Biz hem müze hem ibadethane olmasını arzu ediyoruz" diyor. Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya da rapordaki "Ayasofya tümüyle müze yapılmalı" ifadesine Mustafa Kemal’in tepki gösterdiğini ifade ediyor. "Ona sorduğumuzda olamaz böyle bir şey. Bizim hedefimiz böyle bir şey değil" diyor. Atatürk’ün 1935 yılında müzeyi gezdiğini söylüyorlar. Caminin içi değil avlu kısmı müze olarak açılıyor, Atatürk orayı geziyor. Hiçbir haberde binanın içini gezdi demiyor.

VAKFİYESİ YOKTUR YALANI

Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi ile ilgili planların yapıldığı dönemde 1934’te, Maarif Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bir yazı yazarak Ayasofya’nın vakfiyesi olup olmadığını soruyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü ise o tarihte Ayasofya’nın vakfiyesinin olmadığını belirtiyor. Oysa Ayasofya’nın vakfiyesi var ve özel olarak saklanıyor. Ayasofya munzam bir vakıftır. Yani satılması, parçalanması, başkalarına devredilmesi kanunen yasaktır. Azınlık vakıflarının malları iade eden devletimiz, Ayasofya’nın mallarını iade etmeli ve camiye dönüştürmelidir.

O KARARNAME UYDURMA

Ayasofya’nın müze yapılmasına dayanak gösterilen kararname uydurma. 1924 Anayasası’na göre kararnameler Resmi Gazete’de yayınlandıktan sonra yürürlüğe girer. 24 Kasım 1934 yılında yayınlandığı iddia edilen kararname Resmi Gazete’de yok. “2762 sayılı Vakıflar Yasası’na göre bu konudaki bazı kararnamelerin yayınlanma mecburiyeti olmadığı” iddia ediliyor. Bu Yasa 5 Haziran 1935’te çıktı. Yani bu yasa maddesi bahse konu 24 Kasım 1934 yılında yayınlanan kararnameyi kapsamaz.

ATATÜRK İMZALAMADI

Soyadı Kanunu, 27 Kasım 1934’te Resmi Gazete’de yayınlandı. Mustafa Kemal de Atatürk soyadını aldı. Yani o Mustafa Kemal o tarihten önce Atatürk soyadını kullanamaz. Bahse konu kararnamede ‘Atatürk’ soyadı yer alıyor. Hem de Atatürk’ün resmi imzalarda kullanmadığı büyük ‘a’ harfi ile. Bu imza ile ilgili benim kanaatim, Ayasofya ile heyetin raporu bakanlar kurulunda imzaya açıldı. Bakanlar imzaladı Atatürk’ün önüne getirildi. Ancak Atatürk imzalamadı bu yüzden de Resmi Gazete’de yayımlanamadı. Atatürk’ün ölümünden sonra da bir el onun imza denemelerinde kullandığı imzayı attı.

BİRBİRİ İLE ÇELİŞEN İKİ KARARNAME VAR

O dönem camiler Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlıydı. 1948 yılında Milli Eğitim Basımevi tarafından bir kitap basılıyor. "Eski eserler ve müzelerle ilgili kanun nizamname ve emirler" başlıklı bir kitap. Milli Eğitim Bakanlığı Şube Müdürü olan Nurettin Can tarafından yazılıyor. Bu kitabının 61 ve 65. sayfaları arasında bir kararname var. Ancak bu bilinen kararnamenin aynısı değil, ifadeler başka. Ortada bir sahtekarlık olduğu anlaşılıyor."

KAYNAK: YENİ ŞAFAK GAZETESİ
YORUMLAR 22
  • Mülayim Sert 4 yıl önce Şikayet Et
    Veni, vidi, vici. Arkadaslar bu kelimeler roma imparatoru Hay Yuli Sezeryona ait. Yani "geldim, gördüm, zefer çaldim." Bu imparator her zaman yeni erazileri savasaraq almis ve her savasda uqur qazandiqda bu kelimeleri qururla seslendirerdi. Iyide, adam savasmis, kan dökmüs, kazanmis. Bizim kahraman dedemiz Osmanli imparatoru Fatih Sultan Mehmetde gelmis, görmüs ve savasib kan dökerek, sehid vererek zafer çalmis ve Allahin iznile Konstantinopolu Aya Sofyada dahil kazanmis. Anlamadim. Zafer kazanmaq yalniz roma imparatoruna aitdirmi? Baska hiçkim zefer kazanabilmezdimi? Osmanlinin varisi bu gün Türkiyedir ve onun hakkini elinden hiçkim ala bilmez.
    Cevapla
  • YALNIZ ADAM 4 yıl önce Şikayet Et
    CENABI ALLAHIN ARAPÇA OKUNAN EZANINI 1932 de kanun çıkartıp yasaklayan türkçe okunacak diyen dikdatör atatürkmü ayasofyaya cami kalsın diye itiraz etmiş aklımızlamı dalga geçiyorsunuz yahu ARAPÇA OKUNAN ezana karşı çıkan ayasofyaya mı sahip çıkacak 18 sene EZAN türkçe okundu bee dürüst olalım dürüst PEYGAMBER EFENDİMİZDEN 1932 yılına kadar bizans susturamadı dürüst olalım ben türk tarih kuruma değil 1910 doğumlu canlı şahide dedemin anlattıklarına inanırım ahırlarda gizli gizli öküzlerin ineklerin koyunların yanında namaz kılar arapça ezan okurlarmış türk tarih kurumu kim dürüst ol
    Cevapla
  • Atilla 4 yıl önce Şikayet Et
    O dönemin şartlarında baskılar olabilir, mecbur kalmış olabilirler. Bu gün Fatihin vakfiyesi amacı doğrultusunda kullanılmalı. Atatürk ve geçmişteki tüm büyüklerimizin emanetlerine sahip çıkmak Türk milletinin namus meselesidir. Alpaslan dan önce ve sınraki tüm liderlerimize saygısızlık yapanlara şüpheyle bakmak gerekir.
    Cevapla
  • Bülent Şimşek 4 yıl önce Şikayet Et
    Ayasofya ne zaman müze olarak açıldı. 2 Şubat 1935 (Gazetelerde haber haber yapmış) Atatürk ne zaman Ayasofya Müzesini ziyaret ediyor 6 Şubat 1936 (gazetelerde var) Daha neyi konuşuyorsunuz? Yok imzası sahte, şu.. bu... Kesinlikle bilerek ve isteyerek Atatürk “Ayasofya’yı Müze yapmış” demekten mi korkuyorsunuz. Gerçek budur. Gerisi laf kalabalıklığı...
    Cevapla
  • Şahin 4 yıl önce Şikayet Et
    O devirde Atatürk'ün haberi olmadan bu ülkede kuş uçabilir miydi? İmza sahteymiş, hangi aklı evvel cesaret edebilir onun haberi olmadan imzasını taklit etmeye.
    Cevapla
  • Taner Reabt 4 yıl önce Şikayet Et
    O devir de Atatürk'e suikast girişimi düzenleyenler de vardı hemde malum şefin bilgisiyle.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Galatasaray'dan rakiplerini kıskandıracak başarı!
Türkiye hakkında alçakça ifadeler: İstanbul Barosu için harekete geçildi!