Türkiye’de özgürlük var mı?
- GİRİŞ25.12.2024 08:49
- GÜNCELLEME25.12.2024 08:49
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye, 180 ülke içerisinde 158'inci sırada.
Türkiye durumun “çok vahim” olduğu ülkeler kategorisinde.
Klasik tabirle ülkemiz dünyanın en özgür demokratik ülkesi değil, kabul!
Ama bu kadar da değil!
Endekste ilk üç sırada sırasıyla Norveç, Danimarka, İsveç yer alıyor.
Arada takip etmeye çalışıyorum da bu ülkelerde “özgür” denilen basın “olsa da olur olmasa da olur bab-ında…”
Yani bir önemi, özelliği, bir haber çeşitliliği yok.
Mesela 200 gazeteciyi öldüren İsrail sıralamada Türkiye’nin üstünde.
Ama Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) 2023-2024 Basın Özgürlüğü Raporu'na göre "Türkiye’de gazeteciler tutuklama, gözaltı, sansür ve baskı görüyor.”
Kusura bakmayın!
Türkiye, dünyada belki de çok az ülkede bulunan medya çeşitliliğine sahip.
“Muhalif” diye bilinen medya organları sayı, tiraj, rating olarak gayet özgür, güçlü.
Haber çeşitliliği dünyanın neredeyse hiçbir ülkesinde bulunmuyor.
Bir kazanın, bir cinayetin, bir siyasi açıklamanın bu kadar irdelendiği, fotoğraf analizlerinin dahi yapıldığı bir başka medya zor bulursunuz.
Buna rağmen düzmece raporlarla Türkiye’yi Zambiya’dan daha alt sırada gösterenlere inanacaksak o zaman durum vahim.
Özgürlük naraları atanların varoluşsal hedefi Cumhurbaşkanı Erdoğan…
“Diktatör!” diyerek başladıkları cümleleri genelde küfür, hakaret ve yalanlarla bitiren bu güruh, gerçeği bal gibi bilmelerine rağmen gönüllü / görevli olarak çarpıtma yapıyor.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House raporunda da Türkiye başlığında benzer bir tablo mevcut.
Raporda,
+seçim adaletinden
+muhalefet kayıplarına,
+otoriterleşen iktidarın hakimiyeti algısından
+muhalefet liderleri ve gazetecilere yönelik taciz, tutuklama ve ceza soruşturmalarının baskı atmosferi oluşturduğuna kadar bir dizi madde mevcut.
Acaba biz başka bir ülkede yaşıyoruz da haberimiz mi yok?
Mesela Ayşenur Arslan, Halk TV'deki programında Ankara'daki bombalı saldırıya ilişkin şu ifadeleri nedeniyle gözaltına alınmıştı.
"Kendini patlattığı söylenen kişi, belki de üzerinde patlayıcı olduğunu bilmiyordu. Çünkü o kadar manasız ki, gelip hiçbir şey yapamadan... Hiçbir şey yapamadan ölünmez."
Toplum büyük tepki gösterirken kendi çevresi “basın- ifade özgürlüğü” üzerinden kıyasıya sahip çıktı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Valiye “it”, YSK üyelerine “ahmak” dedi.
Toplum büyük tepki gösterirken kendi çevresi “siyasi baskı / ifade özgürlüğü” üzerinden kıyasıya sahip çıktı.
Mesela tutuklu gazeteciler arasında sayılanlardan bazılarının alacak verecek, dolandırıcılık gibi suçlamalarla yargılandığı biliniyor.
Ama listede onlar da var.
Yine mesela Gazeteci Can Ataklı, şehit babasının cenazede "Selahattin Demirtaş'a, Osman Kavala'ya selam gönderenlere de hakkımı helal etmiyorum" demesi üzerine
-"Kimsin lan kimsin? Şehit babası olunca canının istediğini söylemeye hakkın mı var?" ifadelerini kullanmıştır.
Toplum büyük tepki gösterirken kendi çevresi “basın- ifade özgürlüğü” üzerinden kıyasıya sahip çıktı.
Yüzlerce örnek var ama bu sayfayı daha çok kirletmek istemem.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelmiş geçmiş siyasetçiler arasında alenen en çok hakaret edilen lider.
Sevilmediği için değil, seçim sonuçları ortada…
Gönüllü / görevli aşırıların kendisine tahammül edemediği için.
İşte, en son asgari ücret twitinin altına ağır küfür yazan müptezel buna bir örnek mesela.
Tek bir soru var sorulması gereken.
Erdoğan, hakaret etmeden kendisini eleştiren birine şimdiye kadar dava açtı mı?
Ya da eleştiri yapan birine bir tepkisi oldu mu?
İşte bu yüzden ülkemizdeki gönüllü / görevli aşırıların sözde analizlerini yurt dışı bağlantıları üzerinden tekrar önümüze batı kaynaklı gibi ısıtıp ısıtıp getirenlere artık bir “yeter!” deme hakkımız da mı yok?
Mustafa Yıldız / Haber7
Yorumlar4