Onlar da afet içinde afet yaşadılar: Peki sığınmacı depremzedeler ne durumda?
- GİRİŞ23.02.2023 08:18
- GÜNCELLEME25.02.2023 11:16
Depremlerin ilk günlerinde, bölgeden WhatsApp gruplarından birinde, arama/kurtarma ekiplerinden gelen mesajda şöyle şeyler yazıyordu:
-Her enkazın başında, hatta yakınlarının, akrabalarının olmadığı enkazlar da bile, kurtarma çalışmalarına katılan Suriyeli sığınmacılar var.
-2 evden 7 Suriyeli sığınmacı cenazesi çıkardık. Anne, baba, çocukları… Üç gün cenazeleri sokakta kaldı. Kimse sahip çıkmayınca götürüp biz defnettik.
-Yardım geldiği zaman kenarda bekliyorlar. Bölge halkı yardım noktasından ayrılınca geri kalanları alıyorlar.
Şu son cümleye yansıyan bu çekingenliğin arkasında nasıl bir duygu olduğunu tahmin edersiniz.
Normal zamanda bile salt ‘varlık nedenleri’, siyasetin, siyasete musallat olmuş ırkçı dilin malzemesi haline gelmiş insanların, böylesi büyük bir felaketin ardından içecek su, yiyecek ekmek için bile niçin bu kadar çekingen davrandıklarını anlamak çok zor olmamalı.
SURİYELİ DEPREMZEDELER NE DURUMDA?
Sorular çok…
Depremden sonra ölenler ve kalanlar için neler yapıldı? Neler yapılamadı?
Kamu görevlileri, sivil toplum kuruluşları, kendi vatandaşlarımız için yapabildiklerinin ne kadarını onlar için de yapabildiler?
Bu yazıya başlamadan önce, bölgede bulunan, gözlemleri güçlü bir siyasetçi ve Ankara’da sürecin organizasyonunda görevli bir isimle görüşmeler yaptım.
Şunu ifade edeyim:
Devletin, fedakarca çalışan kamu görevlilerinin bu kadar büyük bir yük karşısında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sıkıntılarına odaklanması, öncelik vermesi, bu alana daha fazla motive olması çok normal.
Ama asgari insani gerekçelerle, Suriyeli sığınmacıların da unutulmamaları, en genel tabiriyle ‘açta ve açıkta’ kalmamaları, bırakılmamaları gerekiyor.
Şurası açık ki, deprem bölgesindeki yaraların sarılması ve kendi vatandaşlarımızın ‘açta/açıkta’ kalmamaları adına müthiş bir çaba harcanıyor.
Ve böylesi büyük bir felaket karşısında depremzedelerin en acil ihtiyacı olan beslenme ve barınma ihtiyaçlarının karşılanması anlamında çok ciddi mesafeler kat edildi.
AFAD çevrelerinden aldığım bilgileri aktarayım:
Dün akşam itibarıyla;
Deprem bölgesine 300 bin çadır sevk edilmiş durumdaydı.
1 milyon 200 bin kişi bu çadırlarda yaşamaya başladı.
İnşaatları hızla süren konteynırların 8 bini, 25 bin depremzedeye hizmet vermeye başlamış durumda.
360 bin kişi KYK yurtlarına ve diğer uygun yerlere yerleştirildi.
Yani 1 milyon 600 bin vatandaş için barınak imkanı şimdiden sağlanmış durumda.
Yaklaşık 2,5 milyon kişinin kendi imkanlarıyla deprem bölgesinden ayrıldığı, önemli bir kesimin de hasarsız evlerine geri döndüğü düşünüldüğünde bu anlamda kaydedilen ilerlemeyi fark edebiliyorsunuz.
HAYATTA KALAN SIĞINMACILAR İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Öğrendiğime göre, depremlerde vefat eden sığınmacıların bir kısmı (1800 kişi) yakınları tarafından Suriye’deki Türkiye’nin kontrolünde bulunan güvenli bölgelere taşınıp orada defnedilmiş.
Yaklaşık 2 bin 500 kadarı ise Türkiye’de.
Ancak, yakınları olmadığı için kimlikleri tespit edilemeyen, ya da ilk iki gün defnedildiği halde kayıtlara girmeyenlerle birlikte bu sayının çok daha yukarılarda olduğu söyleniyor.
Depremden sonra Suriyeli sığınmacılara gönüllülük esasına dayalı kesin geri dönüş, ya da izinli gidişler için imkan tanınmış.
Şimdiye kadar 25 bin kişi, bu şekilde sınırın öbür tarafına geçiş yapmış.
Peki, gidebilecek cesareti ya da imkanı olmadığı için, ya da hayatına burada devam etmek istedikleri için Türkiye’de kalanlar ne durumda?
Seçim öncesi ırkçı söylemler karşısında kendisini iyice belli eden siyasi baskılar, toplumsal baskılar, hepsi bir tarafa, bu insanlar ‘Geçici Koruma’ statüsü ile koruma altında tutulan insanlar.
Yani, hukuki bir sorumluluk durumu da var aynı zamanda.
Dolayısıyla, bir kere daha vurgulamak adına ifade edeyim, ‘açta/açıkta’ kalmamaları aynı zamanda bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor.
Peki, onlar için neler mi yapılabilir?
Örneğin;
-Özellikle yaşlı ve küçük bebek/çocukların bulunduğu sığınmacı ailelerin, imkanlar ölçüsünde de ihtiyaç duyan herkesin çadır kentlerde yaşamalarına imkan tanınabilir.
-Arama kurtarma çalışmalarında büyük fedakarlıklar gösteren sivil toplum kuruluşları, iaşe, barınma ve diğer destekler anlamında sığınmacılara da el uzatabilir, uzatabilmeli.
-Tercümanlar üzerinden sığınmacılara ulaşılmalı, diyalog kurulup, onların da hayata tutunmalarına yardımcı olunmalı, bu ağır travmadan çıkmalarına yardımcı olabilecek enstrümanlar devreye sokulmalı.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yapılanların önüne geçecek şekilde değil, mümkün olduğunca onlara yapılanlardan geri kalmayacak şekilde yapılabilmeli bu işler.
Mümkün bu.
Depremzede Suriyeli sığınmacılara sahip çıkmak, onlara kulak vermek, ortak yaralarımızın sarılmasını zora sokmaz, aksine daha da kolaylaştırır.
Yeter ki, insani perspektif göz ardı edilmesin.
Yorumlar237