‘Gazi Basın’ın Kurtuluş Manşetleri ve Haberler
- GİRİŞ21.06.2024 09:18
- GÜNCELLEME24.06.2024 08:42
Kurban Bayramı tatilinin sonuna doğru yaklaştığımız bu günlerde, sizi biraz geçmişe götürmek istiyorum. Millî Mücadele dönemine. Geçmişi hayırla yâd edip, alacağımız dersler var mı bakalım. Millî Mücadele, yerel basının, basın tarihimizde ilk ve belki de son defa, merkezi basının önüne geçtiği bir dönemdir. Yerel basının en fonksiyonel olduğu zaman dilimi de diyebiliriz. Fakat büyük imkânsızlıklar içinde.
Kâğıt, mürekkep, matbaa harfleri neredeyse yok gibidir. Kimi zaman ambalaj kâğıtlarına basılır, kimi zaman boyutları küçültülür, kimi zaman da sayfa sayıları azaltılmak zorunda kalınır. Dönemin şartları gereği elle dizilip elle çevrilen pedallı baskı makinelerinde basılırlar. Gazete kâğıdının bulunamadığı zamanlarda bir yüzü parlatılmış, diğer yüzü mat helva kâğıdı kullanılır. Kimi zaman matbaada kimi zaman trenlerde basılırlar. Bu nedenle ‘Gazi Basın’, kesinlikle hak ettikleri bir unvandır.
Sözü daha fazla uzatmadan sizleri bu çetin dönemde, yerel basınımızın bazı manşet ve haberleriyle baş başa bırakalım:
Babalık
“Cenab-ı Hakkın Avn-ı Samadâniyesine İstinad Eden Muzaffer Ordumuz Bütün Cephelerde Taaruza Geçti”… “Nasrun Minallahi ve Fethun Garîb”
“Müeyyed Min İndellah Olan Şanlı Ordumuz Sevgili İzmir’imizi İstirdâd Etti”
“Şanlı Ordumuz Bursa Önlerinde”, “Elhamdulillah- Kahraman Ordumuz, Güzel İzmir’de”
“Avn ve İnayet-i Rabbânî ve İmdâd-ı Ruhâniyet-i Peygamberâni ile Ordumuz Yeşil Bursa’mızı da İstirdâd Etti”
Öğüt
“İzmir’de Akdeniz havası alan Türk yakında Meriç’te atını sulayacaktır. İzmir’in sürûruna hasretle bakan Trakya, Sevgili Edirne üzülme. Yakında seni de kurtaracağız”
“Düşman can evinize girerken dükkânında çalışan, bir daireye yerleşen, evlerine gizlenen ey vefasız çocuklar! Size hitap ediyor ve diliyoruz ki; girdiğiniz deliklerden çıkın. Azıklarınızı alın, erlik alanına, Hak yoluna gidin. Yoksa daha fazla sabredemeyip gazetemizde sizleri teşhir edeceğiz”
Hakimiyet-i Milliye
“Müdafaada Tarih-i Harbin En Parlak Muvaffakiyetini İhraz Eden Ordumuz Taaruza Başladı ve Pek Çok Esir ve Ganâim Elde Etti”
Gündüz
“Bursalılar, silâh başına! Kabadayılar, delikanlılar, söz yüzünden katil olan, bir kahve yüzünden kardeşkanına giren, mertlik davasından gezen yiğitler! Ne duruyorsunuz? İzmir’e!..”
