Yavaş ve İmamoğlu'nun 'İta amiri' değişti mi?
- GİRİŞ19.01.2023 08:48
- GÜNCELLEME20.01.2023 09:10
Bir süredir ‘açık sır’ haline gelmişti.
Yani, biliniyor ama iki isimden biri, ya Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yahut MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından ilan edilmeyi bekliyordu.
Seçim tarihi olarak belirlenen 14 Mayıs tarihinden söz ediyorum.
Nihayet dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan, beklenen o açıklamayı şu sözlerle yaptı:
"Rahmetli Menderes 14 Mayıs 1950'de 'yeter söz milletindir' diyerek sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştı. Milletimiz 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün 6'lı masaya 'yeter' diyecektir."
14 MAYIS RUHUNU ‘MİLLİ İRADE’ TEMSİL EDİYOR
Erdoğan’ın bu açıklamasından hemen sonra, muhalif çevreler hemen mal bulmuş mağribi davranıp, ‘tek parti’ söylemi üzerinden 14 Mayıs 1950 öncesi ile bugünkü iktidar arasında bir korelasyon kurmaya kalktılar.
73 yıl önce yapılan seçim, nasıl önceki dönemin tek parti iktidarını işbaşından ettiyse, 14 Mayıs 2023’te yapılacak olan seçim de bugünkü tek parti iktidarını alaşağı edecek türünden çarpık bir mantık yürüttüler.
Halbuki 14 Mayıs 1950’yi, 14 Mayıs 1950 yapan, ilk defa gizli oy/açık tasnif yöntemiyle halkın gerçek iradesinin sandığa yansımasıydı.
“Yeter söz milletin” afişleri, sloganları değil miydi o seçimin gerçek ruhunu temsil eden?
Öncesinde 1946’da yapılan seçimlerde tam tersi olmuştu zira.
Gizli oy, açık tasnif!
Milletle, milletin oyuyla dalga geçen, hiç yapılmasa daha iyiydi dedirtecek türden bir seçim.
Ve tek parti iktidarını bugün de o günlerdeki mirasına sahip çıkan CHP temsil ediyordu.
Diğer tarafta ise, girdiği tüm seçimlerde 14 Mayıs’ın ruhuna uygun şekilde millet iradesinin yansımasıyla sandıktan çıkan bir AK Parti iktidarı bulunuyor.
Halkın tercihini doğrudan temsil eden ‘tek parti iktidarı’ ile, halka rağmen işbaşında kalan ‘tek parti iktidarı’ arasındaki farkı görmezden gelmek ortalama insan aklı ile alay etmekten öte bir anlam taşımaz.
Dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 14 Mayıs açıklamasından sonra, 6’lı masanın bazı aktörlerinden birbiriyle uyumlu olmayan cevaplar geldi.
CHP bu tarihe kesin bir dille karşı çıkarken, İYİ Parti, "Mayıs bizimdir" paylaşımı yaptı.
Tarlası başkaları tarafından sürülmüş olmasına rağmen, gerçek mirasçı gibi davranmaya çalışan bugünkü Demokrat Parti’nin Genel Başkanı, 6’lı masanın en küçük ortağı Gültekin Uysal ise, "Erdoğan, 14 Mayıs’ı işaret etmiş; Biz Demokrat Parti olarak buradayız, aynı yerdeyiz, bekleriz!!! Yerli ve milli Şef’e karşı YeterSözMilletindir diyeceğimiz bir gün olacaktır!" diyerek, 14 Mayıs ruhuna sahip çıkmaya çalıştı.
Birkaç gün önce İBB Başkanı İmamoğlu’nu ziyaret eden gruba önderlik eden, 28 Şubat’taki askeri vesayet rejimi ile yaptığı işbirliği dillere destan olmuş Hüsamettin Cindoruk ve birlikte resim verdiği 27 Mayıs/28 Şubat destekçileri çıkıp 14 Mayıs ruhu bizimdir dese tam olacak!
6’LI MASA EN ZORLU DÖNEMECE GİRDİ. AKŞENER YAVAŞ VE İMAMOĞLU İÇİN NASIL BİR TUTUM SERGİLEYECEK?
Cuma günü Cumhuriyet Halk Partisi, ilk defa cumhurbaşkanı adaylığı konusunu görüşmek üzere toplanacak.
Bu toplantıda Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için parti adına net bir destek mesajının gelmesi bekleniyor.
Öte yanda, 6’lı masanın ikinci büyük aktörü konumunda olan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i ciddi bir sınav bekliyor.
Akşener, son reklam kampanyasında Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a olan desteğini iyice açığa vurdu.
Halbuki Meral Hanımın bu iki isimle ilgili birden fazla kere tekrar ettiği şimdiye kadarki tutumu biraz farklıydı.
“Yavaş ya da İmamoğlu’nun ismi 6’lı masada gündeme getirilirse hayır demeyiz” biçiminde bir yaklaşımdı bu.
Dikkat buyurunuz, bu iki ismi biz gündeme getireceğiz biçiminde bir dil değil bu.
“Her iki ismin de ‘ita’ amiri Kılıçdaroğlu’dur” sözleri de yine Akşener’e ait ve birden fazla kere tekrarlandı.
Bir başka deyişle, Yavaş ve İmamoğlu’nun CHP’li belediye başkanı olduklarına yapılan bir atıf bu.
İkiliden birinin adaylığını çok fazla istediklerini belli etmelerine rağmen, nihai kertede ikisi de CHP’li kimliği taşıdığı için, aday gösterme hakkı CHP’dedir demeye getiren bir yaklaşım.
Bu hak ve yetki de CHP’nin lideri durumunda olduğu için ve her iki ismin ita amiri konumunda olan Kılıçadaroğlu’nda demiş oluyordu İYİ Parti Genel Başkanı Akşener.
Bu tutum hala geçerli mi?
Akşener, sanki son düzlükte bu tutumundan vazgeçmiş gibi görünüyor.
Belki de 30 Ocak’taki kritik toplantıda, yekten bu iki ismi aday olarak kendisi gündeme getirecektir.
Ama o karar anında, Kılıçdaroğlu’na da şunu deme hakkı doğmuş olmayacak mı:
“Bu iki başkanın ita amiri ben değil miydim? Siz öyle demiyor muydunuz?”
Yorumlar26