Atina'nın sonu Şam'a benzer mi?
- GİRİŞ11.01.2025 08:57
- GÜNCELLEME11.01.2025 08:57
Ankara'dan Beşar Esed'e ilk davet Temmuz ayında gelmiş; Ancak Türkiye'nin diyalog talebine küstahça yaklaşmıştı Baas rejimi. Nitekim 6 ay içerisinde sonları geldi, devrimle neye uğradıklarını şaşırdılar.
Şimdi Ankara'dan Yunanistan'a diyalog vurgusu geliyor peş peşe. Bakalım önümüzdeki günler nelere gebe..
TRUMP PANAMA'YI NEDEN İSTİYOR?
Donald Trump daha koltuğa oturmadan dünyayı karıştırmayı başardı Panama, Kanada ve Grönland çıkışlarıyla. Doğu Akdeniz'deki Türkiye-Yunanistan gerilimine benzerlik arz ettiği için ABD-Panama gerilimini kısaca özetleyelim öncelikle.
1900'lü yılların başında Kolombiya'nın bir bölgesi ayrılıkçı isyanlarla dünya sahnesine çıkmış, ABD'nin söz konusu bölgeyi tanıması ve Kolombiya'ya amiyane tabirle "Sakın buraya karışayım deme" uyarısıyla "Panama" devleti kurulmuştu. O Panama, 1979 yılında Panama kanalının hakları üzerine ABD ile anlaşma gerçekleştirdi. Maddelerden biri kanalın başka bir ülkenin etki alanında bulunmamasını içeriyordu. Fakat 2010'lu yılların ortalarından bu yana Çin, bölgede ABD'ye tehdit oluşturacak derecede varlık sergiledi.
Çin tarafından genişletilen Panama Kanalı, Çin'in küresel ticaretinde stratejik rol oynuyor. 20 Ocak'tan sonra özellikle Çin ile ekonomi üzerinden savaşması beklenen Trump'ın, Kuşak Yol Projesinde Panama'yı Latin Amerika'nın merkezi olarak gören Çin'e müdahale etmek istemesinden daha doğal ne olabilir? Ayrıca Panama, sadece ekonomik anlamda değil siyasi olarak da Çin'e yaklaşmış, 2017'de Tayvan ile diplomatik ilişkileri sonlandırma kararı almışken..
Nitekim bu gerilim 23 Aralık'ta Trump'ın Panama Kanalı için sarf ettiği “Birleşik Devletler Kanalı’na hoşgeldiniz.” paylaşımı ile zirveye ulaştı. Panama'dan her ne kadar “Kanalın her bir santimetre karesi bize ait ve öyle de kalacak.” yanıtı gelse de Trump münakaşayı "göreceğiz" diyerek tamamladı.
TRUMP'IN PANAMA HAMLESİNİN TÜRKİYE İLE İLGİSİ NE?
Anlaşmaya uyulmaması sonucunda müdahale hakkını ortaya koyan ABD, aslında Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de savunduğu tezlere yakın bir duruş sergilemiş oldu. Çünkü Yunanistan, Lozan anlaşmasını ihlal ederek birçok adayı silahlandırmış ve askeri hüviyet kazandırmış durumda. Mutabakattaki ihlal, Türkiye'ye tıpkı Panama'ya müdahale girişiminde bulunmaya kalkışan ABD gibi "müdahale" hakkı tanıyor aslında. Ankara müdahaleye sıcak bakıyor mu? Şimdilik hayır.
Bu nokta aklımızın bir köşesinde dururken, Türkiye'nin mevcut pozisyonuna tekrar göz atalım. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile gerçekleştirdiği basın toplantısında sağduyudan yana bir irade ortaya koyarak, "Yunanistan'ın, Türkiye'nin, KKTC'nin ve GKRY'nin hep beraber bir araya gelerek daha iyi bir geleceği bölgemizde inşa etmesi mümkün" dedi. Yani aynı Esed rejimine sunulduğu gibi, barış güvercini seçeneği koyuldu masaya. Ardından İstanbul'da medya kuruluşlarının temsilcileriyle buluştu ve burada da iki ülke arasında yakalanan olumlu ivmeyi 2025'te devam ettirmek istediklerini belirtti.
