Alim Kahraman'a saygı programı

  • GİRİŞ06.06.2024 09:24
  • GÜNCELLEME08.06.2024 09:02

Âlim Kahraman, farklı türlerde yazılar kaleme almış ve birçok eser vermiş bir yazardır. Yazılarını yarım asırdır başta dergiler olmak üzere birçok mecrada yayımladı. Editörlüğünü yaptıklarıyla birlikte otuza yakın eser ortaya koydu. Dolayısıyla Türk edebiyatının oldukça değerli bir yazardır. Âlim Kahraman’ın yazarlığı, genelde hikâye ve eleştiri türlerindeki eserleri üzerinden değerlendirilmektedir. Yazarın edebiyat dünyasındaki yerini ortaya koyan akademik çalışmalar, tez ve makaleler vardır.   

Geçenlerde Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi tarafından "Yazıyla Geçen Yarım Asır" başlığı altında yazar Alim Kahraman'a saygı programı düzenlendi.

Sultanahmet Kızlarağası Medresesi'nde düzenlenen etkinlik çok güzeldi. Programda dostları bir araya gelmenin mutluluğunu paylaştı. Katılımcılardan sevenleri, öğrencileri ve edebiyatseverlerin aralarındaki konuşmalarda yapılan sohbetlerden, ilmi tespitlerden ve anlatılan hatıralardan yeni bilgiler ve farkındalıklar kazandıklarını anlatışlarına tanık oldum.

Bu yazıda, yazarlıktaki 50. yılı kutlanan Alim Kahraman'a saygı programını anlatacağım. Sizlerle bazı izlenimlerimi paylaşacağım.

SEVİLEN ELEŞTİRMEN

Etkinliğin açılışında konuşan TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, Alim Kahraman'ın 1985'te henüz 25 yaşındayken TYB Ödülü'nü aldığına dikkati çekerek, "Yazarlıktaki 50. yılında kendileriyle bir arada olmaktan ve bu programı düzenlemekten dolayı gayet bahtiyarız. Allah ömrüne bereket versin. Vefa gösteren tüm dostlarımıza teşekkür ediyorum." dedi. 

Mahmut Bıyıklı konuşmasında günün bombasını da patlattı: "Yazarlar, şairler bir birlerini çok eleştirirler. Bu yüzden kırgınlıklara şahit oluyoruz. Alim Kahraman herkes tarafından sayılan ve sevilen bir eleştirmen, bir yazar. Onu hepimiz severiz" dedi.   

"BİR EDEBİYATÇI PORTRESİ"

Gazeteci ve yazar Beşir Ayvazoğlu, "BİR EDEBİYATÇI PORTRESİ" başlıklı bir konuşma yaptı. Konuşmasında, edebiyatın bir sanat alanı olarak muhit meselesi olduğuna işaret etti. 

Gerçekten sanat edebiyat çevreleri meselesi önemli. Eskiden üstatların çıkardıkları dergiler, aynı zamanda edebiyat çevresiydi; şairi, yazarı ve sanatçıyı besleyen ve geliştiren topraktı  o ilişkiler. Doğal yönlendirmeler, olumlu / yapıcı eleştirilerle denetlemeler ve teşvikler, samimi ilgi, kabul edilme ve gerçek itibar vardı o edebiyat muhitlerinde. Günümüzde dergiler vitrin oldu; yazarlar yıllarca yazısını yayınlayan derginin yönetim yerine gitme ve diğer yazarlarıyla görüşme ihtiyacı bile duymuyor. Edebiyat alanında bireycilik, şöhret ve gösteriş öne çıktı. 

Alim Kahraman da ben de 1980’li yıllarda Mavera çevresinde edebiyat alanına ilk adımlarımızı attık.. Cahit Zarifoğlu, M. Akif İnan, Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören’di, Mavera’da çalışmalarımızı değerlendiren üstatlarımız. 

Beşir Ayvazoğlu, Alim Kahraman'la yıllar önce tanıştıklarını ve güzel bir dostlukları olduğunu ifade etti.  Alim Kahraman'ın bilgiyi paylaşmayı çok seven biri olduğunu söyledi: 

"Alim olmak, bildiklerini başkalarıyla paylaşmak demektir. Belki de bu yüzden Alim elinde ne varsa ihtiyacı olanla paylaşır. 

Onun yazarlık yönü de çok çeşitlidir. İslam Ansiklopedisi'ne 52 madde yazmış bir adam. Özellikle edebiyat alanında çalışan akademisyenler edebiyat yapmazlar. Çoğu, edebiyatçılar ve edebi eserlerle ilgilenir. Alim'in bu alanda iki yönü de var. Hem edebiyatçıdır hem de edebiyat araştırmacısı... Bu yönüyle Yahya Kemal ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibidir. 

Meselelere objektif bakmayı bilen, bakışını içinde yaşadığı çağın rasyonelliğiyle ilişkilendirebilen bir yazardır. 50 yıldır yaptıklarıyla bir yazı emekçisi olarak adını kazımıştır." dedi. Ayvazoğlu, Alim Kahraman'ın hikayeci oluşuna da vurgu yaptı.

