Amerika: Tavşan Kaç, Tazı Tut
- GİRİŞ18.04.2024 09:03
- GÜNCELLEME19.04.2024 08:00
Bana şöyle bir soru sorulsa: “Emperyalizmin kitabını kim yazdı, bu yazılan kitabı kim sinema filmi haline getirip oynadı?”
Cevabım şudur: Emperyalizmin kitabını İngilizler yazdı.
Amerikalılar da bunu sinema filmi yapıp oynadılar.
1 Nisan 2024'te İsrail'in düzenlediği bir hava saldırısında, Suriye'nin başkenti Şam'daki İran büyükelçiliğinin bitişiğindeki İran konsolosluğu ek binası vuruldu. Aralarında Devrim Muhafızları'nın üst düzey Kudüs Gücü komutanı Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahedi ve diğer yedi Devrim Muhafızı subayının da bulunduğu 16 kişi hayatını kaybetti.
İran bunun hesabını soracağını söyledi.
Ve aradan 12 gün geçti.
13 Nisan 2024'te Hamas-İsrail savaşı sürerken İran, insansız hava araçları ve bazı füzeler kullanarak İsrail'e saldırı düzenledi. İran İslam Devrimi Muhafızları Ordusu, bu saldırıya Sadık Vaat Harekâtı kod adını verdi.
İran’ın İsrail’e attığı füzelerin yüzde 99’u Amerika, İngiliz, Alman ve İsrail tarafından havada karşılanarak etkisiz hale getirildi.
İran’ın attığı füzelerden sadece biri İsrail’de 7 yaşındaki Arap bir kız çocuğunu yaralamıştı, onun dışında en ufak bir tahribat ya da can kaybı yok.
Bunun üzerine dünya medyası tarihin en büyük patırtısını kopardı; kimi tiyatro dedi, kimi üçüncü dünya savaşı çıkacak dedi, kimi devam etmekte olan HAMAS-İsrail savaşında, tam da İsrail yenilmişken İran’ın İsrail’e “hayat öpücüğü” vererek onu kurtardığını söyledi.
Kimi, “İran gündemi değiştirdi, insanlar Gazze’yi unutacaklar” dedi.
Ve hala bu konu tartışılıyor, hatta konu üzerine çok güleceğiniz karikatürler de çiziliyor.
Mesela bunlardan biri; İran dini lideri Ali Hamaney’i füze şeklinde bir salatalığa bindirmişler, gökyüzünde İsrail’e doğru yol alıyor.
Bana sorarsanız bu olayın esası şudur:
İran nükleer silah yapımını tamamlamak üzere Amerika ile pazarlık yapıyor ve pazarlık sonucunda Amerika'nın direktifine göre nasıl hareket etmesi gerekiyorsa buna göre hareket ediyor.
İsrail, “vadedilmiş topraklara” ulaşmak için zamanın çok uygun olduğunu düşünüyor ve Amerika’dan izin istiyor. Amerika, büyük ölçüde Rusya’yı Avrupa’ya bıraktı ama Pasifik’te Çin ile olan sorunlarını çözmeden İsrail’e müsaade etmiyor.
Her ikisiyle de kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyor.
Peki bunu nasıl mı anlıyoruz?
İsterseniz size bir Amerikan hikayesi anlatarak başlayayım.
Hikâye, meşhur Amerikalı yazar ve şair Edgar Allan Poe tarafından kaleme alınmış. İyice kısaltarak anlatmaya çalışacağım hikâyenin adı: Ele Veren Yürek.
Yazarı çoğunuz tanırsınız; Batı’da kadın cinayetlerini yazan ilk yazarlardan biri, hatta birincisidir. Ayrıca benim zamanımdaki lise edebiyat kitabında Annabel Lee adında çok güzel bir şiiri de vardı.
Amerikan Hikayesi Şöyle:
“Adamın biri yaşlı birine kafayı çok fena takmışAslında yaşlı adamdan ziyade onun gözlerine takılmış.
Donuk mavi gözlü yaşlı adamın gözleri öylesine çıldırtıyormuş ki adamı, bu gözleri görmeye dayanamaz olmuş. Ötede beride anlatınca da kendisine deli diye bakmaya başlamışlar.
Ama o, çok akıllı olduğunu ve hatta bu kadar akıllı davranışını sürdürürse donuk mavi gözlü ihtiyarı kimsenin ruhu duymadan öldürmeye ve bu cinayeti de kimsenin anlamayacağını düşünmeye karar vermiş.
Bu sebeple ihtiyarın evine çok sık gitmeye, ona son derece iyi davranmaya başlamış. Bu şekilde davranarak öldürmek üzere geldiğinde kapının kilidini de nasıl açacağını iyice öğrenmiş.
Böylece yedi gece, içeriye nasıl gireceğini denemek için gelmiş ve öldürmeden tekrar geri dönmüş.
Sekizinci gece karanlıkta içeri girdiğinde ihtiyar uyanmış ama bir hamle ile üzerine atlayarak donuk mavi gözlü ihtiyarı öldürmüş.
Döşeme tahtalarını kaldırarak parçaladığı cesedi tabana atıp, tahtaları kapatmış; yerleri temizleyip, akıllıca bu işi başardığı için gülümsemiş.
Gün ışıyınca iki polis kapıyı çalıp, yan komşunun bu evden gece bazı sesler geldiğini söylemişler. Polisleri içeri davet etmiş ve ihtiyarın şehir dışında olduğunu, kendisinin gece bu evde kaldığını, uyurken de bazı sesler çıkardığına polisleri ikna edip, onları oturtmuş.
Polisler birbiriyle havadan sudan konuşurken, kulakları çınlamaya başlamış.
Kulak çınlamaları sürekli artmış.
Çınlamayı durdurmak için hoplamaya, zıplamaya başlamış fakat ne yaparsa yapsın çınlama sürekli artıyormuş.
Bir an durmuş. Çınlamanın kulaklarından değil, döşemelerin altından geldiğini ffark etmiş
Sesler yükseldikçe çıldıracak gibi olmuş.
Sandalyeyi fırlatmış, haykırmış, sesler daha yükselmiş, öleceğini düşünmüş, ‘caniler’ diye haykırmış.
‘Daha fazla ikiyüzlü davranamam, kalasları kaldırın, işte burada, burada, onu ben öldürdüm ve bu ses de onun kalbinin sesi.’ demiş.”
Hikâye bu kadar.
Gelelim Amerika’ya:
Amerika dünyanın dört bir yanında işlediği cinayetleri hangi döşeme altında gizleyecek?
Gizlese bile, onların sızlayan yürek seslerini nasıl bastıracak?
Hele hele tarihin en büyük kitlesel katlimi ve soykırımı olan Gazze’de üç beş günlük bebeklerin, anne rahmindeki yavruların tüm dünyada duyulan kalp seslerini nasıl susturacak.
Susturamaz, saklayamaz ve nitekim susturup, saklayamıyor.
Bunula birlikte gitgide artan ve yükselen mazlumların yürek atışlarından biliyoruz ki; bu çirkin, ahlaksız ve mürai tavrın sahibi odur.
Gazze’deki elli binden fazla şehidin yürek sesi, katilin kim olduğunu ele veriyor.
Tavşana kaç, tazıya tut diyen odur.
Kedinin fare ile oynadığı gibi oynayan odur.
Kandan beslenen büyük şeytan odur.
Kurduğu Firavun saltanatının eteklerine saklanan İsrail’e bekçilik yaparak cinayetler işleten odur.
Ağzına gem vurduğu İran’ı istediği gibi kullanan da odur.
Bu sebeple, siz bakmayın onların birbirine efelenmesine, onların hareket tarzını Amerika belirler.
Ferman Karaçam / Haber7
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Yorumlar12