CHP kendini DEMlenmeye Bırakmış Gibi!
- GİRİŞ28.11.2024 07:55
- GÜNCELLEME28.11.2024 09:05
2018 seçimlerinden beri CHP'de HDP/DEM sevgisi artarak devam ediyor.
Biri kalkıp HDP/DEM'e ve DEMlilerin devlet ve millet aleyhine hareket ve söylemlerine bir söz söylese onlardan önce CHP'li siyasetçiler ve destekçileri karşılık veriyor.
2018 seçim sürecinde HDP ile yapılan ittifakı ya da işbirliğini açıkça reddeden CHP, buna rağmen HDP ve temsilcilerini savunmaktan asla geri durmadı. HDP/DEM’lileri savunurken cesur ve kararlı bir tavır takınan CHP’li siyasetçiler, iş terör örgütüyle olan bağlantılara gelince tam anlamıyla adeta “üç maymunu” oynadılar. Ne gördüler, ne duydular, ne de konuştular. Bu çelişkili tutum, HDP’ye dair cesur savunularla terör bağlantılarındaki sessizliği aynı potada buluşturdu ve ortaya derin bir çelişki ve sorgulanması gereken bir siyasi tavır çıktı.
HDP/DEM'lilerle bir araya geldiklerinde onlara destek açıklaması yaptılar ama her nedense onlara "PKK terör örgütünden uzak durun. Terör devletin ve milletin düşmanıdır. Kürtlerin baş belasıdır. Terör örgütü hepimizin geleceğini olumsuz etkilemektedir. PKK emperyalizm ve Siyonizm'in amaçlarıma hizmet etmektedir. Sizinle işbirliği yapmamız sizin terör örgütü ile olan angajmanınızdan dolayı bize de zarar vermektedir. Bölücü amaçlar uğruna terör eyleminde bulunan bir örgütle sizin nasıl bir ilişkiniz olabilir? Bu konuda terör örgütüne mesafe koymanızı bekliyoruz" tarzı en ufak bir açıklamada bulunduklarına bugüne kadar şahit olamadık.
Özellikle son yıllarda CHP'lilerin HDP/DEM sevgisi veya savunusu öyle bir hal aldı ki iki parti arasındaki çizgi kaybolmaya başladı.
HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’ı DEM'lilerden daha çok CHP'liler savunmaya devam ediyor.
HDP/DEM’li belediyelere terör örgütüyle bağlantıları nedeniyle kayyum atandığında ve mezkûr belediyelerin başkanları terör örgütü üyeliği suçlamasıyla görevden alındığında, CHP’liler hızla savunma hattına geçti. Görevden alınanları hararetle savundular, destek açıklamaları yaptılar, hatta ziyaretlerinde bulunarak dayanışma mesajları verdiler.
2018 seçimlerinde CHP ile HDP arasındaki “utangaç ilişki”, 2023 seçimlerinde maskesini daha fazla düşürdü. Ancak asıl büyük adım, Mart 2024 yerel seçimleriyle birlikte geldi. Bu kez CHP-HDP/DEM iş birliği, “Kent Uzlaşısı” adı altında DEMlenmeye bırakılarak açıkça sahneye kondu.
Bu DEMlenmenin en çarpıcı, kriz yaratan somut örneği Esenyurt’ta yaşandı. CHP, ilk belirlediği belediye başkan adayını geri çekerek, HDP/DEM çizgisinden bir ismi CHP kimliğiyle, “Kent Uzlaşısı” kılıfı altında aday gösterdi. Ancak bu hamlenin sonu felakete dönüştü. Söz konusu aday, seçildikten kısa bir süre sonra “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla görevden alındı ve tutuklandı.
“Kent Uzlaşısı” adı altında sunulan bu ilişki, aslında terör gölgesindeki bir işbirliğinin sahneye taşınmasından başka bir şey olmadığını ortaya koydu. Esenyurt’ta yaşananlar, CHP’nin bu stratejisinin hem siyasi hem de ahlaki açıdan nasıl bir fatura çıkardığını net bir şekilde gösterdi.
Bu ne demek biliyor musunuz?
Kendisini Atatürk’ün ve ülkenin kurucu partisi olarak adlandıran CHP’nin kimliğini taşıyan bir belediye başkanının, her ne kadar "Kent Uzlaşısı" ile seçilse de, bir terör örgütü üyesi olmaktan tutuklanması ve görevden uzaklaştırılması anlamına gelmektedir.
Bu durum CHP Yönetiminde bir rahatsızlığa neden olmasa bile CHP tabanında olumsuz karşılık bulduğu şüphe götürmez.
CHP, DEM'i savunursa ne olur?
CHP DEM'i savunursa, DEMlenmeye devam ederse halk nezdinde sorgulanmaya devam edilir.
Her ne kadar bir şekilde siyasi parti hüviyetini kazanmış olsa da DEM'in terör örgütü ile olan angajmanı CHP' yi kendini halka anlatmak zorunda bırakır. Her fırsatta DEM ile olan ilişkisinin mahiyeti, amacı ve düzeyi halk tarafından teraziye konulur.
Hele bu ilişki DEM'in terör örgütü ile angajmanına en ufak bir eleştiri getirilmeyip, sadece DEM'i içeride ve dışarıda savunma seklinde devam ederse ki, şuan öyle gidiyor, CHP kendini anlatmakta zorlanır.
CHP kendi olursa ne olur?
CHP kendi olursa DEM bagajından kurtulur. Gördüğü ve bildiği doğrulan rahatça dile getirebilir. "1938' de Dersim'i işgal ettiler..." diyenlere iki çift sözü olur. Çıkar bu konu da kendi geçmişini savunur, çekinmeden hareket etme ve söz söyleme alanı bulur.
Güneydoğu ve Doğu illerinde siyaseti DEM ve Demliler üzerinden değil, doğrudan oradaki parti teşkilatlarıyla kendi yürütür. Bölge halkıyla doğrudan iletişime geçer, onların desteğini almaya çalışır. Bu yönde takip edilecek bir politikanın hem CHP' ye hem de ülkeye faydası olur.
Maalesef CHP'de bu yönde bir yaklaşım görülmüyor. Kolay olanı tercih ediyorlar.
Biri DEMlilerle otobüsün üzerine çıkıyor diğeri yurt dışında kayyumlar üzerinden DEMi savunuyor.
DEMlenmek çalışmaktan daha kolay geliyor...
Prof. Dr. Mehmet Şahin- Haber7
Yorumlar17