Hamidullah: Avrupa’da İslam'ı savunmak

  • GİRİŞ06.07.2024 09:32
  • GÜNCELLEME08.07.2024 08:30

Şimdi de öyle mi bilmiyorum, 1960’lı yıllarda Fransa’da doktora eğitimi alan gençler, cuma günleri Paris Camii’nde buluşuyormuş.. Caminin arazi tahsisini Sultan Abdülhamit yapmış. Cami, Kuzey Afrika mimarisiyle inşa edilmiş; inşaatı 1920’li yıllarda tamamlanmış. Çinileri Kütahya’dan gitmiş. Ben Paris Camii’ni Ahmet Haşim’in kitabından öğrenmiştim. Ahmet Haşim, Bize Göre isimli kitabında Cami ve Havra yazısında anlatır.

Paris Camii cemaati içinde Avrupa kökenli Müslümanlar da varmış. Şerafettin Gölcük, ‘Rene Guenon (Abduvahid Yahya)’nın öğrencileri ve cemaati Paris Camii’nde hal ve davranışlarıyla dikkat çekiyordu’ diyor. Paris Camiinde cuma namazlarından önce Prof.Dr. Muhammed Hamidullah Fransızca vaaz verirmiş. İslam dünyasının her köşesinden gelen insanlardan oluşan camii cemaati, tam olarak ümmeti temsil ediyormuş.

Prof.Dr. Şerafettin Gölcük, Muhammed Hamidullah’ı ilk olarak Ankara İlahiyatta görmüş; haline, tavrına ve ders anlatış tarzına imrenmiş. Muhammed Hamidullah çok güzel Arapça konuşan bir Haydarabadlı Araptı. Paris’te doktora öğrencisi Müslüman gençlere fiili danışmanlık yapıyordu. Şerafettin Gölcük, ‘Paris’teki Müslüman öğrenciler onun çevresinde dayanışma ve kardeşlik havası içinde yaşıyorlardı. Vakitlerini Doğu Dilleri Yüksek Okulunun kütüphanesinde araştırma yaparak geçiriyorlardı’ diyor.  

MUHAMMED HAMİDULLAH’IN AKADEMİK HAYATI

Muhammed Hamidullah, 19 Şubat 1908’de Hindistan’ın Haydarâbâd şehrinde dünyaya geldi. Ailesi köklü ilmî geleneğe sahip olup Arap müfessir ve mutasavvıfı Mahdûm Mehâimî’nin (ö. 835/1432) soyundan gelmektedir. Babası Haydarâbâd Nizamlığı başmüftülerinden Ebû Muhammed Halîlullah’tır. İlk bilgileri babasından aldıktan sonra dinî eğitimini Câmia Nizâmiyye’de tamamladı.

Osmâniye Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu ve aynı fakültede devletler hukuku alanında yüksek lisans yaptı. Türkiye’de ‘Hz.Peygamberin Savaşları’ başlığıyla yayınlanan tezini Medine’de hazırlamıştı. Mescid-i Nebevî’de kıraat âlimi Hasan b. İbrâhim eş-Şâir’in huzurunda Kur’ân-ı Kerîm’i baştan sona kadar kıraat etmiş ve bir icâzetnâme almıştır.

Muhammed Hamîdullah, Almanya’nın Bonn şehrindeki Rheinische Friedrich Wilhelms Üniversitesi’nde doktora tezini hazırladı.. Çalışmaları sırasında San‘a, Mekke, Medine, Beyrut, Şam ve Kahire kütüphanelerinde araştırma yaparken 1932 yılında İstanbul’a gitti ve Şerefettin Yaltkaya, İsmail Saib Sencer, Hellmut Ritter, Osman Reşer gibi ilim adamlarıyla görüştü. Doktorasını yaparken Paul Ernst Kahle ve Fritz Krenkow’dan faydalandı. Bu süre içerisinde aynı üniversitede Arapça ve Urduca dersleri verdi. 1933’te tezini tamamladı.

Paris’te Sorbonne Üniversitesi’ne sunacağı ilk dönem İslâm diplomasisi hakkındaki diğer bir doktora teziyle ilgili olarak Avrupa ve Kuzey Afrika kütüphanelerinde yazma eserler ve özellikle Fransız şarkiyatçısı M. Gaudefroy-Demombynes’in yanında İslâm’ın ilk dönemine ait siyasî belgeler üzerinde çalıştı. Bu tezini de verdikten sonra bir süre Henri Laoust, Louis Massignon ve William Marçais’nin Collège de France’taki derslerine katıldı.

