Manda ve himaye mantığı: Savunma Sanayii’nin karşılaşabileceği en büyük tehlike
- GİRİŞ22.10.2024 08:29
- GÜNCELLEME23.10.2024 10:25
Bu ay başında Mersin’den gelen bir ses ve görüntü, çoğumuzun önünden “Hadi canım, bir sen eksiktin” kızgınlığıyla geçti gitti.
Türkiye gibi bazen 24 saatte bir, bazen 24 saatte birkaç kere gündemin değiştiği bir ülkede, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer kaç saat gündemde kalmayı hak edebilirdi ki!
Halbuki, Vahap Seçer’in sözleri, ülkemizdeki çok temel ve tehlikeli bir zihniyetin dışavurumu olması bakımından daha fazla gündemde kalmayı hak ediyordu.
Neydi o ‘ses ve görüntü’ olarak karşımıza çıkan şey?
Mersin’in DEM Parti destekli CHP’li belediye başkanı şöyle diyordu:
“Vizyona bakın, ikinci yüzyıl vizyonuna; Tank, top, SİHA, İHA, vur, öldür, kahramanlık türküleri. Cumhuriyet bunun için kurulmadı.”
Eh, ülkenin güvenliğinden sorumlu ordu da olmasaydı o zaman.
Güneyimizde her gün zayıflıklarından yararlanılarak yüzlerce kişinin sistemli ve istemli bir şekilde katledildiği bir ortamda bu lafları sarf etmek, saflık olarak kabul edilemez.
Esasen bu işin arkasında başka bir mantalite var.
Şimdi de Pazar günü Kanal 7’de yaptığımız Başkent Kulisi programında ağırladığımız Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın anlattığı, 10 sene öncesinden bir anekdot paylaşalım:
“BANA ATIŞ İZNİ YOK”
Bakan Kacır’ın aktardığı anekdot günümüzde en fazla ülkeye ihraç edilen ve en etkili SİHA teknolojisine sahip olduğu tescillenmiş olan Bayraktar TB2'den ilk yerli mühimmatın atışına dair.
Mühimmatın üzerinde "Bana atış izni yok" yazmaktadır.
Bu yazınının arka planında ise, dinleyeni acı acı gülümseten bir hikaye vardır.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır’ın aktarımı üzerinden iletelim:
“TB-2'nin ilk atışı 2014 yılı Aralık ayının 17'sidir. Üzerindeki Roketsan tarafından geliştirilen akıllı mühimmat MAM-L'nin üzerinde "Bana atış izni yok " yazar. Nedeni şu; TB2 geliştirilmiş envantere girmiş. Roketsan ve Baykar arasındaki iş birliği sayesinde MAM-L'ler de geliştirilmiş ve MAM-L'ler test edilmek isteniyor. Ne hikmettir ki bu atışlara ciddi bir süre izin verilmiyor. Nihayetinde mesele sayın Cumhurbaşkanımıza gidiyor.”
Erdoğan, 2014 yılının 10 Ağustos’unda yapılan seçimle Cumhurbaşkanlığı görevinde ilk aylarını geçirmektedir.
Mesele, Erdoğan’ın bizzat talimat vermesiyle çözüm yoluna girer.
TB-2 havalanır ve atış işlemi başarıyla gerçekleşir.
Yerli mühimmatın üzerindeki “Bana atış izni yok” yazısı bir zihniyetin afişe edilmesi anlamında gayet zekice düşünülmüş bir fikirdi muhakkak.
Ama arka planında o türden engellemelerin getirdiği haksızlıklara karşı bir tepki, bir öfke de vardı muhakkak.
MANDA VE HİMAYE ZİHNİYETİ SAVUNMADA YERLİLİK HAMLESİNE ‘DOKUNMAK’ İÇİN FIRSAT KOLLUYOR
Bu zihniyeti, “Manda ve Himaye” zihniyeti olarak nitelendirmek pekala mümkün.
“Savunma Sanayii ve diğer stratejik alanlarda bizim kendi kendimize bir şeyler geliştirmemize gerek yok. İrademizi teslim ettiğimiz emperyal güçler bize gerekli olan himayeyi her durumda sağlarlar şeklinde” gönüllü köleliği kabullenmiş bir anlayış var bu zihniyetin arka planında.
Köle olma karşılığında o himayenin sağlanacağının bir garantisi de yok halbuki.
Tecrübeyle sabit.
Hatırlarsanız Selçuk Bayraktar bir televizyon yayınında savunma sanayii alanında kaydedilen ilerlemelerin nasıl durdurulabileceğine dair konuşurken, evinin yolunu bulabilecek kadar asgari zekaya sahip bir kimsenin anlayabileceği şekilde müthiş bir hareket yapmıştı.
Eline bir takoz alan Bayraktar, o takozu Akıncı’nın önüne koyduktan sonra “Engellenmek istenirse İşte böyle bir takoz koyarsınız tekerin önüne olur biter” kabilinden bir yorum yapmıştı.
Pazar günkü yayında Bakan Kacır’a aynı türden engellemelerin günümüzde de devam edip etmediğini sordum.
2014’ün şartlarından söz eden cümleler kurarak cevap verdi.
Eskisi kadar kolay ‘takoz’ olamamalarının sebebinin Baykar’ın da, bu alanda faaliyet yürüten diğer firmaların da başarıların ispat etmiş olmalarıyla alakalı olduğunu zannetmiyorum
En son Vahap Seçen’de vücut bulan o manda ve himayeci ruh, fırsat kollamaktadır.
Mevcut şartlarda var olan savunma sanayiinin arkasındaki güçlü siyasi iradenin kaybolması halinde, hiç tereddüt etmeden bu alana ‘dokunacaklardır.’
İç cephe meselesinin kapsamı içinde böyle bir bağlamın olduğunu da unutmamak gerek.
Mehmet Acet / Haber7
Yorumlar79