Trump PKK/YPG konusunda nasıl bir tutum sergileyecek?

  • GİRİŞ24.12.2024 08:36
  • GÜNCELLEME24.12.2024 10:08

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Şam’da Yeni Yönetimin lideri Ahmet Şara ile yaptığı basın toplantısında, Trump dönemi ve Suriye’deki Amerikan varlığı ile ilgili bir soruya ‘kitabın ortasından’ diyebileceğimiz türden bir cevap verdi.

Oraya geleceğim ama önce 8 Aralık sonrasına dair bir durum tespiti yaparak ilerleyelim.

Suriye’de 61 yıllık BAAS rejiminin devrilmesi, kimilerinin düşündüğünün/zikrettiğinin aksine PKK/YPG içinde ciddi bir huzursuzluğa neden oldu.

Yaslandığı iki koltuk değneğinden birini kaybeden bir kişinin huzursuzluğu neyse, o türden bir huzursuzluk bu.

Sahada bir takım mevzi kayıpları da söz konusu oldu.

Fırat’ın Batısındaki Tel Rıfat ve Mümbiç’ten çıkarılmaları, Güneydoğu Suriye’de Deyr-i Zor bölgesindeki kayıpları vs.

8 Aralık sonrasında, Yeni Suriye’nin yeni yönetimi, Suriye’nin ‘Kürt Meselesine’, PKK/YPG’nin en istemediği yerden yaklaştı. 

“Suriye Kürtleri ile PKK/YPG’yi birbirinden ayırıyoruz” deyip, Suriye Kürtlerine sahip çıkarken, YPG’ye “Sizinle olmayız” deyip dirsek gösterdiler.

Ahmet Şara, YPG’nin istediği federal yönetim anlayışını da reddetti, merkezi bir sistemle hareket edeceklerinin mesajını verdi.

Ankara adına, 8 Aralık’tan sonra yapılan açıklamalarda da, dikkat etmişseniz, YPG’nin kendini feshetmesi dışında bir seçeneğin gündemde olmadığına dair mesajlar veriliyor.

Örneğin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Mısır dönüşü yaptığı açıklamada, PKK/YPG’nin ‘yarınının’ olmadığını dair vurgular içeren sözleri bu minvalde önem taşıyor.

Şurası net:

Bu aşamada, PKK/YPG’nin ‘yarınının’ nasıl olacağı sorusuna, bu örgütün yaslandığı diğer ‘koltuk değneğinin’ yani ABD’nin, nasıl bir tutum alacağı sorusu ile bir cevap verilebilir.

Pentagon ve Centcom adına, 8 Aralık sonrasında, örgüte destek vermeye devam edeceklerine dair açıklamalar yapıldı.

Hatta bu süreçte Suriye’deki ABD askeri sayısının 900’den 2 bine çıkarıldığı da ortaya çıktı.

Böyle bir zeminde şimdi gözler, 20 Ocak’ta başlayacak olan Trump’lı yeni döneme çevrilmiş durumda.

İşte tam bu noktada, yazının başında Hakan Fidan’ın ‘kitabın ortasından’ dediğim sözlerine gelebiliriz.

FİDAN: TRUMP ABD’NİN SURİYE’DE KALMASINA BİR TÜRLÜ ANLAM VEREMEDİ

Fidan, Şam’daki basın toplantısında sorulan soruya cevap verirken, Trump’ın çok büyük birkaç özelliği olmasından bahisle söze girdi:

“Sayın Trump’ın çok büyük birkaç özelliği var. Bunlardan birisi net olması ve sadece ve sadece Amerika’nın çıkarlarını esas alması.”

Devamında, Suriye’deki Amerikan varlığına Trump’ın baktığı yerden bakarak cümleler kurdu Fidan.

Şöyle sürdürdü sözlerini:

“Bu denkleme, bu probleme baktığı zaman şunu gördü. DAEŞ tutuklularına bir çözüm bulunduğu takdirde Amerikalıların burada kalmasına hiçbir lüzum yok. Niye oradalar, Amerika’ya bunun getirisi ne bunu bir türlü anlamadı. Dolayısıyla sisteme birkaç defa talimat verdi.”

ABD ASKERİNİ SURİYE’DE, ABD SİSTEMİ İÇİNDEKİ İSRAİL YANLILARI TUTUYOR

İşte bu noktada Hakan Fidan’ın Suriye’deki Amerikan varlığının asıl gerekçesine dair sözleri ön plana çıkıyor.

Yukarıdaki cümlelerinin devamında Fidan, Suriye’deki Amerikan varlığının asıl gerekçesine dair bir durum tespiti yapıyor ve ismini vermeden Amerikan sistemi içinde olup da ABD’nin çıkarlarını değil, İsrail’in çıkarlarını gözetenlerin bulunduğuna dikkat çekiyor.

Tam olarak şöyle diyor Bakan Fidan:

“Fakat Amerikan sistemi maalesef sadece Amerika’nın çıkarını değil, adını vermek istemediğim başka ülkelerin de çıkarlarını gözeten insanlarla dolu. Burada Amerika’nın çıkarları açısından bakıldığı zaman, bir matematik hesap yaptığınız zaman, yani Türkiye mi önemli, PKK gibi bir terör örgütü mü önemli? Sayın Trump buradaki matematiği hemen görüyor. Ama başka türden niyeti olan, Amerika’yı orada tutmakla bölgede istikrarsızlığı temin eden bir terör örgütüne kan vermekle başka bir amaca hizmet edilebileceğini de hesaba katan insanlar da var sistem içerisinde.”

Hakan Fidan bu ifadeleri de kullandıktan sonra, “Ben yeni dönemde Sayın Trump’ın daha kararlı, daha güçlü Amerikan çıkarlarını ve sadece Amerikan çıkarlarını öne alan bir iradeyle bu soruna daha farklı yaklaşacağına inanıyorum” diyerek sözlerini tamamlıyor.

Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere Ankara, 20 Ocak’ta başlayacak olan Trump döneminde PKK/YPG meselesinin Türkiye’nin kabul edebileceği bir çerçeve içinde çözülebileceğine dair bir beklentiye sahip.

Yine Fidan’ın sözlerine yansıdığı gibi, DAEŞ tutukluları meselesi, yahut bu örgütün yeniden dal budak salma tehdidine karşı Ankara, Amerikan yönetimine teminat vermeye hazır.

10 gün önce bir araya geldiğimizde Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, ABD’ye, “Terör örgütü PKK/YPG ile hareket etmeyi bırakın. Görevlendireceğimiz 3 komando tugayı ile DEAŞ’a karşı birlikte mücadele edelim” teklifinde bulunduklarını ama olumlu cevap alamadıklarını” söylemişti.

Bu teklife geçmişte neden olumlu bir cevap alınamadığını Hakan Fidan’ın sözleri yeterince açıklıyor.

Trump, muhalifler Halep üzerinden Şam’a doğru ilerlerken, “Biz karışmayacağız, bu bizim savaşımız değil” şeklinde açıklamalar yapmıştı.

Zaten, Ortadoğu’daki Amerikan varlığını da ‘gereksiz masraf’ olarak gördüğü biliniyor.

Geçen hafta kendisine sorulan bir soruya cevap verirken de Trump, “Suriye’nin anahtarının Türkiye’nin elinde olacağına” dair bir tahminde bulundu.

O konuşması, Trump’ın Suriye’de YPG’yi korumak için bir mesai harcamaya istekli olmadığına dair imalar da taşıyor.

Buna rağmen, Amerikan sistemi içinde olup da İsrail’in çıkarlarını Amerika’nın çıkarlarından daha fazla önemseyenler Trump’ı yine frenlemeyi başarabilirler mi?

Yoksa, Trump bu defa, Şam’daki rejim değişikliğini de hesaba katarak Türkiye ile işbirliği içinde mi hareket eder?

20 Ocak sonrasına dönük en temel soru bu.

Mehmet Acet / Haber7

Yorumlar20

  • Ersever 9 saat önce Şikayet Et
    ABD yi ABD liler yönetmiyor ki.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Vatandaş 10 saat önce Şikayet Et
    Kenedi suikastı aklıma geldi.En mantıklı sonuç bu, istatistiksel tarihi gerçekleri göz önüne alırsak...Bu perspektif ten giderse, Trump un sonu iyi görünmüyor...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Habil 10 saat önce Şikayet Et
    Bu şeye benzemiyor mu? Bir kaç ay önceye kadar, Putinin övgülere boğulmasına. Putin ABDye karşı yardım edecek, pkkyi yok edecek, ucuz gaz verecek, enerji üssü yapacak, sonuç? smöyü bombalayan rus uçakları. Orta doğuda bir şey istiyorsan, bunu kendi gücünle yaparsın. Trumpa güvenirsen, Putine güvenirsen hiçbir şey kazanamaz, çok şey kaybedersin. Onlar kendine rakip güçlü Türkiye istemez..
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Eskr. 12 saat önce Şikayet Et
    Hocam esas amaç anadolunun ile arab sünnileri ayırmak için kurulan şia koridorunu kıran türk devleti ile batı israil ve iran araç olarak kullanılarak savaştırılmak isteniyor bilginiz olsun, bu döngü kırılırsa dünyanın en zengin ülkesi türkiye cumhuriyeti olacaktır bilesiniz.selam ederim.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • HIDIR BUDUR 12 saat önce Şikayet Et
    Amaçları belli. İsrail’in güvenliğini sağlamak ve enerji koridorlarına hakim olmak. Bölgede güçlü ve büyük devletleri yıkmak amaç. Onun için başta Türkiye olmak üzere büyük devletler hedefte. Enerji koridorunu hakimiyetleri altında tutmak istiyorlar. “PYD ile Türkiye’yi bir araya getirmek” gibi bir hayalin peşinden koşuyorlar. Amerikalılar Türkiye’yi PYD/YPG-PKK ile muhatap kılmak istiyor.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat