Rusya-Ukrayna Savaşı ve Türkiye'ye Etkileri Çalıştayı düzenlendi
Uluslararası Sivil Toplumu Destekleme ve Geliştirme Derneği (STD) ile Rusya Araştırmaları Enstitüsü tarafından "Rusya-Ukrayna Savaşı ve Türkiye'ye Etkileri Çalıştayı" düzenlendi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu'nda düzenlenen "Rusya-Ukrayna Savaşı ve Türkiye'ye Etkileri Çalıştayı"nda konuşan STD Başkanı ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Doç. Dr. Mücahit Küçükyılmaz, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasının modern dünya için bir tür şok etkisine yol açtığını belirtti.
Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik muhtemel harekat planlarının kısmen bilindiğini ifade eden Küçükyılmaz, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana sınırlarının hemen dibinde hiç sıcak çatışma yaşamayan Avrupa'nın, savaşla gerçek bir şok yaşadığını söyledi.
Ekonomik bir dev olmasına rağmen siyasi karar alma mekanizmalarını etkin bir şekilde çalıştıramayan AB'nin yakın dönemde pek çok krizde görüldüğü gibi Rusya-Ukrayna krizinde de sınıfta kaldığına dikkati çeken Küçükyılmaz, "Bugün ne Rusya ne de Ukrayna, AB'nin bu kriz karşısında izlediği politikasızlıktan memnun değildir. Tabii burada bir ada ülkesi olması hasebiyle farklı güvenlik paradigmalarına sahip olan İngiltere, izlediği Rusya karşıtı proaktif politikayla diğer Avrupa ülkelerinden ayrılmaktadır." diye konuştu.
Küçükyılmaz, ABD'nin de devlet geleneğine uygun olarak diplomatik, ekonomik ve dolaylı askeri araçları kullanarak Rusya'nın Ukrayna ve yakın çevre üzerinden genişleme stratejisine engel olmaya çalıştığını ifade etti.
Modern dönemde sık sık karizmatik liderlik anlayışının geçmişte kaldığı yönünde analizlere rastladıklarını, demokrasilerin güçlü liderlerle değil etkili sistemlerle karakterize olduğunun söylendiğine dikkat çeken Küçükyılmaz, şunları söyledi:
"Bu analizler hemen her sıcak çatışma ve kriz sürecinde neredeyse çöpe atıldı. Zira en son Rusya-Ukrayna çatışmasının bütün dünyaya öğrettiği husus, güçlü liderliğin hem ülke için hem de bölgesel istikrar ve barış için vazgeçilmez olduğudur. Bugün Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye dışında, dünyada barış masası kurabilecek bir aktör ortalıkta görünmüyor. Savaşın tarafları Rusya ve Ukrayna ile aynı anda konuşabilen Türkiye haricinde başka bir liderlik yok. Savaş dışında bir seçenek varsa eğer, bugün bunu Türkiye hatırlatmakta ve barış için dünyanın umut kaynağı olmaktadır. Bugün Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile hem Rusya ve Ukrayna tarafının hem de Avrupa ve dünyanın saygısını kazanan bir diplomasi izliyor. Bütün bunları yaparken, biz tarihi birikimimize dayanarak diyoruz ki, Türkiye bir devlet ile kurduğu dostluk ilişkisini, başka bir devletle düşmanlık ilişkisine dönüştürmeyecek kadar diplomatik bilgi, derinlik ve beceriye sahip bir ülkedir."
"Rusya ile rekabet ve savaş, dünyaya huzur getirmeyecektir"
Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sık sık dile getirdiği 'Dünya 5'ten büyüktür' ifadesinin Ukrayna savaşı ile birçok devlet tarafından daha iyi anlaşıldığını ifade etti.
Dünya barışının sadece büyük devletlerin bakış açısıyla şekillendiği günümüzde Türkiye gibi özgür, bağımsız dış politika ile hareket eden bir kısım ülkelerin hedef haline getirilmeye çalışıldığını söyleyen Yılmaz, "Uluslararası anlaşmaların, kuralların sadece büyük devletlere göre şekillendiği günümüzde dünya barışı, güvenliği, ekonomisi tehdit altındadır. BM başta olmak üzere uluslararası kurumlar adil bir sistemde dönüştürülmeden bu süreç daha da yıkıcı hale gelebilir." dedi.
Yılmaz, başta Avrupa olmak üzere gelişmiş ülkelerin sadece para, enerji ve sömürü ile ilgilendiklerini, şimdi ise tüm kazandıklarının ve ekonomilerinin tehdit edildiğini dile getirdi.
Türkiye'nin birçok operasyon ile karşı karşıya kaldığını söyleyen Yılmaz, "Şu bir gerçek ki Türkiyesiz Avrupa, Türkiyesiz Avrasya, Türkiyesiz Orta Doğu veya Balkanlar barıştan hep uzak ve karmaşa içerisinde olacaktır." ifadelerini kullandı.
Rusya'nın farklı bir dünyasının olduğunu, bu toplumu anlamanın biraz zaman alacağını anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Rusya ile devamlı bir rekabet ve savaş dünyaya huzur getirmeyecektir. Tüm bunlara rağmen Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı onu haklı çıkarmaz. Ancak bazı Batılı ülkelerin 'ben' politikası dünyada savaşları, haksızlıkları körüklemektedir. Rusya'yı eleştirelim ancak Batı'nın da artık kendisini eleştirme, dönüştürme zamanı gelmiştir."
Küresel finans sistemi
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mete Gündoğan da ekonomik fırsatlar ve tehditler başlıklı sunumunda, Batı'nın ambargolarla Rusya'yı tehdit etmesiyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in kendi para-kredi sistemini kurma yoluna gittiğini dile getirdi.
Savaşın bir tarafta ordular diğer tarafta paralar üzerinden yürüdüğünü aktaran Gündoğan, şunları kaydetti:
"Bu çerçevede Putin'in kaybedeceği şeylere nazaran Batı'nın kaybedeceği şeyler çok daha fazladır. Bunların en önemlisi küresel finans egemenliğidir. İşte Putin bu egemenliği masaya yatırmış oldu. Rusya gaz ödemelerinin ruble cinsinden yapılmasını istedi. Bu çok akıllıca bir hamleydi ve böylece Putin küresel finans sistemine önemli bir hamle yapmış oldu. Şimdi farklı bir tablo oluşuyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurgulanan bu küresel finans sistemi diğer bir ifade ile borca dayalı sistem sorgulanıyor. Bu sorgulama bizim gibi ülkeler için önemli bir sorgulamadır. Ülkemizin geri kalmasının ve borçlarından kurtulamamasının sebebi işte bu sistemdi. Şimdi bu sistemin ameliyat masasına yatırıldığına şahit oluyoruz. Olayın özeti budur."