Kültürel hegemonya ya da yozlaşmanın abc’si
- GİRİŞ27.01.2025 08:17
- GÜNCELLEME27.01.2025 08:17
Arz-talep dengesi miydi yoksa arzı oluşturup talep patlamasına mı neden olundu?
Talep olduğu için mi arz bu kadar kolay sunuldu?
Yoksa arzın sunulmasıyla büyük bir talep patlaması mı yaşandı?
Soruları sormamızın nedeni, dizi ve sinema sektöründeki tekelleşme eğilimi ya da “seküler tarikat” meselesidir.
Yıllardır, üzerinde üstünkörü konuşulan, tartışılan ama bir türlü “gerçek” anlamda irdelenmeyen bir mesele bugünlerde bir kadın menajerin gözaltına alınmasıyla yeniden gündem oldu.
Kadın menajerle ilgili ilginç iddialar var. Konu soruşturma aşamasında. Ve şayet üzerine gidillebilirse “Kültürel yozlaşma”dan tutun da “Kültürel iktidar”a kadar sosyolojinin başat sorunlarına bir yönüyle vakıf olunabilecek.
ALGIDA SEÇİCİLİĞİ BİLEN, ALGI YÖNETİMİNİ BİLMEZ Mİ HİÇ?
Algıda seçicilik diye bir kavram var kitle iletişiminde. Bu kavramın ne olduğunu bilen içerik üreticilerinin, hedef izleyici kitlesine ulaştığını… Böylece reklam pastasını paylaştığını biliyoruz.
Bir şey daha biliyoruz; algıda seçiciliği bilenlerin, algı yönetimini konusunda da mahir olduğunu.
Güncel tartışmaya katkı olsun diye size 75 yıl önceden bir sembol örnek vermek isteriz.
GERÇEK MAFYAYA ÜRETTİĞİ TİPLEMEYİ ROL MODEL KABUL ETTİREN FİLM ENDÜSTRİSİ TOPLUMU DÖNÜŞTÜRMEZ Mİ HİÇ?
Tür filmleri içerisinde önemli yeri olan “Gangster filmlerinde yani “mafya” düzeninin anlatıldığı yapımlarda, yapımcılar ve senaristler kendi hayal dünyalarından ürettikleri tiplemeler üzerinden gerçek hayattaki gangsterlere rol model oluşturdular.
Yani, Baba filmi”ndeki gangster tiplemesi (geniş foter şapka, çizgili koyu takım elbise ve ince kravat gibi) daha sonra gerçek hayattaki gangsterlerin rol modeli oldu.
Türkiye’de, Kurtlar Vadisi’nin ana karakterinin, kendini “baba” sanan gerçek hayattaki tiplere örnek olmasını da örnek olarak verebiliriz.
Siyah Alman malı SUV araç, lacivert takım elbise ve mavi gömlek ama asla gravat takmayan tipleri etrafınızda hala görebilirsiniz örneğin!
TÜRKİYE’DE EVE AYAKKABIYLA GİRENLERİN ORANI SİZCE KAÇTIR? PEKİ DİZİLERDE EVE AYAKKABIYLA GİRİLME ORANI..?
Meseleyi nereye getireceğimi anladınız ama az biraz daha sabredelim.
Birçok araştırma yapıldı. Ben derleyip genel bir hatırlatma yapayım.
Türkiye’de sizce ayakkabı ile eve girenlerin oranı nedir? En fazla yüzde 8 çıkıyor. Ama hadi yuvarlayayım Türk halkının yüzde 10’u eve ayakkabıyla giriyor.
Peki yerli dizilerde eve ayakkabıyla girme oranı sizce kaç?
Neredeyse yüzde 100.
Sadece bazı dizilerinde iç mekanlara ayakkabıyla girilmediğini görüyoruz.
Peki bunun sebebi ne?
Senaristin tembelliği ya da doğrudan tercihi mi?
Oyuncunun tembelliği ya da özel tercihi mi?
Bize göre doğrudan bu milletin yaşam biçimine müdahale için..!
Zira, istenince senaristler ayakkabı çıkartarak eve girme sahnesini pekala yazıyorlar ve yönetmen de o sahneyi çekiyor.
Ama neredeyse bu sahneler bir elin parmağı kadar.
YOZLAŞMANIN LOKOMOTİFİ ACABA DİZİ VE SİNEMA SEKTÖRÜ MÜ?
Toparlayalım.
Türkiye’de şu anda “yozlaşma” veya “değerlerin erozyonu” diye bir şeyden söz ediyorsak;
Bunda yerli dizilerin, televizyon programlarının, filmlerin doğrudan etkisi var.
Kadın menajerin gözaltına alınmasından sonra birkaç haftadır alttan alta tartıştığımız konulara bakınca tam da işin kültürel hegemonyanın inşası işi olduğunu görüyoruz.
***
Neredeyse tekelleşmiş bir düzen. Senaristlerden, oyunculara, yapımcılara kadar bir kocaman “seküler tarikat” kurulmuş.
Pastanın tamamı bir şekilde pay ediliyor.
Ama bir şey daha yapılıyor. Türkiye’deki toplumsal değişimin lokomotifliği!
SORUMLULUĞU OLANLAR YÜZLEŞMEYE HAZIR MI?
Tabii sorabilirsiniz! “Bütün bunlar olurken, kamu dahil diğerleri ayakta mı uyudu” diye.
Sorunun cevabı da basit.
Ama biz söylemeyelim.
Siz ya yazının altındaki yorumlarda söyleyin ya da aynanın karşısına geçen hepimiz yüzümüze söyleyelim!
Ne dersiniz?
Bu memlekete, bu millete yazık ediyoruz. Bunu da matah bir şeymiş gibi “pazarlıyoruz” farkında mısınız?
Yorumlar64