Bugüne dek Atina'ya en üst makamdan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan da benzer çağrılar gelmiş, ancak bu çağrılar kimi zaman hak ettiği değeri görememişti. Bu nedenle Dışişleri Bakanı Sayın Fidan'ın açıklamaları, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in Mavi Vatan 2025 Tatbikatı'nda yaptığı açıklamalarla birlikte okunmalı. Bakan Güler, tatbikata iştirak ettikten sonra şu ifadeleri kulandı.. "Başta komşumuz olmak üzere herkes emin olmalıdır ki bizler, Akdeniz ve Ege Denizi'ni istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istiyor, bunun ülkelerimize ve halklarımıza büyük yarar sağlayacağına inanıyoruz"
Görüldüğü üzere Ankara, Atina'ya yeni bir şans vermiş durumda. Anlaşmalara uyması, Akdeniz'de gerilimin tırmandırılmaması ve olumlu atmosferin baltalanmaması yönünde. Peki Yunanistan dinlemezse, Türkiye'den Trump'ın Panama çıkışı gibi bir adım gelebilir mi?
ATİNA'NIN SONU ŞAM'A BENZER Mİ?
Doğu Akdeniz'de dengeler Türkiye'nin lehine değişiyor. Suriye'de Esed rejimi devrildikten sonra yerine gelen yeni hükümet ile Ankara arasında önemli bir iletişim olduğu çok açık. Yine Suriye'nin Doğu Akdeniz'deki ortaklığı da Türkiye ile oldukça anlam kazanacak şüphesiz. Türkiye'yi Mısır ile Suriye ile Lübnan ile yeni MEB anlaşmaları yaparken görmek, Yunanistan'a ıstıraptan başka bir şey vermeyecek. Bu nedenle de Türkiye'nin olası Doğu Akdeniz hamlelerinin önüne geçebilmek için her yolu denemeye hazır bir görüntü içerisindeler.
Örneğin askeri anlamda ABD ve İsrail'e bel bağlamış durumdalar. Yunanistan’ın neredeyse tüm şehirlerinde ABD üsleri var artık. ABD F35-leri de proje ortaklığından çıkardığı Türkiye yerine Yunanistan'a verdi fakat 20 adet uçak 2028'de teslim edilecek. Yani Türkiye'nin KAAN'ı envantere kattığı tarihte. Aynı zamanda Türkiye, ABD'den sipariş ettiği modernize edilmiş F-16'ları da teslim alacak. Sözün özü hava gücünde ve İHA teknolojisindeki üstünlük göz önüne alındığında Türkiye, Yunanistan'ın bir adım önünde olacak orta ve uzun vadede. Donanması, askeri kabiliyetleri ile de Türkiye önde.
Yunanistan bu farkı kapatmak için önce AB'den Hava Savunma ortaklığı arayışına girse de beklediğini bulamadı. Bunun yerine İsrail ile yakınlaştı. Tel Aviv bir tarafta Suriye'den Türkiye'ye sopa göstermek isterken bir taraftan da Akdeniz'de Türkiye'nin karşısında yer alma fırsatını tepmedi elbette. Demir Kubbe modeli bir korunma kalkanı için Atina cephesi 2 milyar avroyu gözden çıkarmış durumda.
Yine de bu askeri destek ne kadar sürdürülebilir? Yazımızın başında zikrettiğimiz Panama, Kanada ve Grönland meseleleri öyle gözüküyor ki Trump'ın listesinde Yunanistan'dan daha önde. Trump'ın küresel liderlik rolünü baskın şekilde göstermek istediği, hayalindeki Amerika devleti, yakınındaki tehditlere önlem almadan uzak bölgelerdeki planlarını ne kadar sağlıklı yürütebilecek?
Elbette Atina’nın sonu Şam gibi olmayacaktır. Hem NATO ülkesi hem de Batı’nın önemli bir müttefiki. Ancak Yunan basınından, Ta Nea gazetesinde yayınlanan bir makalede silahlanmaya dair geçen şu ifadelerle sözlerimi noktalamak istiyorum.
“Yunanistan silahlanma programını ihmal etti, Türkler ise çılgınca silah yarışına girdi. Dengeler Yunanistan aleyhinde değişti ve bu durum Türkleri cesaretlendirdi. Savunmaya yatırım yapmadığımız takdirde geri çekilme veya savaş ikilemiyle karşı karşıya kalacağız”
Hüseyin Akif Küçükal / Haber7
Yorumlar4