Ardından ülkesine döndü ve 1936-1946 yılları arasında Osmâniye Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde İslâm hukuku ve devletler hukuku profesörü olarak görev yaptı; ayrıca Dinî İlimler Fakültesi’nde ders verdi.

BİR HAYMATLOS OLARAK HAMİDULAH

1946 yılında Haydarâbâd Nizamlığı’nın Birleşmiş Milletler’e üye olması için kurulan delegasyona seçilen Hamîdullah, yurt dışındayken Hindistan’ın Haydarâbâd Nizamlığı’nı işgal etmesi üzerine (1948) ülkesine dönmedi. Haydarâbâd’ın bağımsız bir devlet olarak tanınmasını sağlamak amacıyla çalışmalar yaptığı için Hindistan hükümeti de onun Haydarâbâd topraklarına girmesini yasakladı.

Hindistan ile İngiltere arasındaki suçluların iadesi anlaşmasına göre İngiltere’ye girişi engellenince, Fransa’ya yaptığı sığınma başvurusunun kabul edilmesi üzerine 1996 yılına kadar yarım asır orada vatansız (heimatlos) statüsünde yaşadı.

1954’te Paris’teki Centre National des Recherces Scientifiques’te araştırmacı olarak çalışmaya başlayan ve 1978 yılında emekli olduktan sonra da araştırmalarına devam etti.

HAMİDULLAH’IN TÜRKİYE’DEKİ FAALİYETLERİ

1950’lerin başlarında bir süre Pakistan Devleti’nin ilk anayasasıyla ilgili hazırlık çalışmalarına katılan Hamîdullah, 1951’de İstanbul’da düzenlenen XXII. Milletlerarası Müsteşrikler Kongresi’nde sunduğu İslâm hukukunun kaynaklarına dair tebliğiyle dikkatleri üzerinde topladı. 1952 yılından itibaren yirmi üç yıl boyunca İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İslâm Araştırmaları Enstitüsü’nde misafir profesör sıfatıyla ders verdi. Bu enstitüde bulunduğu sırada kendisine asistanlık yapanlar arasında Fuat Sezgin ve Salih Tuğ yer almaktadır.

Aynı süre içinde Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi ile Erzurum Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi’nde İslâm tarihi, İslâm müesseseleri tarihi, mukayeseli dinler tarihi ve İslâm hukuku dersleri okuttu; ayrıca İstanbul, İzmir, Konya ve Kayseri’de çok sayıda konferans verdi. Derslerini ve konferanslarını takip eden, daha sonra İslâmî ilimler alanında akademik çalışma yapanlar arasında Hayreddin Karaman, Bekir Topaloğlu, Suat Yıldırım, Yusuf Ziya Kavakçı ve İhsan Süreyya Sırma da bulunmaktadır.

Şerafettin Gölcük, ‘Onun bu faaliyetleri, bizler için tam bir bilim ve kültür ziyafetleri idi. Karşımızda, yani başımızda mücehhez, donanımlı, mükemmel, mütefekkir, meşru metodlar kullanan, heyecansız ve slogansız ama kararlı, azimli; amacı İslam’ı anlatmak olan, sade ve basit bir hayatın sahibi, sahabe tabiatlı bir Müslüman vardı. Zengin ve engin bir kaynak, akan bir ırmak, önümüzü aydınlatan bir ışık, gökte bize yol gösteren bir yıldız idi’ diyor.

HAMİDULLAH’IN FRANSA’DAKİ FAALİYETLERİ

Hamîdullah, Paris’te Centre National des Recherches Scientifiques’teki görevi sırasında Paris Camii’nde de cuma günleri dersler verdi ve burada bir İslâm kültür merkezinin kurulmasına katkıda bulunup uzun süre France-Islam dergisini yayımladı. Amicales des Musulmans en Europe’un faaliyetlerine katıldı ve l’Association des Etudiants Islamiques en France’ta haftalık konuşmalar yaptı. Paris’te yaşadığı sürece aralarında entelektüellerin de bulunduğu pek çok kimsenin İslâmiyet’i kabul etmesine vesile oldu. Ayrıca Avrupa’da İslâm’ın tebliği amacıyla 1950’li yıllarda Cenevre’de Centre Islamique de Génève adlı bir araştırma ve yayın kurumunun teşekkülüne ve yayınlarına destek verdi.