Hak Yolu
“Dînî, İctimaî, Fennî, Edebî bir İslâm Mecmuası’nın” Basına ve İlerlemeye Bakışı
“Gazetesiz, mecmuasız, kitapsız bir millet dilsiz bir insana benzer. Matbuatı olmayan milletler beşeriyet-i mütemeddinenin bir kitle-i samitesidir. Dilsiz insanlar uzviyetteki bu noksan ile nasıl ki mensup oldukları cemiyet arasında bir mevki-i mühim ve müstesna işgalden tab’an mahrum iseler, ebkem milletler de cemiyet-i akvam içinde haiz rütbe-i itibar olamazlar. Milletlerin efkarı umumiyesinin saha-i tecellisi matbuattır. Cihanda hakkını müdafaa edemeyen akvam gazetesiz kitapsız kesimlerdir. Bizim gibi çok noktada haklı olsalar da haklarını kaybederler. Çünkü dilleri yoktur söyleyemezler. Bir milletin matbuatını kazanmak efkâr-ı umumiyesini kazanmak demektir. Şimdiye kadar Türk milleti ne kaybettiyse kendini anlatamamak yüzünden kaybetti... Hâlbuki biz her kavimden ziyade bu muarefeye muhtaç idik. El-haletü hazihi öyleyiz. Bu cihetle hükümetten bir şey beklememeliyiz. Kendini gösterecek, tanıtacak millettir. Şu halde vazife millîdir.”
***
“Şüphesiz bugün, İslâm âlemi garba ve hatta aksâ şarka nisbette bir inhitat arz ediyor. Garp mütefekkirleri biraz tanıdıkları Hıristiyanlık ile hiç tanımadıkları İslâmiyet arasında gelişi güzel bir kıyas yaparak pek gülünç bir muhakeme yürütüyorlar. Muhakeme neticesinde bu inhitatı Müslümanların dinine atfetmekte beis görmüyorlar. İslâmiyet’le Hıristiyanlığın din altında birleşmesi her ikisini de aynı tarzda muhakemeye kifayet ediyor zannında bulunuyorlar. Çünkü medeniyetin başında bulunan kavimleri Hıristiyanlıktan alakalarını fek eyler gibi görerek efkârın terakkisi dînî temayüllerin imhasına sa’î bulunduğunu zannediyorlar. Hâlbuki beşerdeki tekâmül istidadını mutlaka dinsizliğe müncer olacağını iddia etmek neye müstenittir? Bugünkü Nasrâniyet, Avrupa’nın amalini tatmin edemiyorsa bunun böyle olmasından, beşerin dinden tearrî eylemesi lüzumu nasıl çıkarılabilir? Bu kadar hususi bir halden umumi bir netice çıkarmak fahiş ve sahîf bir hata olmaz mı?”
Bir Yayına Başlama Duyurusu
“Nam-ı Akdes-i Hazret-i Rabbi Yezdân ve Ruhaniyet-i Cenâb-ı Eşref-i Peygamberânın berekât ve nefhâtına mutevessilen intişara başlayan İntibah rufekâ-i muhteremesine ve kariîn-i kirâmına arz-ı ihtiram eyler”
Örnek Bir Basın Özgürlüğü Mitingi
Sivaslı Müderris Ali Kemâli Efendi:
“Ey ahali, Ey Konyalılar! Gazete demek, bir milletin dili demektir. General Milen dilimizi kesti, (kahrolsun sesleri) neidüğü belirsiz birkaç Frenk dilimize kilit vurdu. Millî davalarımızı müdafaa etmek, dinimizi, imanımızı, Türklüğümüzü muhafaza etmek bizim, sizlerin, hepimizin vazifesidir. Bizi susturamazlar. ‘Dönersek kahpeyiz millet yolunda bir azimetten’... (alkış sesleri). Bu millet ölmedi, ölmeyecektir... Bugün Öğüt’ü kapamışlarsa, yarın bir başka ‘Öğüt’ çıkacak, bizi hak ve hakikat yolunda susturamayacaklardır...”
Gerçek Bir Halkla İlişkiler Kampanyası
“Vatandaşlar sizinle bugün küçük bir hasbihâl yapmak isteriz. Kurban Bayramı geldi. Adet yerini bulsun diye ziyaretçilere şeker ikram edeceğiz. Bizi ziyarete gelen, kendisine takdim ettiğimiz şekeri tabağı ile çıkınına koyup gidecek değil! Nihayet iki parça şeker alacaktır. Rica ederim, biraz düşünelim. Biz bu iki şekeri ziyaretçilerimize versek de olur vermesek de olur. Misafir evvela güler yüzle ağırlanır. Biz diyoruz ki: Şu şekere vereceğimiz para mademki karın doyurmak gibi bir fayda hâsıl etmeyip de yalnız bir dakika için ağzımıza lezzet verecektir. O halde bunu böyle yapmayalım da evimizde bir okka şeker alacak isek ya bunun tamamıyla bedelini ya olmazsa nısfını Hilâl-i Ahmer’e terk edelim.. Hilâl-i Ahmer bu paracıklarla bizim gazilerimize, vatan için feda-i can eyleyen aslanlarımıza, şehitlerimizin ailelerine yardım edecektir. Bir avuç şeker iki yaralıya sargı yapar.”
Bir Seçim Röportajı
Halk, II. TBMM Seçimleri, Veled Çelebi Efendi (Mevlânâ Dergâhı Postnişinlerinden)
“Bu tezahürat hükümet-i Millîyemize karşı İstanbul halkının ihlâs ve ihtisasının bir şekl-i suretidir. Asıl bunun pek kıymettar bir cihet-i manevisi vardır ki o da tasnif-i ara neticesinde her semt ahâlisinin bilâ-istisna Müdafaa-i Hukuk namzetlerine rey vermesidir. Hükümet ve idare edenlerin sine-i iftiharlarını kabartan en yüksek bir hediye-i Millîye de ancak budur. Onların en büyük tefahürleri hilâf ve şekaktan ari olarak kendilerine milletin yekpare irtibat ve itaatleridir. Bu irtibat ve itimatta millet ne derece musib ise, memleketin münci-i azamı üç yüz milyon Müslümanın mahbub-u muhteşemi Gaziü’l-Guzât Mustafa Kemâl Paşa Hazretleri o rütbe, o ittihat ve istinada erzandır”
...
NOT:
Türkiye artık bu yobazlıktan, karanlık ağızdan kurtulmalı!
Ülkemizde eğitim ve/ya ihtisas-uzmanlık kriterlerine takılmaksızın herkesin kendini yetkin gördüğü birinci konu İslâm’dır. Liyakatçiler bile bir tek sizin liyakatinize bakmaz. Hz. Peygamber dönemindeki versiyonlarını amatör, çırak hatta cahil durumda bırakırcasına üzerine konuşabilir, gerçekleri çarpıtabilir, istediğiniz gibi yalan sosuna bulayabilirsiniz. Gündeme gelmek, popülerleşmek, şöhret olmak gibi şahsi emellerinize, üstelik tiksinti verici bir şekilde alet edebilirsiniz.
Dünya ve Türkiye, evrensel değerlere savaş açan bir çağdaşlık donkişotluğunun despotizm cenderesinde. İnanç ve kutsala saygı gibi evrensel bir değer, yine ifade özgürlüğü gibi evrensel bir değer kullanılarak nefessiz bırakılmaya çalışılıyor.
Türkiye’de ifade özgürlüğünün ifade alanı, Batı demokrasilerinden biraz daha dar çerçevede. Sadece Peygamber ve İslâm Medeniyeti ile sınırlı. Hz. Peygamber ve İslâm serbest bölge yani. İstediğinizi konuşabilirsiniz. Kur’an’a henüz gelmedik. Hakikatleri 1400 yıl öncesine ait diye sorgulayanlar, aynı döneme ilişkin uyduruları gerçekmiş gibi sunuyor, dört elle sarılarak... Gülünç. Mahşer çok eğlenceli olacak.
Sağlıcakla kalın,
Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber7
Erciyes Üniversitesi
haydin@erciyes.edu.tr
Yorumlar4