“Atatürk 10 yıl daha ülkeyi yönetseydi!”
- GİRİŞ11.11.2024 09:05
- GÜNCELLEME13.11.2024 14:09
Bugün 11 Kasım…
Bundan tam 82 yıl önce…
Tarihler “11 Kasım 1942”yi gösterdiğinde, TBMM’de 4305 sayılı “Varlık Vergisi Kanunu” kabul edildi.
CHP tek parti diktası, o dönem zenginlerden ve eğlence yerlerinde müthiş paralar harcayanlardan güya “sosyal adalet vergisi” alacaktı.
Sözde bir defaya mahsus olan ve sadece “varlıklı” insanlardan alınacak bu verginin miktarı CHP’li üyelerden oluşan “takdir komisyonları” tarafından “tahmin yoluyla” tespit edilecekti.
İtiraz mercii olmayan bu vergiyi ödemeyen mükelleflerin malına devlet el koyup satacak, malı olmayanlar ise devlet emrinde çalışarak tahakkuk eden vergiyi beden gücüyle ödeyecekti...
Vergi miktarını takdir etmekle görevli olan CHP üyesi ‘‘estimatörler’’, yasa kabul edilir edilmez sokaklara dökülerek insanların ‘‘kaç paralık’’ olduğunu tahmin etmeye ve kafalarına göre vergi belirlemeye başladılar.
Özellikle, zenginliğin nişanesi olan yalı sahiplerine fahiş vergiler kesildi.
Dönemin bürokratlarından Barık Uluğ, bu keyfiliği; “Karaköy’den Bebek’e kadar, Bebek’ten Emirgan’a kadar ve Emirgan’dan da Beykoz’un karşısına kadar bütün sahili bir Belediye Müfettişiyle yürüyerek gezdik. ‘Şu yalı kimin? Sahibi ne iş yapar?’ diye tespitler yaptık. Aslında biz gerçek değerlerden ziyade, kişilerin haricen itibarlarını değerlendiriyorduk!” sözleriyle özetlemişti.
Zenginliğin dışa vurulduğu alanlar olarak kabul edilen bar, pavyon ve lüks lokanta müşterileri de bu keyfi verginin kurbanı oldu.
Dönemin ünlü sinemacılarından Cemil Filmer, o dönem; ‘‘Bana sırf Abdullah Efendi Lokantası’ndan yemek yediğim için 125 bin lira vergi yazdılar’’ itirafında bulundu.
***
Cumhuriyet tarihine “yüz kızartan bir sayfa” olarak geçen ve romanlara, filmlere, makalelere konu olan bu vergi, iki yıllık uygulamanın ardından 15 Mart 1944'te kaldırıldı.
Dönemin vergi memurları bile “Şefkatle uygulanamayacak bir ucube idi. Biz uygulayıcılar piyeste yazılanı oynadık” diyerek, nefret ettikleri halde söz konusu vergi kanununu uygulamak zorunda kaldıklarını itiraf etti.
CHP’nin 4 yıl sonra tam da Mustafa Kemal’in ölüm gününün ertesinde yürürlüğe soktuğu kanun ile özellikle gayrimüslim azınlıkların malları ellerinden alınarak, ticarette, sanatta ve kültürdeki ağırlıklı rollerine son verildi.
Evleri ve eşyaları açık arttırmalarla satıldı. Gayrimüslimlerin büyük çoğunluğu Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı. Onların yerini, seyahatten, sanattan, kültürden anlamayan CHP’ye yakın cahiller doldurdu.
Devlete verecek bir şeyleri olmayan mükellefler ise başta Aşkale olmak üzere çalışma kamplarına gönderildi.
Sadece Ereğli Kömür Havzası’nda yaklaşık 60 bin kişi zorla madenlerde çalıştırıldı.
Bu durumu “Son Mükellefler” adıyla kitaplaştıran Murat Kara’nın görüştüğü dönemin tanıkları, “Bir işçinin annesi, babası dahi ölse izin yoktu” sözleriyle, yaşanan zulmü dile getirdi.
Eziyet çekenler, ölenler, geri dönmemek üzere yurtdışına gidenler, her şeyini kaybedip hayata küsenler oldu.
İki yıl boyunca bir zulüm fırtınası gibi esen “Varlık Vergisi Kanunu” ile iki yılda 465 milyon lira olarak tahakkuk ettirilen vergiden devletin cebine sadece 315 milyon lirası girdi.
Vergi kanunu çıkana kadar, İstanbul'un eğlence ve müzik hayatı ile magazin dünyasına yön veren kalburüstü kesimi göklere çıkaran dönemin “iktidar yalakası” medya ise bu süreçte zenginlerin “ülkenin kanını emdiğini” yazarak, onları “ihtikâr” yani “vurgunculuk”la suçlayarak itibarsızlaştırdı…
CHP’nin iş bilmez ve paragöz yöneticileri yüzünden o dönem insanlar hem mallarından, hem canlarından hem de itibarlarından oldu
***
82 yıl önce sırf vergi toplayabilmek için insanların yüzlerine, evlerine ve yedikleri yemeğe bakıp onları “hırsızlık, karaborsacılık ve vurgunculuk” fiilleriyle ilişkilendiren CHP’liler, şimdilerde milletin helal vergilerinden elde edilen belediye bütçelerini eğlencelerle, konserlerle talan ediyorlar.
Birçok CHP’li belediye, “milli bayram” ve “festival” bahanesiyle yandaş sanatçıları sahneye çıkarıp, vatandaşın cebinden alınan helal vergileri çarçur ediyor.
Sanatçı kaşe bedeli, organizasyon şirketi, menajer, VIP araç kiralama, first class uçak bileti, karavan, ses ve görüntü sistemlerine milyonlarca lira para akıtıyor.
CHP’nin mantalitesi ve mantığının her zaman böyle çalıştığını belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önceki gün Kırgızistan ve Macaristan ziyaretleri dönüşü sırasında yaptığı açıklamada, “Millete hizmete dönüşmesi gereken kaynakların nasıl har vurup harman savurma anlayışı ile sağa sola saçıldığının somut bir göstergesidir bu durum. Kamuya borçlarını ödemeyen belediyeler milyonluk eğlenceler tertip ediyor” diyerek, CHP’lilerin, günümüzde kamunun kaynaklarını nasıl hoyratça harcadığına dikkat çekmişti.
CHP’nin geçmişte neler çevirdiğini çok iyi bilen Başkan Erdoğan dün de Gazi Mustafa Kemal’in ölüm yıldönümü vesilesiyle yaptığı açıklamada, “Şayet, Gazi'nin ömrü ve sağlığı en azından bir 10 yıl daha ülkeyi yönetmeye el verseydi, hiç şüphesiz 2. Cihan Harbi sonrası bambaşka bir Türkiye görecektik. Maalesef Gazi'nin vefatıyla bu fırsatı kaçırdık " ifadelerini kullandı.
Evet!
Atatürk öldükten 4 gün sonra ülkeyi ele geçiren dönemin CHP tek parti diktası, Atatürk’ün vefatının 4. yılında, hem de 11 Kasım 1942’de çıkardığı “Varlık Vergisi Kanunu” ile ülkede talan yaparak, yüzbinlerce insanı mağdur etmişti.
Dolayısıyla, Başkan Erdoğan’ın da dediği gibi “Atatürk 10 yıl daha ülkeyi yönetseydi!” o “ihtikâr” yani “vurgunculuk” yaşanmayacaktı.
Şimdilerde kendilerine “Atatürk’ün belediye başkanları” diyen CHP’liler de tek parti diktasından kalma alışkanlıkla, 82 yıl sonra bu kez milletin vergisini konserlerle, heykellerle talan edecek cesareti belki de kendilerinde bulamayacaklardı.
Zekeriya Say / Haber7
Yorumlar38