Agarta iddianameyi nasıl sulandırdı

Ergenekon Çetesi ile ilgili yazdıklarıyla dikkat çeken Aydoğan Vatandaş, bu kez farklı bağlantılar peşinde koştu. Vatandaş'ın yazdıkları epeyce farklı görünüyor.

Agarta iddianameyi nasıl sulandırdı
Agarta iddianameyi nasıl sulandırdı
GİRİŞ 19.07.2008 00:11 GÜNCELLEME 19.07.2008 00:11
Bu Habere 11 Yorum Yapılmış

Yazar Aydoğan Vatandaş'ın Ergenekon ile ilgili yazdığı yazı:

‘Agarta meselesi’ ya da ‘iddianameyi sulandırma çabası’!

Aylardır beklenen iddianame açıklanınca ve de Ergenekon’un Agarta efsanesinden etkilendiği söylenince, bunun iddianameyi sulandırmak isteyenlere eşsiz bir fırsat vereceğini elbette farkettim.
 
Öyle de oldu, zira sadece Agarta efsanesi derseniz, bu tek başına bir şey anlam ifade etmez. Agarta fantastik edebiyatın da konusudur çünkü. Çok farklı şeyler çağrıştırır insan zihninde. Ama Hitler’i iktidara getiren Thule Örgütünün ‘Agarta’ efsanesinden etkilendiğini bilirseniz, Hitler ve arkadaşlarının oyuk dünya görüşünden tutun, Almanya’yı Pagan köklerine götürmek istediklerine kadar bir dizi saplantılı fikirlere sahip olduklarını bilirseniz, durum elbette farklılaşır.

Ben ‘Kayıp Kitap-Barnabas’ın Sırrı’ adlı Doğan Kitap tarafından yayınlanan romanımda, evet, bizim Ergenekon’cuların, Nazi felsefesinden ne denli etkilendiklerini, onların da tıpkı Naziler gibi garip ve saplantılı fikirlere sahip olduklarını, şaman eğilimli olduklarını, Ari ırk felsefesinden etkilenen Naziler gibi, bizimkilerin de Anti-semit olduklarını Romanımdaki karakter vasıtasıyla işlemeye çalıştım. Ama dediğim gibi bu bir romandı, inceleme araştırma değil.

Ancak, Türkiye’de İttihatçılarla başlayan ve 2.dünya savaşının sonuna kadar devam eden ve ardında da yeraltına inen Alman etkisi inkar edilemez. Nazi ideolojisinin de ezoterik bazı öğretilerin esiri olduğu da. Bunun için Agarta meselesini Balavatski’ye bağlayan Aytunç Altındal’ın ‘Bilinmeyen Hitler’ adlı kitabına bakmanızı öneririm.

Orada Hitler’i iktidara getiren Baron’un, Mason ve Bektaşilerle bağlantısını, 2. dünya savaşı sırasında Türkiye’de bulunduğu sırada bazı ilişkileri ile ilgili çarpıcı bilgilere rastlayacaksınız.

Bakın Akşam Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni Serdar Turgut bu kitapla ilgili ne yazmıştı:
 
‘Hitler'e ve Nazilere iktidar yolunu açan esrarengiz bir okült örgütü var. Bunun adı 'Thule Gesselscahft'.
İstanbul'da kurulan bu gizli örgütün kurucusu bir Türk vatandaşı olan Baron Rudolph Von Sebottendorf'tu.

Aynı zamanda Bektaşi ve Mason olan bu Baron Von Sebottendorf ile ilgili bilgilerin devlet arşivlerinde derin bilgi olarak saklandığı da araştırmacı Altındal tarafından öne sürülüyor.

Ben tarihin gerçekten yazılmamış olduğunu, çünkü bu tür gizli bağlantıların atlanmasının tercih edildiğini düşünürüm. Hitler ile İstanbul'da bir Türk vatandaşı tarafından kurulmuş gizli bir örgütün bağlantısı tarihe tamamen farklı gözlerle bakmamıza yol açacak kadar önemli bir gerçek. Tarih aslında bu tür bağlantılar ve gizli ilişkiler tarafından yazılıyor, ama resmi tarih inceleyicileri bunları gözden kaçırmayı yeğliyorlar.

Onların bu tavrı nedeniyle resmi tarihte birçok açıklanamayan nokta ortada kalıyor.

Araştırmacı Altındal, kitabında Hitler'in aile ağacını çıkarmış ve orada görüyorsunuz ki; Hitler'in anne ve babasını bile keşfedebilmek son derece zor iş. Çünkü gizli örgüt el atmış onun yaşamına ve dünyaya bela getirecek bir lider oluşturmaya başlamış Hitler daha doğmadan önce bile...’(Akşam, 10 Mayıs 2005) (http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2005/05/10/yazarlar/yazarlar210.html)

Şimdi tüm dünyayı kasıp kavuran 2. dünya savaşının en önemli aktörü Hitler’in okült bir örgüt üyesi olduğunu, gizli bir örgütün o daha doğmadan kendisi ile ilgili planlar yaptığını, bu örgütün İstanbul’da kurulduğunu, örgütü kuranın da Türk olduğunu ilk önce yazan Aytunç Altındal ve sonra da ondan alıntıyla yazan Serdar Turgut’tu.
 
