"Düşmanın bana verebileceği en büyük hediye bana suikast düzenlemeleri olur. Başka bir sebepten ölmektense, bu dava için şehit olmayı isterim."

Bu sözler 2 akşam önce İsrail'in iddiasına göre "rastgele" çatışmada şehit olan Yahya Sinvar'a ait.

Şehadet anından hemen önce İsrail drone göndermişti tepesine. Elindeki tahta parçasını fırlatarak göstermişti isyanını. O noktada bile vazgeçmiyordu mücadelesinden. O noktada bile cesurdu. Mekanı cennet olsun. İşgale karşı, zulme karşı dururken yitirdi yaşamını. Arzu ettiği gibi son buldu hayatı.

Sinvar İsrail tarafından tünellerde saklanmakla itham edilen bir liderdi. Ancak son anları, kaç yaşında olursa olsun, mevkisi makamı ünvanı ne olursa olsun işgal ordusuyla çatışmaktan geri durmadığını gösteriyordu. Kahramandı, daha da büyüdü gözlerde.

SİNVAR SONRASI HAMAS DAĞILIR MI?

Sinvar'dan sonra akıllara ilk gelen soru bu hadisenin Hamas'ı nasıl etkileyeceği oldu hiç şüphesiz. Bu soruya da Sinvar'ın şehadetinden haftalar önce Ebu Ubeyde yanıt verdi aslında. Hamas'ın askeri kanadına ismini veren İzzettin Kassam'ı hatırlattı. "Şehitlerimiz bizi yolumuzdan çeviremez. Suikastler davamızı engelleyemez. Engellese 90 yıl önce İzzettin Kassam şehit edildiğinde engellerdi" dedi.

Ebu Ubeyde haklıydı da. İzzettin Kassam'dan sonra onlarca mücahid yetişti, kök söktürdü İsrail'e. Yahya Sinvar da onlardan biriydi. Allah şehadetini kabul etsin.

Hamas'ın suikastlerle çözülemeyeceği çok açık kısacası. İsrail'in de Sinvar'ın hayatını kaybetmesinin ardından Hamas'ın bittiğini düşünmediği ortada. Fakat bir başka açıdan da değerlendirmek gerekiyor bu hadisenin Hamas'ı nasıl etkileyeceği konusunu. Gazzelilerin yerine koyalım kendimizi. Eşimizin çocuğumuzun, anne babamızın, kardeşlerimizin, akrabalarımızın, dostlarımızın, sevdiklerimizin, tanıdıklarımızın hepsinin vefat ettiğini düşünelim. İçimizde dinmek bilmeyen bir intikam hissi oluşmaz mıydı?

En az 30 bin mensubu olduğu düşünülen bir yapının, belki de tarihin gördüğü en korkunç soykırım sürecinde İsrail'den intikam almak için Hamas saflarına katılmak isteyen onlarca kişiyle daha da güçlenmesi uzak ihtimal mi?

BATI ATEŞKES SÖYLEMLERİNDE SAMİMİ Mİ?

Hamas'ın yeni bir liderle aynı doğrultuda, bağımsızlık için mücadelesini sürdüreceği ortada sözün özü. Peki ne olacak?

Uluslararası toplumun tepkisine bakalım. Amerika'dan kutlamalarla birlikte ateşkes açıklamasının geldiğine şahit olduk. Zaten aylardır ateşkes var dillerinde. Birleşmiş Milletler kürsüsünde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dile getirdiği gibi bir kağıt parçası, dolaştırılmak üzere hazırlanıyor yine belli ki. Samimi mi? Asla.

Çünkü İsrail ve Amerika, 7 Ekim'den bu yana, her ne kadar arada bir "ayrı düştük" rolü yapsa da tek akılla hareket etti. Ateşkese yanaşmayan taraf "Hamas" gösterildi. Biden'ın ilan ettiği ateşkes bile "Hamas" engeline takıldı sözde. Gerçekler başkaydı halbuki. Hiçbir zaman hiçbir şekilde anlaşma, ateşkes istemiyordu İsrail. O günlerden bu güne değişen bir şey var mı? O da yok. Yine ateşkes söylemlerinin altı dolu değil. Amerika bunu bilmiyor mu? Biliyor. Ama soykırımı finanse edip silah verdiği için yeterince barbar gözüktüğünün farkında ve bir şekilde imajını düzeltmek istiyor. Bu nedenle de "barıştan yanaymış" algısı oluşturmanın gayreti içerisinde.

İSRAİL ATEŞKESİ KABUL EDER Mİ?

İsrail'in ateşkese nasıl yanaştığına bakalım. Tahmin edilebileceği üzere Biden'ın açıklamasını jet hızıyla reddeden Netanyahu oldu. Ateşkes olmayacağını, aynı kararlılıkla Gazze'de soykırımın süreceğini vurguladı katil başbakan. Koltuk sevdası devam ediyor görüldüğü üzere. Çünkü ola ki Netanyahu ateşkesi kabul etti, Gazze'deki ateş sönünce sırasıyla Lübnan, Yemen ve İran'da da ateş sönecek. Çünkü bu çatışma ortamını oluşturan zaten Gazze'de İsrail'in gerçekleştirdiği soykırım değil miydi?

İsrail cana kıyamadığı, terör estiremediği bir süreçte ne yapacak? Savaş Kabinesini dağıtacak. OHAL kaldırılacak. Esirler geri alındığında İsrail'de zaten 7 Ekim'den önce yolsuzlukla, 7 Ekim'den sonra ise soykırımla suçlanan Netanyahu'nun meşruiyeti sorgulanmayacak mı? Netanyahu kendisini adım adım hapse götürecek bir sürece neden onay versin? Elbette elinden gelen tüm gücüyle İsrail'in terör devleti sıfatını yaşatmayı sürdürecek. İran'a saldıracak, Suriye'ye girecek. Lübnan'da, Gazze'de dökebildiği kadar kan dökmeye devam edecek.

İsrail'in durdurulmasını sağlayacak tek yol bölge ülkelerinin ittifak kurmasından geçiyor. Türkiye'nin adımlarını attığı normalleşme süreçlerine yenilerinin eklenmesi ve İsrail'e karşı tüm bölge ülkelerinin ortak tavır sergilemesi şart. Allah yaklaşan tehdidin ciddiyetini idrak etmeyi nasip etsin.

H. Akif Küçükal / Haber7