Betül Köktürk’ün Prof. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu’nun danışmanlığında hazırladığı ‘ÂLİM KAHRAMAN’IN HİKÂYELERİ VE ELEŞTİRİ YAZILARI ÜZERİNE BİR İNCELEME ‘ başlıklı yüksek lisans tezini hatırladım birden. Âlim Kahraman’ın hikâye kitaplarını, eleştiri ve inceleme kitaplarını topluca ele alan bir çalışmadır bu tez.  

"TANIŞIKLIĞIMIZ MEKTUPLAŞMAYLA BAŞLADI"

Yazar Ali Haydar Haksal ise "BİR YOL ARKADAŞI OLARAK ALİM KAHRAMAN" başlıklı konuşmasında hayat hikayelerinin çok fazla ortak noktası bulunduğunu ifade etti. Haksal, Alim Kahraman'ın ağabeyi Mehmet Kahraman ile Erzurum A.Ü. Edebiyat Fakültesi’nden arkadaş olduklarını, onun vesilesiyle tanıştıklarını anlattı: "Mehmet Kahraman bir gün bana Alim Bey'den bahsetti. Alim Bey'in edebiyata olan ilgisini anlattı. Bunu duyunca kendisine mektup yazdım. Mektuplaşmaya başladık. İlk tanışmamız böyle başladı." dedi. 

Ali Haydar Haksal, 1980'li yıllarda Mavera dergisinin edebiyat ortamında Alim Kahraman'la bir arada olduklarının vurguladı:  "Alim Bey, Mavera dergisinde yazmaya başladı. Aynı mahallelerde oturduk. Annelerimizin aynı kaderi yaşadığı için birbirleriyle diyalogları çok iyiydi. Eşlerimiz, çocuklarımız, torunlarımız arkadaş oldular.

Beraberliğimizin bana kattığı çok şey var. Alim Bey'le bizim birlikteliğimizin benim hayatıma çok faydaları oldu. Şimdi de aynı binada oturuyoruz. Birbirimizi bırakmadık." dedi. Önce Mavera’yı, sonra da Yedi İklim dergisini birlikte çıkardıklarını söyledi.

Etkinlikte  Nurseli Gamze Korkmaz “GEÇİT”TE ÇOKSESLİLİK: ANLATICI VE GERÇEKLİK SORUNSALI’ başlıklı sunumunda Alim Kahraman’ın hikayeciliğine dair önemli tespitlerde bulundu: “Âlim Kahraman’ın “Geçit” adıyla yayımlanan hikâyeleri temelde üstkurmaca metinlerdir. Ancak, bu metinlerde dikkati çeken ba_ka bir özellik hikâye ki_ilerinin yazar kar_ısındaki konumlarıdır. Hikâyelerdeki her bir hikâye figürü, kendi söz hakkına sahiptir ve hikâyelere yön verebilir. Figürlerin yazar karşısındaki bu özgür konumları, “Geçit”e, Bakhtin’in kavramsalla_tırmasıyla çoksesli bir özellik kazandırır. Öte yandan, yazar ve yarattığı figürleri aynı hiyerarşik düzlemde konumlandıran bu metinlerde gerçek ile kurgu arasındaki sınır belirsizleştirilmiştir.

Hikâyelerde kimi zaman Hikâyeci bir figüre dönüşürken kimi zaman da figürler kendi hikâyelerine müdahale ederek hikâyeleri şekillendirebilmektedir.. ” dedi.  

Funda Özsoy  da ‘BAK BAHAR GELMİŞ’ kitabı üzerinden yazara psikolojik yaklaşımla metinde yer alan çocukluk hatıralarına da gönderme yaparak çözümlemelerde bulundu.

Hikaye yazarı Erhan Genç de Alim Kahraman'ın gençlerle ilgilendiğini, dergilerde  yayınlanan hikayelere ilişkin yazılar yayımladığını ve bunun genç yazarlar üzerinde büyük etki yaptığını anlattı. Bu ilgi sayesinde yazı hayatında bazı tıkanıklıklardan kurtulduğunu ve yazma uğraşısının sorunlarını aştığını söyledi.  

Alim Kahraman etkinliğin sonunda bir teşekkür konuşması yaptı. Entelektüel dikkatlerini kitaplarına ve çalışmalarına yöneltme inceliğini göstermelerinden ötürü konuşmacılara teşekkür etti."Doğrusu bugün hakkımda başka türlü öğrenemeyeceğim birçok şey öğrendim. Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesine bunun için teşekkür ediyorum. Yazı, hep hayatımın merkezinde yer aldı. Hayatımı ve evimi ona göre düzenledim. Bu sebeple bir kütüphane evde yaşadık ailecek. Bu durumu kabullenen ve baş tacı eden değerli eşime ayrıca teşekkür ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Alim Kahraman'a saygı programında şunu fark ettim: Bir yazara ödül vermek yerine, kendisi ve kitaplarının konuşulduğu programlar yapmak gerekiyor. Yazar açısından da, okuyucu açısından da, edebiyat çevreleri açısından da saygı programları daha yararlı olacaktır.

Mustafa Yürekli / Haber7

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat