Geçtiğimiz Cuma günü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan İstanbul’da yerli ve yabancı gazetecilerle bir araya geldi biliyorsunuz. Biz de oradaydık.

FİDAN’IN ULUSLARARASI MEDYA İLE BULUŞMASINDAKİ İKİ AYRINTI OLUP BİTENE IŞIK TUTUYOR

O toplantıda iki ayrıntı Türkiye’nin Suriye’deki tutumu ile PKK terör örgütünün lağvedilmesine​ ilişkin olup bitene yönelik ipuçlarıyla doluydu.

Bunlardan ilki, bir gazetecinin YPG/PKK’nın, Türkiye/Suriye sınırına Fransız askerlerinin konuşlanması için yaptığı çağrıya ilişkin sorusuydu.

Hakan Fidan’ın soruya verdiği tepki ve cevap çok anlamlıydı.

Tepki diyorum çünkü soru geldiğinde, Hakan Fidan, “Kim” diye bir pekiştirici soru sordu. Ardından, “Bazıları” diye cevap aldığında,

İstihzailı uzun bir gülüşle tepki gösterdi.

Fidan’ın gülüşü aslında sorunun tam cevabıydı.

Ama Fidan uzunca gülüşten sonra, “Amerika'nın gücünü kullanarak, arkasına saklanarak Suriye'de kendi menfaatlerini ilerletme konusunda söz söyleyen ülkeleri açıkçası dikkate almıyoruz" dedi.

Ve Fransa için günlerce tartışılan şu cümleyi kurdu; “Avrupa'daki bazı küçük ülkelerin Amerika'nın şemsiyesi altında söz söylemeye dönük politikaları kendilerine hiçbir katkısı yok. Amerikalılar yokken bölgeye gelebiliyorlarsa görelim. Ama bunun böyle olmadığını biliyoruz."

Fidan, "Bu konuda bizim muhatabımız ABD'dir. ABD'yle konuşuruz. Arkasına takılan ülkelerle değil. Diğerlerini muhatap almıyoruz" diyerek başlatılmak istenen tartışmayı da baştan bitirdi.

Fidan’ın basın toplantısındaki bu ilk ayrıntıydı.

AMERİKA HALA YPG/PKK’YI YENİ SURİYE’YE SİLAHLARIYLA BİRLİKTE “ENTEGRE ETME” ÇABASINDA

Geçtiğimiz hafta Amerikalıların Ankara’ya geldiğini biliyoruz. Ankara’da YPG/PKK’nın, Suriye’nin yeni yönetimine nasıl eklemleneceği konusunda müzakereler yapıldığını biliyoruz.

Ve Türkiye ile Amerikalılar arasında “tam” bir mutabakatın oluşmadığına dönük emareleri de görüyoruz.

Türkiye, “tasfiye” ve lider kadro ile uluslararası yabancı teröristlerin ülkeyi terk etmesinde ısrarlı. Amerika ise, YPG/PKK’yı, SDG olarak Şam’da temsil edilmesinde ve entegrasyonda ısrar ediyor.

İşte bu noktada, Suriye Milli Ordusu (SMO) ile Fırat’ın doğusunda kısmi operasyonlara destek veren Türkiye, birkaç gündür Türk Silahlı Kuvvetleri ile “yıpratıcı” müdahalelerde bulunuyor.

Bu bize, geçtiğimiz hafta Cuma günkü Fidan’ın bizimle buluşmasında da tekrar ettiği üzere, “Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi kendi göbeğimizi kendimiz keseriz” cümlesindeki iradenin seçenek olarak öne çıktığını gösteriyor.

FİDAN, “BARIŞ SÜRECİ”NE GEÇMİŞTEKİ TECRÜBEYE ATIF YAPARAK TEMKİNLİ YAKLAŞIYOR

Fidan’ın bizimle buluşmasındaki ikinci ayrıntı, Türkiye içerisinde devam eden “Barış süreci”ne ilişkin soruya verdiği cevaptı.

Fidan, PKK ele başı Abdullah Öcalan’ın ismini anmadan çok ama çok dikkat çeken cümleler kurdu.

Fidan, "Örgütün (PKK) birçok ülkeyle ilişkisi var, birçok istihbarat servisiyle operasyonel ilişkisi var, birçok ülkenin askeri yapısıyla ilişkileri var. Bu kadar sızılmış, manipüle edilmiş bir örgütün kendi liderlerinden gelen bir talimatla ilgili ne derece güçlü refleksi olabilir, o başka bir sorun alanı" diyerek, İmralı’dan gelecek “silah bırakma” çağrısına temkinli yaklaştığını ortaya koydu.

Ve 11 yıl öncesini hatırlatarak, "Biz konuyu geçmişte de tecrübe ettik" dedikten sonra,

"Geçmişte de örgüt liderliği talimat verdi, 'silahları bırakın ve çıkın' diye, bu yönde bir çıkış başladı. Daha sonra Suriye meselesi bahane edilerek bunu durdurdular. Şimdi yaklaşık 11 yıl sonra aynı senaryoyla karşı karşıyayız. Dinlerler mi? Kendi tercihleri” dedi.  

Silah bırakmama ve örgütün lağvedilmesine ihtimaline karşı da, “Bizim devlet olarak bütün hesabımız, bu türden varsayımsal konular üzerinden değil, gerçekçi hesaplamalar üzerinden olmak durumunda. Biz tehdit analizini profesyonel bir şekilde yapıyoruz, bu analizi yaptıktan sonra ne türden diplomatik araçlara ihtiyaç var, ne türden askeri-istihbarat araçlarına ihtiyaç var, bunları tespit edip yolumuza devam ediyoruz” dedi.

Fidan’ın, PKK ele başı Öcalan’ın kurduğu örgüte bugün ne kadar nüfus edebildiğine ve ne kadarına söz geçirebileceğine ilişkin ipuçlarıyla dolu bu cümleleri, devam eden “barış süreci” ile ilgili neden “temkinli” olduğumuzu da teyit etmiş oldu.

BARIŞ OLSUN İSTİYORUZ… ARAMIZDAN EMPERYALİSTLER ÇEKİLSİN İSTİYORUZ… AMA..!

Bitirelim.

Bütün iyi niyetimizle, Sayın Bahçeli’nin açtığı;

Sayın Erdoğan’ın desteklediği;

DEM’lilerin sosyolojinin hazırlanması için siyasi parti ve sivil toplumla görüşme turları yaptığı “barış süreci”ne destek veriyoruz.

Ne ki, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Karşımızdakiler, küresel güçlerin sesine kulak verdiler” diyerek daha önceki “açılım süreci”nde kimin kiminle nasıl bir iş birliğine giriştiğine ilişkin verdiği ipuçları…

Hem, Hakan Fidan’ın, sahadan aldığı bilgiler üzerinden terör örgütünün “önderlik” olarak kutsadığı Öcalan’ı ne kadar dikkate alacağı konusundaki yaklaşımları…

Bizi temkinli olmaya sevk ediyor.

“Türkler ve Kürtler birbirinin kardeşidir” diyen iradenin hakim olmasını diliyoruz.

Ama dikkatlice süreci takip etmeye devam ediyoruz.