Ahmaklar!
- GİRİŞ21.12.2024 10:55
- GÜNCELLEME21.12.2024 11:54
Türkiye’de yaşadığı topraklara düşman bir kesim var. Memleketin hayrına olan hiçbir şeyden memnun olmuyor, heyecan duymuyorlar.
Yüzlerinde ülkeye ait bir çizgi yok. Dilleri zehirli, sözleri kin ve nefret yüklü. Türk milletinin içinde yaşıyorlar ama bu milletin bütün değerleriyle kavgalılar. Anlaşılmaz ve tuhaflar.
Merhum Gemuhluoğlu’nun deyimiyle tarihe ve coğrafyaya dost değiller. Dost olmadıkları için tarih bilincinden mahrum coğrafya bilgisinden uzaklar. Dün bilgileri olmadığından bugünü okumakta zorlanıyor ve saçmaladıkça saçmalıyorlar.
Suriye’ye kıtalar ötesinden gelip yerleşen emperyalist ABD’yi sorgulamak yerine yüzyıl önce her şeyiyle bizim ve bizden olan bir yerde Türkiye’nin varlığını tartışmaya açacak kadar ahmaklar.
Siyonistlerin soykırım yaparak kendilerine ait olmayan toprakları işgal etmesine ses çıkarmazken Türk devletinin terör devleti kurmak isteyen hainlere yaptığı operasyonlara karşı çıkacak kadar da gaflet ve delalet içindeler.
Türk devleti ne zaman sınırları dışında bir cümle kurmaya kalksa hemen ayaklanıp sözü boğmaya çalışıyorlar.
Orada ne işimiz var, burada ne işimiz var sakızını çiğnemekten yorulmadılar.
ORALARDA NE İŞİMİZ VAR!
Tarih bilmezlere biraz tarihi hatırlatmakta fayda var. Türk milletinin başka coğrafyalara yaptığı seferleri batılı bir zihinle okuyanlar bu duruma başka amaçlar yüklüyor. Türk’ün çağırılan, medet umulan olduğundan bihaberler.
Bugüne ışık tutması açısından şu tarihi bilgiyi hatırlatmakta fayda var. Abbasi halifesi Kaim Biemrillah neredeyse bin yıl önce Arapların yönetim gücü zayıfladığında Tuğrul Bey’den yardım istedi. Türkler yardımlarını esirgemedi ve gerekeni yaptı.
Böylelikle yüzyıllarca süren barış huzur ortamına geçildi.
Farklı ırk ve inançtan olan her insan kendisini güvende hissetti. Bugünlerde sıkça paylaşılan “Türk beklenendir.” sözünün kaynağı da o zamanlara uzanmaktadır. Türk çağırılandır. Çağrıya uyandır. Sarıldığına güven veren, gittiği yere huzur götürendir.
İslâm dünyasını yüzlerce yıl Türkler yönetti. Hindistan’dan Fas’a, Arabistan’dan Kazan’a kadar muhteşem bir sistem kurdular. Huzur ve güven ortamı oluşturdular.
Batı emperyalizmi çeşitli oyunlarla yirminci yüzyılda Türklerin hâkimiyetine son verdikten sonra coğrafyamız karanlık bir döneme girdi. Topraklarımızı bölebildikleri kadar bölüp paramparça ettiler. Kafalarına göre haritalar çizdiler. Onlarca Arap devleti üretip başlarına kuklalar yerleştirdiler.
Bu kuklalar efendilerine yaranmak için yarışırken halklarına da zulmetmekten kaçınmadılar. Adları Ahmet, Mehmet, Hüseyin, Şerif olan krallar, Batı’nın emir eri olmayı kabul ettiler ve yüz küsur yıldır bu şekilde coğrafyamızda hüküm sürdüler.
Bir yandan toplumlarına kendilerini ölümsüz olarak sunarken bir yandan da Türk korkusuyla yaşadılar. Türklerin dönüşü onların rüyalarını kaçırdı.
Türklerin gelmesiyle halkların huzura kavuşacağını bilseler de kendi saltanatlarını kurtarmak için daima düşmanlık ürettiler. Fakat korkunun ecele faydası yok. Mazlum mağdur halkların artık tahammülü kalmadı. Yüz yıl sonra Türkleri yeniden çağırdılar. Bu halkların daveti olduğu kadar tarihin de bir çağrısıydı.
Osmanlı’nın dağılmasından sonra Orta Doğu’da hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Halklara kan ağlattılar. Türk milletinin tarih boyunca kurtarıcı bir millet olarak hafızalara kazınması boşuna değildir.
Evlerine Türk bayrağı asan mazlumlar, bir asırdır hilalin özlemiyle yaşadı. Bu coğrafyalardaki insanlar, Türklerin yeniden gelip nizam ve adalet getireceğine dair umutlarını hiç kaybetmedi.
Bugün Suriye, Lübnan, Libya gibi ülkelere Türkiye’nin kayıtsız kalması mümkün değil.
Sayın Cumhurbaşkanının ‘Türkiye Türkiye’den büyüktür’ sözü gayet manidardır. Fitne odakları karşı çıksa da hakikat budur.
Geldiğimiz süreçte sınırlarımızı koruyabilmek için bile sınırlarımızın dışında olma mecburiyetimiz vardır. İçeriyi müdafaa için dışarıya çıkmamız gerekmektedir.
TÜRK NEDEN BEKLENENDİR!
Türk beklenendir çünkü fethettiğimiz her yerde insanı ve adaleti merkeze alan bir anlayışa sahip olduk.
Biz Türkler bulunduğumuz bütün ülkelerde Horasan erenlerinin irfanî anlayışıyla hareket ettik. Ayırmadık ayrıştırmadık. Gönüller yaptık, gönüller kazandık.
Kaos ve karmaşadan uzak, insanlığın sulhu ve selameti için çalıştık. “Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için. Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.” diyen Yunus’un diliyle seslendik 72 millete.
Bizler hangi dinden hangi ırktan olursa olsun insana insan olduğu için değer verdik. Yaratılanı yaratandan ötürü sevdik.
Atalarımızın hâkim olduğu coğrafyalarda hiç kimse inancı nedeniyle haksızlığa uğramadı, herkesin hakkı kanun önünde her zaman korundu.
Vicdan sahibi batılı bir ilim adamı olan Brockelman bakın ne diyor:
“Müslüman Türkler, fetihler esnasında isteselerdi Hristiyanları tamamen yok edebilirlerdi. Fakat mensubu bulundukları din, buna müsaade etmez.”
Türk Milleti farklı unsurlarla birlikte yaşama modelini her zaman başarıyla sürdürmüş aleyhine dahi olsa adaletten asla vazgeçmemiştir.
Fethedilen toprakları baskı ve zulüm gördüğü gerekçesiyle terk eden hiç kimse olmamıştır. Kiliseler, havralar, camiler açık olmuş, gönüller kırılmamış, fikirler susturulmamıştır. Bu hususta sayısız örnek verebiliriz.
Hülasa Türk milleti ne zaman sınırlarının dışına çıkmışsa insanlık için her zaman hayırlı olmuştur. İçimizdeki gafiller kabullenemese de bu böyledir.
Mahmut BIYIKLI / Haber7
Yorumlar33