Paris’te akademik çalışma yapan Türk öğrencilerine yardımda bulundu. İslâmî ilimlere bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşarak uzmanlık alanının dışında da inceleme ve araştırmalar yapan ve bunları ilk kaynaklara dayandırmaya çalışan Hamîdullah, özellikle İslâm tarihiyle ilgili çalışmalarında sadece tarihî bilgileri aktarmakla kalmamış, bazan olayların geçtiği yerlere bizzat gidip incelemeler yaptıktan sonra kendi yorum ve değerlendirmelerini katmıştır.

Bunları yaparken genelde akılcı bir tutumla ispatlanmamış herhangi bir hususu kabul etmekten uzak durmuş, çalışmalarında sadece tarihî bilgileri gözler önüne sermek yerine olayların gerçek sebeplerini araştırmaya ve bunların sonuçlarını göstermeye gayret etmiştir.

Şerafettin Gölcük, ‘Cuma günleri cemaate Fransızca konuşma yapardı, vaaz ederdi. Pazar günleri yine o camiinin odasında seminerler yapardı. Bizim için çok faydalı olurdu. Daha sonra Müslüman Öğrenciler Talebe Cemiyeti’ni kurdu. Oraya da bize ders vermeye gelirdi. Yani biz hiç ayrılmazdık ondan. Her bakımdan esas danışmanımız, rehberimiz oydu. Ondan çok şey öğrendik’ diyor. Müslüman gençlerin doktora çalışmalarında, İslam’ı ve Batı’yı tanımalarında, danışmanlık ve rehberlik yapmıştır.

Muhammed Hamîdullah alçak gönüllülüğü, nezaketi, dindarlığı, dünya nimetlerine ve paraya değer vermemesiyle tanınmış ve hiç evlenmemiştir. Eserlerinden telif ücreti almazdı. Hz. Peygamber’in hayatıyla ilgili çalışmalarından dolayı Pakistan Devleti’nin kendisine lâyık gördüğü en yüksek dereceli hilâl-i imtiyâz nişanını kabul etmiş, fakat para ödülünü İslamâbâd’daki İslâm Araştırmaları Enstitüsü’ne bağışlamıştır; aynı şekilde Kral Faysal para ödülünü de almamıştır. Kendisine Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Türk yazılı edebiyatının gelişmesine yardım eden yayınları dolayısıyla takdir ve teşekkür belgesi, İstanbul’daki bir kültür vakfı tarafından “Türk Millî Kültürüne Hizmet Şeref Armağanı” ödülü verilmiştir. Muhammed Hamîdullah Urduca, Hintçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Rusça, Arapça, Farsça ve Türkçe biliyordu.

AVRUPA’DA İSLAMI SAVUNMAK

Muhammed Hamîdullah, rivayete dayalı yöntemler kullanmaları açısından hadis ve tarih ilimleri arasında yakın bir ilişki bulunduğu görüşündedir. İnsanların tarihî belgeleri ilk elden alma arzusu sonucunda belgelerin büyük bir kısmının metinleri bu iki ilim sayesinde günümüze kadar gelebilmiştir. Hadislerle ilgili rivayetlerin güvenilir olup olmadığını tesbit etmekten çok rivayetlerden hareketle Hz. Peygamber’e ve dönemine ait daha kesin bilgilere ulaşmak önemlidir. Onun Hemmâm b. Münebbih’in sahîfesini neşretmesiyle, şifahî rivayetlerin aktarılmasının ilk dönemlere ait verilere ulaşmada uygulanan tek yöntem olmadığı ispatlanmıştır. Böylece Ignaz Goldziher’in ortaya attığı, rivayetlerin toplumun ihtiyaçlarına göre sonradan uydurulup şifahen nakledildiği iddiasının aksine yazılı rivayetten de destek alan bir hadis aktarma yönteminin bulunduğu anlaşılmıştır.

Şerafettin Gölcük, Hamidullah’ın Pariste’ki faaliyetlerine dair bir unutamadığı hatırasını anlatıyor:  ‘Saint Germain Kilisesi’nde düzenlenen İslam Hıristiyanlık Dostluk Toplantıları’nın birinde ‘İslamda ve Hıristiyanlıkta Nikah ve Boşanma’ başlıklı bir senpozyumda Prof.Dr. Muhammed Hamidullah konuşmacıydı. Hamidullah, İslam’da nikahın bir akid, bir sözleşme olduğunu; taraflar sözleşmekoşul ve kurallarına uydukları müddetçe nikahın devam edeceğini, şartlara uyum gösterilmediği zaman ise sözleşmenin mahkemece feshedilebileceğini açık ve net bir şekilde izah etti. Hıristiyanlıkta ve Katoliklikteki nikah ve talakı bir Fransız hanımefendi anlattı. Nikahın bir defa yapıldığını ve asla bozulamayacağını, boşanma, talak diye bir şeyin olamayacağını söyledi. Sorular faslı başlayınca Fransız hanımefendi sözü Kilise Rahibi’ne verdi. Sorular birbirini takip etti. Kilise Papazı da işin içinden çıkamadı. Sorular, boşanma olmayınca daha sonra evlenenlerin durumu, miras, çocukların velayet hakları vs. hususlarla ilgiliydi. Soru soranların başında bizim Tunuslu Raşid Gannüşi başı çekiyordu. Kilise Rahibi, ‘Ayağım çarşafa dolandı, işin içinden çıkamıyorum. Pes doğrusu!’ dedi. Oturumu yöneten Paris Barosu’nun güçlü avukatlarından birisiydi ve toplantıyı şu sözlerle bitirdi: ‘Bizi başlangıçta uyarmışlardı, Müslümanlar her konuda çok güçlüdürler, onlarla başa çıkamazsınız. Dikkat edin, mağlup olursunuz. Evet, bugün kabul ediyorum, siz Müslümanlar çok kuvvetlisiniz. Tezleriniz ve delilleriniz çok ikna edici ve akli.. Evet, kabul ediyorum, biz bugün mağlup olduk. Sizleri tebrik ediyorum.’

Şerafettin Gölcük, ‘1973 yılı sonunda benim doktora tez savunmamda Hamidullah hoca jüri olarak da bulundu. Allah rahmet eylesin, başka hiçbir arkadaşın jürisinde bulunmamıştır. Bize orada doktora unvanı verdiler. Şimdi “Kur’an ve Mekke” adında bir eserimiz var, işte o benim doktora tezim’ diyor.  

Hamidullah, Fransa’da ve Avrupa’da İslam medeniyetinin üstünlüğünü, İslami ilimlerin insan problemini tanımlamada ve çözmedeki başarısını bıkmadan usanmadan anlatıyor. İslamın sosyal bilimlerdeki birikimini ortaya koyuyor.

Prof.Dr. Muhammed Hamîdullah, rahatsızlığı ilerleyince, 1996’da Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek Florida eyaletinin Jacksonville şehrindeki akrabalarının yanına yerleşti. 17 Aralık 2002 tarihinde vefat etti. Mezarı, Jacksonville’deki Müslüman kabristanındadır.

Prof.Dr. Şerafettin Gölcük, Ülke Tv’de, pazar günleri saat 14:00'te yayınlanan, yarın (7.07.2024, Pazar günü) yapımcısı olduğum “Yaşadığımız Günler”  belgeselinde hayatını anlatacak. Bu  bölümünde Paris’teki doktora hazırlık yıllarını, Hamidullah’ı ve 1968 kuşağından Müslüman gençleri anlatacak. Şerefettin Hocammıza öncelikle bu çalışmaya katkısından ötürü teşekkür ediyorum; kendisine sıhhat, afiyet, bereketli ömür diliyorum. Allah yar ve yardımcısı olsun.

Mustafa Yürekli / Haber7

Yorumlar13

  • Orhan Baha 5 ay önce Şikayet Et
    Allah razı olsun
    Cevapla
  • Aksaraylı 5 ay önce Şikayet Et
    1993 yılında Pariste ziyaret etmiştim.” Çocuklar, hangi lisanı daha iyi bilirsiniz. İng, Fr. Türkçe, Arapça onunla konuşalım” demişti. Odasında ayak basacak kadar boş yer olmadığından, kitap yığınlarının üzerine oturun, demişti. Allah rahmet eylesin.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Tekin ataibiş 5 ay önce Şikayet Et
    Bu mukaddes davaya hizmet edenlere Allah rahmet eylesin hayatta olanlara saglık mutluluk versin inşallah
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • İcazetten Diplomaya 5 ay önce Şikayet Et
    Diriliş tohumu eken bu hocalarımızı saygı ve rahmetle anarken bu yazılarla bize bunları hatırlatan yazar Mustafa beyi de tebrik ediyorum…
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • sadi 5 ay önce Şikayet Et
    Hamidullah karışık birisi.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat