Kötü kölenin en berbat yeri dilidir…
- GİRİŞ31.12.2024 08:19
- GÜNCELLEME02.01.2025 09:29
Dış politika, bir ülkenin milli menfaatlerini (yararlarını/çıkarlarını), güvenliğini, ekonomik ve stratejik hedeflerini koruma ve geliştirme amacı güder. Bu çıkarlar, ülkenin tarihsel, coğrafi, ekonomik ve kültürel bağlamı içinde şekillenen ve zamanla değişen bir dizi faktörü içerir. Bunun içindir ki, ülke çıkarları söz konusu olunca, o ülkenin başkentinden olaya bakmak ifadesi ile milli duruş, milli politika ifade edilir. Şayet o ülkenin başkentinden bakılmıyorsa, bir başka başkent eksenli olaylar değerlendiriliyorsa büyük sıkıntı var demektir.
Günümüzde milli çıkarlar, büyük ölçüde bir ülkenin ekonomik kalkınması, küresel ve bölgesel güvenliği, diplomatik ilişkilerdeki etkileşimi, askeri gücü ve enerji güvenliği gibi unsurları içermektedir.
Türkiye gibi coğrafi olarak stratejik bir noktada bulunan bir ülke için dış politika, bu çıkarların korunması bakımından kritik bir rol oynar.
Keza, Türk dış politikanın temel hedefi de bölgesel ve küresel düzeyde istikrar, güvenlik, ekonomik kalkınma ve milli egemenliğin korunmasıdır.
Türkiye'nin Orta Doğu'dan Balkanlar’a kadar geniş bir coğrafyada aktif bir dış politika izlemesi, yalnızca güvenliğini değil, aynı zamanda ekonomik ilişkilerini ve siyasi etkisini artırmaya yöneliktir.
İmparatorluk bakiyesi bir ülke iseniz, geniş sınırlarınızda bu gün irili ufaklı kırkın üzerinde devlet çıkmışsa, bu devletlerin her biri ile tarihi, kültürel, inanç bağlarınız varsa, vatandaşlarınız arasında bu ülkelerle vatandaşlık bağı ile veya gönül bağı ile ilişkileri sürenler varsa, bu ülkelerde konuşulan kimi anadiller, sizin vatandaşlarınızın bir kısmının da ana dili ise, siyasetinizi belirlerken, milli politikanızı şekillendirirken tarihin ve talihin size armağan ettiği bu zenginlikten uzak düşünemez, davranamazsınız…
Bu ülkelerle ve vatandaşlarıyla doğal olarak en fazla ve yoğun ilişki konusunda bir rüçhaniyet hakkınız olacaktır. Olmak zorundadır da…
Kaldı ki, ilgisiz kaldığınızı düşündüğünüzde veya gerçekten kaldığınızda dahi buralardaki olumlu ve olumsuz her gelişme sizi etkiliyorsa bigâne kalmanız, “neme lazım” demeniz, “aman efendim, ne işimiz var bizim oralarda!” türünden bir tavır, tutum geliştirmeniz asla akla ve mantığa uygun olmayacaktır…
Hele, bunun da ötesinde çevrenizdeki her konuyu, “büyük olana, güçlü olana, egemene, okyanus ötesine” havale edip, onların istediği gibi çözmelerini beklemek bir süre sonra sizin de o büyüklerin üzerinizde istediği gibi tasarruf hakkını getirecektir ki, böylesi bir durumda hiçbir pişmanlık asla fayda vermeyecektir…
Dış politika, “milli politika” olarak da tanımlanır. Genel olarak dış politika konusunda ana akım/ ana damar/ ana nehir partiler arasında, iktidarı ve muhalefetiyle bir görüş birliği, yaklaşım benzerliği vardır. Kuşkusuz ki, partilerin birbirlerinden farklı yaklaşımları ve önermeleri olabilir ama temelde ülke menfaati tanımına gidilince bu ayrılık var olan çıkarı tehlikeye atmaz veya çıkarı yok sayacak bir noktaya evrilmez…
Türkiye, tarihinin en çalkantılı ama bir adım ötesi Türkiye Yüzyılı olabilme ihtimali en yüksek günlerini yaşıyor. Bu kadar önemli bir zaman diliminde olağanüstü işler gerçekleştiriliyor. Bölgenin ve ülkenin en kronik sorunları birer birer ortadan kaldırılıyor veya kaldırılmak isteniyor.
Bu kadar büyük çıkar çatışmalarının olduğu bir alanda ve dönemde, başka ülkelerin veya başka yapıların yaklaşımlarındaki karşıtlıklar anlaşılabilir ama ülke içinde iktidar ve ana muhalefet arasında bu kadar derin anlayış farkı biraz hatta birazın ötesinde fazla görünüyor…
Düşünün ki, Kafkasya barışını ipotek altına almış olan Ermenistan’ın işgalci politikalarına karşı Türkiye, haklı olmasının yanı sıra kardeşi olan ülke Azerbaycan’ın yanında yer almış; muhalefet meseleye Erivan’dan, Paris’ten bakmış…
Düşünün ki, kendi kültür, tarih ve inanç coğrafyamız ve muazzam bir ekonomik, stratejik güç alanımız olan Libya konusunda muhalefet Moskova ile olmuş, Wasington ile olmuş, Brüksel ile olmuş, Paris ile olmuş ama Ankara’dan bakamamış… Oysaki Türkiye’nin Libya’daki askeri varlığı ve uluslararası düzeydeki diplomatik çabaları, hem enerji güvenliği hem de bölgesel istikrar açısından kritik öneme sahiptir.
Düşünün ki, Irak’ta terörle mücadele edilirken, pençe-kilit atılırken, Kalkınma Yolu oluşturulurken, yine kendisine atlastan penceresinden bakacak başka şehirler bulmuş ama ülkenin başkentini görememiş…
Düşünün ki, Partinin önceki genel başkanlarından Ecevit “Kıbrıs fatihi” ama şimdiki yönetim, Rum-Yunan tezlerini öne çıkaranları kendileri için adada müttefik olarak belirlemiş, zafer gününde gidip onlarla birlikte poz vermiş, açıklama yapmışlar…
Düşünün ki, Suriye’de Türkiye barış için, istikrar için, yıllar boyu ülkemize ve insanlarımıza kan kusturan terör örgütlerinin hamisi müstebit rejimin gitmesi için mücadele verirken muhalefet yine başka başkentlerde dolaşmış, birbirinden tutarsız politika önerileri ile ortaya çıkmış…
Dememişler ki, Suriye'deki iç savaşın bitmesi, hem sınır güvenliği hem de bölgesel istikrar açısından önemli bir adımdır. Keza, Türkiye'nin enerji güvenliği konusunda yaptığı diplomatik atılımlar, özellikle doğalgaz boru hatları ve enerji projeleri, milli çıkarları doğrultusunda kritik bir öneme sahiptir. Türkiye’nin küresel arenada, NATO üyeliği ve AB ile müzakere süreçlerinde de bu milli çıkarlar doğrultusunda hareket etmesi gerekmektedir.
Maalesef, Özgür Özel başta olmak üzere CHP yöneticilerinin, Suriye’ye ilişkin açıklamaları son derece kafa karıştırıcı ve tutarsızlıklar içermiştir. Bu durum, hala olup biteni kavramadıklarını, Türkiye’nin çıkarlarının nerede olduğunu idrakten uzak durduklarını göstermektedir. Anlık, duygusal, gerçeklerden uzak, ortaya çıkan başarının Hükümete artı yazmaması üzerine kurgulanmış, hatta provokatif bir seyir izlemektedir…
Decimus Iunius Iuvenalis , Juvenal adı ve Yergiler adlı eseri ile bilinen ve Latin edebiyatının gümüş çağının önemli kişiliklerinden olan Romalı şair’in bir sözü vardır: “Lingua mali para pessima servi.” Yani, ”Kötü kölenin en berbat yeri dilidir…”
Yorumlar19