Doğunun ihtişamı Şam ile başlar, Şam’ın ihtişamı Emevi camiidir…

  • GİRİŞ17.12.2024 08:24
  • GÜNCELLEME17.12.2024 08:24

Recep Tayyip Erdoğan, 5 Eylül 2012’de “…İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız. Bilali Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz.” dedi, yıllarca bu sözü Hükümete ve Erdoğan’a hatırlatıldı…

Oysaki, bu sözün tarihi ve sosyolojik arka planı vardı, bunu bilmek gerekiyordu. Bu sözün sembolik öneminin dışında bir de maddi bir gerçekliğe işaret eden yanı vardı, yine bu konuda muhalefetin kolaycılığı, ezberciliği, gerçeklerden uzaklığı son güne kadar, hatta zafere ulaşılmasından sonra bile devam etti…

Bu söz, aslında Suriye’nin özgürleşmesi, tarihinin, kültürünün, inancının ve coğrafyasının sahiplerine iadesinin parolası idi…

Şam, güzelliği ve bereketiyle övülen "Doğu'nun incisi" olarak anılır. 10. yüzyıl gezgini ve coğrafyacısı El Makdisi, şehri dört yeryüzü cenneti arasında yer aldığı için övmüştür. Şevki, “Doğu’nun şanı, ihtişamı Şam ile başlar” derken, 1867'de Şam’a giden Mark Twain “Şam için yıllar sadece anlardır, on yıllar sadece zamanın geçici önemsiz parçalarıdır. O, zamanı günlerle, aylarla ve yıllarla değil, yükselişini, refahını ve yıkıma sürüklenişini gördüğü imparatorluklarla ölçer. O bir tür ölümsüzlüktür. ”cümlelerini kullanır.

Ebu Ubeyde, cennetle müjdelenen, peygamberimizin övgüsünü kazanmış bir sahabedir… Halife Hazreti Ömer, İslam ordularının başkumandanlığına Ebu Ubeyde Bin Cerrah'ı getirir, 634-636 yılları arasında Bilad-ı Şam denilen bugünkü Lübnan, Filistin, Suriye ve Ürdün devletlerini içeren bölge Bizans'ı mağlup ederek fethedilir. Yani, Şam’ın İslam şehri olması 635 yılında Ebu Ubeyde Bin Cerrah’ın fethi ile başlar…

Ebu Ubeyde Bin Cerrah’ın bu güzel kokulu, cennetin yeryüzündeki görünümü olarak tasvir edilen şehirde ilk yaptığı işlerden birisi de MÖ 9. yüzyılda Aramiler döneminde Hadad Tapınağı, Romalılar döneminde Jüpiter tapınağı olarak bilinen, Bizans döneminde 391 yılında 1. Theodosius tarafından Aziz Yahya Kilisesi’ne dönüştürülen yapının kıbleye bakan bir kısmını Müslümanlar için camiye çevirmek olur. Bu kilisenin tam olarak cami olması ve günümüzdeki Emevi Camii’nin ortaya çıkışı Melik bin Abdülmelik döneminde 706 -714 yılları arasında gerçekleşir.

Şehir İslam tarihi boyunca iki tehlike ile karşı karşıya olmuştur; birincisi Haçlılar, ikincisi Fatimiler, Batiniler…İkisi de şehirden tarihsel aidiyetinin izlerini silmek ister… Gel gör ki, her ikisini de Şam’dan Türkler siler…

Emevi Camii’ne gelince, her zerresinde Türk izi vardır.

Cami 1069 senesinde tamamen yanarak kül olur, Selçuklu Sultanı Melik Şah 1083'te yeniden yapar. Anadolu’yu yurt tutmamızı sağlayan Sultan Alp Arslan oğlu olan Melikşah, İslam dünyasını işgallerden koruyan komutan olarak öne çıkar. Suriye'deki Fatımi izlerini siler, Hasan Sabbah'ın kurduğu terör düzenine savaş açar, Alamut Kalesi üzerine ordular gönderir.

Şam tarihi içinde bir diğer önemli komutan İmameddin Zengi ve oğlu Nurettin Zengi’dir. Büyük Türkmen sultanı ve komutanı hem Haçlılarla hem Fatimilerle uğraşmış, ayrıca Emevi Camii’ni genişletenlerden birisi olmuştur. Memlük Sultanı Kayıtbay da Emevi Camii’ni ihya edenler arasında yer almıştır. Haçlıları ve yok eden, Moğollara karşı duran kahramanlar da Memluklerdir.