 
Hz. İsa’nın aslında yaşamadığını, aslında hayatının da Tyanalı sözde Pagan Tanrı Apollionus’tan çalıntı olduğunu da iddia eden Aytunç Altındal’dır Alfa Yayınları’ndan çıkan kitabında. ‘Büyüye’ ilişkin ilginç görüşlerini de okuyabilirsiniz aynı kitabında Aytunç Bey’in! 
 
2005 yılında Avrupa Yakası adlı Nişantaşı’nda sadece 2 nüsha çıkan bir dergide kendini büyü ve sihirle uğraşan ‘Cabiri’ adlı bir tarikatın üyesi olduğunu da söyleyen bizzat kendisiydi.

Aytunç Altındal’ın bu tarikatla ilgili Akşam gazetesinde yayınlanan bir yazı dizisini de bulabilirsiniz aşağıdaki linkte. (http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2005/04/13/yazidizi/yazidizi1.html)

Bu arada Baron’un kitabı da var piyasada…  ‘Eski Türk Masonları’nın Uygulamaları’ kitabın adı…Hermes Yayınları’ndan. Orada da Baron’un Türkiye’deki faaliyetleri ile ilgili ilginç alıntılar bulunmakta.

Bu tür gizli örgüt yapılarında motivasyon süreci çok önemlidir. O yüzden bu tür gizemli öğretilerin örgüt mensuplarının motivasyonlarında kullanıldığını analiz etmek mümkündür.

Sahi siz Masonluğun da ezoterik bir organizasyon olduğunu bilmiyor musunuz yoksa? O ilginç kıyafetlerin içinde, ellerinde kılıçlarla neden o komik ritüelleri yapıyorlar? Komik olmak için mi? Yoksa bunlar erginlenme yani inisiyasyon törenleri midir?

Mensuplarına aidiyet duygusu verir bu tür ritüeller. Agarta efsanesi, ari ırk ve benzeri konular da Ergenekon mensuplarına aynı duyguları veriyor olabilir. Zira tüm gizli örgütler masoniktir ve erginlenme süreçlerine de ihtiyaç duyarlar.

Geçmişte ‘Agharta’ adında bir kitap yazdım, evet, orada Elektromanyetik Savaşı anlattım. O kitaba bu adı vermemin nedeni ise Agarta konusunun ‘Eskataloji’, yani kıyamete ilişkin çalışmalarda önemli bir yer teşkil etmesinden kaynaklanıyordu. Mesela Japon Aum tarikatının bu felsefeden büyük oranda etkilendiğini, yanısıra da son kutsal savaşın ‘Elektromanyetik Silahlarla’ yapılacağına olan kesin inançlara sahip olduklarını da biliyordum.

‘Apokalipse’ ve ‘Ezoterika’ adlı kitaplarımda da bu tür gizli örgüt ve cemiyetlerin bu tür efsanelerden nasıl etkilendiklerini de yazmaya çalıştım. Orada Ergenekon’a özel bir yer de ayırmıştım.

‘Agarta’ konusu elbette safsata olabilir, ancak konu o değil ki. Tarih bize onlarca gizli cemiyet ve örgütün saçma sapan, sapkın görüşlere sahip olduğunu göstermedi mi?

Mesela dünyanın en büyük ve etkili Scientology cemiyetinin -ki içlerinde Tom Cruise gibi adamlar mevcut-, neye inandığını biliyor musunuz? İnsanların 75 milyar yıl önce Xanu adlı bir Galaktik lider tarafından ruh kümeleri olarak yer yüzüne üflendiğini…Bu cemiyetin ne tür saplantılı fikirlere sahip olduklarını geçmişte çok yazdım.

Peki ya Moon tarikatının liderlerini Mesih olarak gördüklerini biliyor musunuz? Bugün Washington Times Gazetesi’nin sahipleridir onlar.

‘Rael’ tarikatını hatırlıyor musunuz mesela? Son derece aklı başında eğitimli insanların uzaylı bir ırkla iletişime geçmek için neler yaptıklarını?

Marshall Apllewhite ve müritlerinin bir uzay gemisi tarafından kurtarılacaklarına inandıkları için 90’ların sonunda topluca intihar ettiklerini ya da?

Peki ya Sabataycıların bir gün Sabatay Sevi döner diye odalarındaki bir yataklarını onun için boş bırakmaları çok mu rasyonel? Doç. Dr. Leyla Neyzi’nin ‘Biz Kimiz’ kitabını okumanızı öneririm.

ABD Başkanı Bush’un ‘Skulls Örgütü’ üyesi olduğunu, bir taraftan da son derece aşırı fikirlere sahip Evanjelik mezhebine mensup olduğunu, bu insanların Hz. İsa’nın yer yüzüne yeniden gelişini hızlandırmak için her gün dua ettiklerini ve hatta bu inançlarını politize ettiklerini bilmiyor musunuz?

Ya da İran lideri Ahmedi Necad’ın Hüccetiye tarikatı mensubu olduğunu, onların da Mehdi inancı ve benzeri kıyametçi fikirlerden etkilenerek son bir kutsal savaşa hazırlandıklarını bilmiyor musunuz?

Örnekler çoğaltılabilir. Ben askeri eğitimin yanısıra İngiliz Edebiyatı ama aynı zamanda Antroploji eğitimi aldım. Bu tür örgütlere hep bilimsel bir şüphecilikle yaklaştım. Yoksa onların inançlarına asla sahip olmadım. O inançları yadırgamak da bilimsellikten uzaktır. Doğrusu durumun fotoğrafını çekmektir.

Şimdi, son sözüm şudur. Gizli örgütler, tarikatler ya da cemiyetlerin, mistifikasyon süreçlerine ihtiyaçları vardır, bunu üyelerini kendilerine bağlamak ve onlara kendilerini özel hissetmeleri için yaparlar. 

Ergenekon iddianamesinde örgütün okült bağlantıları ile ilgili delilleri henüz bilmiyoruz. Olayı sulandırmadan, bekleyip görmek gerek. Bence ‘Ergenekon’un’ Ordu içerisinde bir gizli örgüt olması TSK’ni rahatlatacak bir süreçtir, aksi taktirde Ergenekon’un TSK içinde ‘kurumsal ve hiyerarşik’ yapıya bağlı bir kurum olduğu fikri geriye kalır ki, herhalde bunu en başta TSK istemez, istememelidir.

TSK’nın imajının bozulması, değerli komutanlarının morallerinin bozulması, savaş olasılıkların hemen yanıbaşımızda belirdiği şu günlerde en başta Türkiye’ye zarar verir!

Haber 7

YORUMLAR 11
  • hanif koray 16 yıl önce Şikayet Et
    agarta saçma. agarta saçma ama, adamlar saçmaya sonuna kadar inanmışlar. yoksa bu kadar vahim bir okyanusa dalarlar mıydı? adam ergenekon okyanusunda bir damlayım demiş. hitler, bush, nazi, siyonizm, scientizm, uzay tarikatları, milenyum kültleri, apokaliptik kehanetler, sır inançları, masonlar... bunlara bakınca kıyametin yaklaştığını ben de düşünüyorum. onlar şeytanın okyanusunda damla olsunlar, ama yaptıklarının karşılıksız kalmayacağına inanıyoruz.
    Cevapla
  • abdullah kahyacı 16 yıl önce Şikayet Et
    valla ben agarthayı. ilk kez haber7 den duydum.
    Cevapla
  • Temu Sert 16 yıl önce Şikayet Et
    Birşey çıkmaz. Arkadaşlar bunu hep söylüyorum amerikanın türkiyedeki iki eli birbiriyle bilek güreşi yapıyor olan arada halka oluyor. Bu kadar saçma bir iddianame olmaz. 600 sene önce olduğu söylenen efsanevi bir örgütle kimi suçlayabilirsiniz. Davanın kaynağı olan günlükler nerde hiçbirşey çıkmaz bu davadan milletin aklını bulandırıyorlar bunlar da biliyor bu millet tutup da 2500 sayfayı okumaz. Allah için hanginiz okudunuz.
    Cevapla
  • aykut oz 16 yıl önce Şikayet Et
    1945 yılından sonra. ABD tarafından NATO ülkelerinde kurulan Gladyo(İki yüzü keskin kılıç) ülkemizde kontgerilla veya derin devlet olarak anılmakta. Ergerekon kontgerillanın kollarından biri. Kominizme karşı kurulan glodya veya kontgerilla Avrupa tarafından tasfiye edilirken ülkemizde çeşitli alanlarda faaliyetini sürdürmektedir. Ergenekon ucubesi derinlemesine araştırılırsa 1 mayıs 1977, k.maraş vb. katliamlları, faili meçhul cinayetler, Hıran dink'i katledenler ortaya çıkar. Ama samimiyet yok. Susurluk gibi sonu fos çıkmaz.
    Cevapla
  • yenigun Aydın 16 yıl önce Şikayet Et
    embafer han a katılıyorum. ben de aynı dertten muzdaribim, keşke haber arşivinin kaybolacağını önceden bilseydik te bir şekilde yedekleme yapsaydık.... çaresi var mı?
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
İmamoğlu yurt dışı turlarına devam ettiği sıralarda İstanbul kabusu yaşadı
Disipline sevk edilen teğmenlerin avukatlarından çelişkilerle dolu açıklama