Gündemlerarası iletişim!
- GİRİŞ23.08.2024 09:03
- GÜNCELLEME25.08.2024 09:42
Gündem belirleme teorisi, medyanın toplumun "ne hakkında" konuşacağını tayin etme becerisini anlatır. Medya bazı olaylara diğerlerinden daha fazla önem verir, bu olayları daha sık ve belirgin şekilde sunar. Neticede medyanın öncelediği konular toplumun da önem verdiği konular haline gelir. Yani medya nasıl düşünmemiz gerektiğini belirleyemese de ne hakkında düşünmemiz gerektiğini belirleyebilmektedir. Tabi bu teoriye göre... Herkesin çoğunlukla kendi medyasını takip etmeyi tercih ettiği bir ortamda medya bize nasıl düşünmemiz gerektiğini de söylüyor, hatta dayatıyor.
Son dönemde baş döndürücü bir gündem trafiği var. Gündemler birbirine karışmış vaziyette. Önceden sadece geleneksel medyanın belirlediği gündemler üzerine kafa yorarken, artık şüyuu vukuundan beter bir biçimde sosyal medyanın belirlediği gündemlerle de uğraşıyoruz. İkisi birbiriyle örtüştüğü zaman işimiz daha da zorlaşıyor. Aşağıda bir örüntüyü oluşturduğunu düşündüğüm bazılarına değinmeye çalıştım:
BAŞIBOŞ SOKAK KÖPEKLERİ
Şimdilerde biraz gündemin ikincil sıralarına düşse de hala nefes almaya devam ettiği için üzerinde durmaya değer. Gündemi uzun süre meşgul etse, hatta yerel seçimlere damgasını bile vursa da, ardında pek çok soru işareti bırakarak ikincil sıralara geriledi. İnsan hakları mı hayvan hakları mı tartışmasını daha neticelendiremedik mesela. Yine köpek hakları savunucularının ya da çığırtkanlarının, her yıl milyonlarca hatta milyarlarca olmak üzere kesilip veya avlanıp parçalanarak marketlerde, kasaplarda, tezgâhlarda sergilenen; derileri, kürkleri ve çeşitli uzuvları lüks ve gösteriş tüketimine konu olan hayvanların yaşam hakları konusunda ne düşündüklerini öğrenemedik. Kedi-köpek nevi hayvanlar, toplumumuzda gıda ve lüks endüstrisinin (önemli) bir parçası olmadıkları için şanslı sayılırlar. Bir de Sayın Cumhurbaşkanı, yol açtığı sorunları görmezden gelip bu lobiyle aynı dili kullansaydı neler olurdu acaba? Cumhurbaşkanı ile aynı safta olmamak için nasıl bir karşıtlık geliştirilirdi?
İktidar baş etmekte zorlansa da, alım-satım, bakım ve sağlık cirosu milyarlarca dolar seviyesine ulaşan kapitalist evcil hayvan endüstrisi yakın zamanda olaya el atıp bu çığırtkanlığa son verecektir. Che Guevara imajını bile milyonlarca dolarlık bir sektöre dönüştüren bir sistem sonuçta kapitalizm.
SOSYAL MEDYA LEJYONERLERİ!
Instagramın yeniden açılmasıyla tartışmalar şimdilik sona ermiş görünse de sırada ne var sorusuyla, konunun gündemden düşmesine izin verilmiyor. Kapitalizmin kurumsallaşmış bilinç yönetimi, yalan, sahtekârlık ve tüketim yönelimli (iletişim, asosyal/sosyal medya, imaj ve halkla ilişkiler endüstrileri) şebekelerinin kiralık popülerleri (ünsüz-ünlüler) konuyu magazinleştirince fikri hür, vicdanı hür nesillerimizi, instagram çıkarlarının propagandasını yaparken bulduk. Devlet kendi derdini anlatamasa da; instagram, (şürekâsı ve kiralık popülerleri ile) söylem üzerinde egemenlik kurarak kendini gayet başarılı bir biçimde anlattı!
DİJİTAL OYUNLAR
Küçükleri Muzır (zararlı) Neşriyattan (yayınlardan) Koruma Kanunu'nu çıkaranlar bugün olsa ne tür tepkiler alırdı? Atatürk'ün öncülük ettiği bu yasaya dönem basını nasıl bir tepki vermiştir? Atatürk, sansürcülük veya yasakçılıkla suçlanmış ya da eleştirilmiş midir? Araştırmak gerekir.
Dijital oyun endüstrisi nihayet gündemin üst sıralarında yer edinmeye başladı. Çoğu “özellikle seçilmiş” hikâyelere ve bu amacı destekler nitelikte görsel tasarımlara sahip bu oyunlar; şiddeti, İslamofobiyi, makbul düşman ve terörist klişelerini, istismarı, 4 harf ideolojisini; renkli ve çocuk dostu bir estetikle her gün milyonlarca eve taşıyor. Çoğunluğunu dijital oyun kullanıcılarının oluşturduğu sanal toplulukların radikalleşmeyi ve ayrımcılığı destekleyen karakterini de buna ekleyebiliriz. Çocuk yaştaki kullanıcıların cirit attığı bu mecralar, kullanıcılarının zihinlerini, politik unsurlar da dâhil olmak üzere daha oy verme çağına gelmeden istenilen yönde biçimlendirmeye kendini adamış durumda. Milyarlarca dolar kazanarak çocuklarımızı küresel ideolojiler için paket servis haline getiriyorlar. Kurumlarımız bu konuda daha dikkatli olmalı. Sorumluluğu anne-babalara yüklerken, aynı zamanda onlara yardımcı olacak yeni seçenekler geliştirmeli. Oyunların içerdiği tehlikelerin farkına, milyonlarca kullanıcıya ulaştıktan sonra değil, daha erken varıp olası risk unsurlarını kamuoyuna çarpıcı bir biçimde ilan etmeli. Her bir popüler oyuna ilişkin uyarıcı spotlar hazırlamalı. Erişim engeli, yasakçılık ve sansür sakızını patlatarak çiğneyenlerin maskelerini ustaca yöntemlerle düşürmeli. Eskişehir'de meydana gelen olayların tekrarlanması ancak böyle önlenebilir.
4 HARFLİLER VE ŞÜREKÂSI
Gündemin kadrolu tartışma konularından biri. Kıskanmamak elde değil. Sosyal medya, isteğe bağlı yayıncılık platformları, dijital oyunlar, çizgi filmler, diziler, sinema filmleri, eğlence programları... Neredeyse tüm mecralarda, hatırı sayılır oranda temsil ediliyorlar. Temsil sorunları yok yani. Yine ulusal ve uluslararası kuruluşlar, STK'lar, bir kısım medya ve maaşlıları, en son olarak ta sosyal medyada reyting uğruna her yolu deneyen fenomenlerden ve bu sayılanların çekim alanında yer alan gösteriş tüketimi demokrasisi bireylerinden oluşan geniş bir lobileri var. "Gıda"yı zaten uğurladık ta, birileri “neslin ifsadını” da kafaya koymuş anlaşılan. Herkes vazifesini yapıyor tabi. Aile kurumunu camekânların arkasında, nostaljik vitrin görseli olarak izlemek istemiyorsak biz de yapmalıyız.
Ne kadar sevinseler az o yüzden. Hiç dışlanıyoruz diye üzülmesinler. Mesela Gazzeli çocukların böyle bir lobisi yok. Dünyanın geri kalanında, kaynakları sömürülerek aç, yoksul ve sefil durumda bırakılan insanların, dünyanın her yerinde yalın ayaklarıyla bir dilim ekmek için çöp arabasının arkasından koşmak zorunda kalan çocukların böyle bir lobisi yok. Özellikle Avrupa’da kayıp olarak kayıtlara geçen yüzbinlerce çocuğun, her şeyden önce aile kurumunun böyle bir lobisi yok. Çocukları ve gençleri, eskilerin deyimiyle, muzır neşriyattan (yayınlardan) koruma çabalarının böyle bir lobisi yok.
Bir de Gündem ötesi Gündemler var. Onları hiç sormayın. Herkes, kendisine sunulan kapasite ve imkânlar ölçüsünde hesaba çekileceği bir güne notlar düşüyor. Biz de düşelim.
Sağlıcakla kalın,
Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber7
Yorumlar4