Selçuklu şehirlerinde yaygın olarak görülen Türk Ulu Camii geleneğinde de bu ulu mabedin etkisi vardır.

Yavuz Sultan Selim de, Şam’ı fethettiğinde ilk Cuma namazını burada kılmıştır. Sadece namaz kılmamış, aynı zamanda bu büyük İslam eserini yeniden imar etmiş; büyütmüştür.

Tüm Osmanlı Türk hakanları bu güzel şehre de bu ulu mabede de her türlü ilgi ve hürmeti göstermiştir. Emevi Camii’nin çatısını şahsi ilgisi ve serveti ile onartan Sultan Abdülhamit’tir. Sultan Vahdettin’in kabri Şam’dadır. Hz. Yahya, Halife Muaviye, Selahattin Eyyubi gibi birçok büyük zat Emevi Camii içinde, yakınında yatar.

Bu ulu mabet, Emevileri, Abbasileri, Eyyubileri, Selçukluları, Memlukleri, Osmanlı’yı kısacası İslam tarihini birbirine bağlar.

Ne var ki İran, 1979 Devrimi sonrası Esad ailesiyle yakınlaşınca bu Camii de tarihinden koparmak ve bir Şia merkezi yapmak için çabalara girdi. Malum, İran-Irak savaşında Suriye İran’ın yanında yer aldı. 1990’larda ise İran varlığı Emevi Camii çevresinde kendisini rahatsızlık verecek derecede arttı. Sünni ulema defalarca bu rahatsızlıklarını Esad rejimine iletse de aldıkları cevap sadece şiddet oldu. Hz. Hüseyin Türbesi gerekçesiyle, İran, Camii’nin mimari dokusuyla da oynadı. Matem törenleri, Şii ayin ve ritüelleri, İran yanlısı hutbeler toplumda muazzam huzursuzluklara yol açtı.

İç savaşa giden yolda en önemli protesto merkezi Emevi Camii oldu… İç savaş boyunca da, tüm devrimcilerin iki önemli hedefinden birisi Emevi Camii’nde namaz kılmak, diğeri ise Kasiyun Dağı’nda kahve içmek ve bir zamanlar Kıbrıs mücahitlerinin hayali olan ‘‘Ah Makarios, ne dişli domuzdun sen’ cümlesinde olduğu gibi; ‘Ah Beşar Esed, ne dişli domuzdun sen…’ demek idi.

Çünkü Şam’ın yeniden fethi de, zaferin ilanı da ancak böyle olacaktı…

Bunun içindir ki, devrimcilerin ilk işi şehirlerini, özgürlüklerini, ülkelerini yeniden kazandıklarını, zafere ulaştıklarını ilan için bu ulu mabette namaz kılmak olmuştur…

Bunun içindir ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, gayet anlamlı ve bilinçli bir şekilde Emevi Camii’nde namaz kılmayı hedef olarak koymuştur…

Bunun içindir ki, zaferin müjdesi olarak Emevi Camii’de namazlar eda edilmiş, Kayisun Dağı’nda kahveler içilmiştir…

Bilinmelidir ki, Emevi Camii’ndeki bu namazlar, Ebu Ubeyde’nin, Melik Şah’ın, İmameddin ve Nurettin Zengi’nin, Selahaddin Eyyübi’nin, Sultan Kayıtbay’ın, Yavuz Sultan Selim’in, Sultan Abdülhamit’in, Suriye’nin Esed diktatörlüğünden kurtulması için hayatlarını veren tüm şehitlerin aziz ruhlarını muazzez kılmıştır…

Bilinmelidir ki, bu zafer tüm mazlumların, mağdurların, gariplerin, yerinden, yurdundan cüda edilenlerin zaferidir.

Şair der ya: “Bir gaza eyle ki, hoşnut et peygamberi!” işte öyle bir gaza olmuş ve pek büyük hoşnutlukları beraberinde getirmiştir…

Yorumlar11

  • mustafa 16 dakika önce Şikayet Et
    Dimağımda hoş bir tat bıraktı
    Cevapla
  • Harun Urgancı 24 dakika önce Şikayet Et
    Teşekkürler hocam.
    Cevapla
  • nevzat 51 dakika önce Şikayet Et
    çok faydalandım teşekkürler
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Servet arvas 59 dakika önce Şikayet Et
    Tebrik ediyorum Allah razı olsun çok sevindim çok ta güzel bilgileri okudum
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Misafir Hüseyin 1 saat önce Şikayet Et
    Tarihimizi, sıcaklığınızı da katarak ne güzel anlattınız Rabbim yüreğinize sağlık ve kaleminize kuvvet versin İnşallah.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat