İhanet Ve Şahin Dönmez Örneği
- GİRİŞ25.09.2024 08:56
- GÜNCELLEME26.09.2024 07:44
Elbette devletin bilgisi dahilindedir.
Ekalliyetten kimler isim değiştirip, kendilerini ve soylarını gizleyerek, isim değiştirerek aramızda Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma olarak dolaşıyorlar.
Neredeyse bir asırdır Türkiye ihanetlerle boğuşuyor.
Devlet artık şu iki konuda şapkasını önüne koyup düşünmelidir:
Birincisi; “soyağacı”, yani ihanet konusu, ikincisi de idam konusu.
Bugün sizinle birinci konuyu, ne yazık ki, ülkemizde çok karşılaştığımız ihanet konusunu ilginç bulduğum bir örnekle birlikte paylaşacağım.
İhanet; karakterin iflas edip, farklı bir karakterin insan bünyesinde hayat bulma hali, buna belki de karaktersizliğin vücut bulma hali, diyebiliriz.
İhaneti tanımak, ihaneti sezmek, ihanete karşı tedbir almak kolay değildir. Çünkü ihanet sizin hep tanıdığınız, bildiğiniz, güvendiğiniz bir suretle dolaşır çevrenizde. Hatta ihanet "metamorfoz" sürecindeyken siz onu alnından bile öpebilirsiniz; silahınızı, evinizi, eşinizi, ailenizi, servetinizi hatta bir uyku halindeyken kendinizi de teslim edebilirsiniz. Daha önce teslim ettiğiniz, güvendiğiniz, birlikte "yola" çıktığınız için şüphelenmezsiniz. Oysa siz karakterin ihanete dönüştüğü sırada hiçbir şeyin farkında bile değilsiniz. Karakter; tehditle, korkuyla, parayla, makamla, şöhretle, güçle, iktidarla, işkenceyle, teknolojiyle, şantajla... Tahriş edilerek, hücreleri değişime tabi tutulmuş ve çoktan başkalaşım (metamorfoz) sürecine bırakılmıştır bile. Bu süreç, yani karakterin ihanete dönüşme süreci bazen çok kanlı bir süreçtir.
Her karakter kolay kolay ihanete dönüşmez, kendi kendisiyle savaşır fakat, "güç" karşısında karakter iflas eder. Bunu bana PKK'nın üst düzey yöneticisi ve kurucularından biri olan ve daha sonra 12 Eylül döneminde yakalandığında "itirafçı" olup tüm PKK yönetim kadrosunu ele veren Şahin Dönmez anlatmıştı. Birçok defa Diyarbakır Cezaevi’ndeki koğuşunda ve koğuş dışında, mahkemeye gidiş-gelişlerde kendisi ile konuşmuştuk.
Hem bir Alevi hem de Kürt olduğundan dolayı "itirafçı" olduğuna ve üstelik Kemalizm'i savunduğuna akıl erdiremediğim için onu uzun uzun konuşturup dinlemiştim. Bana bir gün şunu sormuştu Şahin Dönmez: “Sizin hiç karakteriniz iflas etti, hafızanız tükendi, şuurunuz boşaldı mı?" “Hayır.” dedim. “Ama” dedi, "Ben güç ve işkence karşısında tamamen iflas ettim ve teslim oldum, şimdi gördüğün gibi bir Kemalist'im artık.” Daha sonra bu kişiye, bildiğim kadarı ile yüz nakli yapılıp bıraktılar ama PKK onu İstanbul Bağcılar dolaylarında bir yerde öldürdü. Her şeye rağmen insanın saf karakteri, yani insan karakterinin temiz ve "lekesiz" hali hiçbir ihaneti masum olarak kabul edemedi, edemiyor. Tarihte nice ihanetler vardır, hatta bunlardan bazıları da masum görünebilir ama sonuçta bunların hepsi ihanettir ve ihanet olarak kalacaktır. Nice sultanlar, krallar, padişahlar, paşalar, şehzadeler, komutanlar, âlimler, bilginler, cemaatler, hocalar… Tarihte ihanet etmiş veya ihanete uğramışlardır. Çünkü ihanetlerin hepsi de ihanet edenden daha çok, ihanet ettirenlerin, ihaneti özendirenlerin işine yaramıştır. Hatta ihaneti yaptıranlar, yapanları, maksat hâsıl olup ihanet gerçekleştikten sonra ortadan kaldırırlar. Yani bir bakıma ihanet de bir başka ihanetle yok edilir. İhanetler şahıs planında elbette önemli tahribatlar yapar, yıkımlar oluşturur. Dostluklar, akrabalıklar, arkadaşlıklar, aileler, eşler planında çok büyük yıkım ve felaketler yaşanır fakat bir de ihanetlerin devlet başkanlarına, hükümet başkanlarına, komutanlara yapıldığını düşünün. İşte o zaman adeta tarihin yönü, akışı değişir.
Savaşların, devletlerin, milletlerin durumu umulmadık, beklenmedik bir yöne doğru gider. Mesela; Kara Tatarlar, Germiyan, Aydın ve Saruhan birlikleri ansızın Timur'un safına geçmeyip Yıldırım Beyazıt tarafında kalmış olsaydılar Ankara Savaşı belki de Beyazıt'ın galibiyetiyle sonuçlanır ve tarih başka türlü akardı. Milletlerin tarihinde, tarihin yönünü değiştiren büyük ihanetler vardır. Ama itiraf edelim ki bizim tarihimizde ihanet bolluğu vardır. Gerek Türk tarihinde gerek Osmanlının yıkılış sürecinde üst üste yaşanan ihanetler tarihimizin yönünü değiştirmiştir. Mesela ülkemizin birçok yeri işgal altındayken ve ayrıca İttihat Terakki Döneminde müteselsil ihanetler çok etkili olmuştur. O dönemde tarih kitaplarından aklımda kalan bir yiğit Osmanlı Paşası olan Yakup Cemil vardır. Çok güvendiği emir eri bir asker tarafından ihanete uğramış, silahları alınmış, sonradan da kurşuna dizilmiştir. İhanetin en büyük başarısı kendisine güvenip sırtınızı dönmenizden sonradır. Değilse, ihanet başlı başına bir başarı asla değildir. Diyelim; devlet yönetiyorsunuz, devlet başkanısınız. Devletin çok önemli gördüğünüz köprübaşlarını, enerji noktalarını, beynini, kalbini... Sizin çok iyi tanıdığınız kişilere emanet ettiniz. "Yüreği de, beyni de... Onlardan daha iyi koruyanlar olamaz." diye düşündünüz. Hem bundan doğal, bundan tabii ne olabilir? Sonuçta, koskoca ülkeyi tek başınıza yönetecek değilsiniz, birilerine güvenmek zorundasınız. İşte ihanet de tam orada, güven'in ardına saklanmıştır.
Güven, kendini emniyette gördüğü sırada ayaklarını sağlamca yere bastığında ihanet ortaya çıkar ve kalbi de, beyni de ele geçirir. Mehmet Fırıncı, Ahmet Keleş, Latif Erdoğan, Abdullah Yeğin… gibi ilimleri ile âmil, saygın, mütefekkir ve ülkemizin yetiştirdiği ender alimlerden olan kişilerin son yıllarda FETÖ ihanetinden hareketle açıkça söylediklerine bakılırsa Cumhuriyet Türkiye'si hiçbir zaman hainlerin ihanet çemberinden çıkamamıştır. Bunu dikkate alarak tedbirli olmak lazım. Dedim ya Allah korusun, ihanet, devletler için çok daha büyük ve tamiri imkânsız yıkımlar getirir. Çünkü ihanet, avının peşinde can havliyle seğirten bir ‘Arslan’ gibi değil, leş peşinde olan sinsi ve tüysüz bir ‘Sırtlan’ gibidir, hepimiz pür dikkat olmalıyız.
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Yorumlar6