Olsaydı
- GİRİŞ28.01.2025 09:08
- GÜNCELLEME28.01.2025 09:08
Bolu Kartalkaya’da gerçekleşen trajik yangında 36’sı çocuk 78 kişinin hayatını kaybetmemesi için alınması gereken bir dizi önemli önlem vardı.
Ne yazık ki hiçbiri alınmadı ya da birçoğu göz ardı edildi…
Ve bu felaket adeta geliyorum dedi…
İşletme sahibi, bir gecesinden 5 milyonun üzerinde gelir kazandığı oteline oda başına 6 bin lira, toplamda 1 milyon lira olan tüm yangın sistemini kurdurmuş olsaydı, 78 canımızı kaybetmeyecektik.
Yine oteldeki çalışanlar, çalışmayan yangın alarmını fark ettikleri esnada, her odada bulunması gereken anons sisteminden sadece 20 ya da en fazla 30 saniye sürecek bir duyuru gerçekleştirseydi, geçtiğimiz hafta böyle karanlık bir sabaha uyanmayacaktık.
Anonsu yapamayan otel görevlileri, odaların telefonlarına resepsiyondan aramalar gerçekleştirseydi anne ve babalar çocukları için aşağı atmak ya da yanmak arasında bir tercihte bulunmayacaktı.
Tüm bunlara rağmen uyanmayı başaran otel misafirleri, yangın merdivenlerinin zemini halıfleks dediğimiz yanıcı maddeler ile kaplı olmasaydı hayatını kaybetmeyecekti.
Otelde, toplam maliyeti 10 bin lira civarı olan atlama yataklarından 4-5 tane bulunsaydı ya da branda olsaydı bu kadar can kaybı yaşamayacaktık.
Çocuklarını onuncu, sekizinci kattan atmak ile yanmak arasında bir tercihte bulunan insanlar, çocuklarıyla beraber bizim gibi rutin hayatlarına dönmüş olacaktı.
Kış sezonunda 2000’den fazla tatilciye ev sahipliği yapan Kartalkaya’da Uludağ, Palandöken ya da Erciyes’te olduğu gibi itfaiye istasyonu bulunsaydı, hadi o olmadı diyelim sadece bir tane bile itfaiye aracı bulundurulsaydı, yaklaşık 45 dakikada Bolu merkezden gelebilen itfaiye aracında branda ve/veya atlama yatakları mevcut olsaydı, çarşafları birbirine bağlayarak kurtulan vatandaşlarımızın var oluşuna ve Bolu Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde piliç firması tarafından soğuk hava tertibatlı tırların gündem oluşuna şahitlik etmeyecektik.
12 Aralık’ta Bolu Belediyesi’ne yangın yeterlilik belgesi için başvuruda bulunan otelde yapılan denetimlerde sekiz ana kusur tespit edilip on beş gün içinde düzeltin dendikten sonra otelin eksiklerini düzeltmek yerine denetim talebini geri çekme dilekçesini verdiği gün bu bilgi Bolu Belediyesi tarafından ‘korkmadan’ Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı, Bolu İl Özel İdaresi ya da Bolu Valiliği’ne bildirilseydi yangından sağ kurtulmayı başaran Tıp Fakültesi Öğrencisi Yiğit Gençbay ve Makine Mühendisi Alp Mercan isimli iki arkadaş daha fazla insanı kurtarabilmek için geri döndükleri esnada alevler arasında kalarak yaşamlarını kaybetmeyecekti.
12 Aralık tarihindeki otelin yangın yeterlilik belgesi başvurusu sonrasında eksikler tespit edilip belgeyi almaya yeterli görülmeyip dilekçesini çektiği gün aynı otel binasının içinde yer alan kafe restorana aynı ekip tarafından yangın yeterlilik belgesi verilmemiş olsaydı kafamızda bu kadar soru işareti olmayacaktı.
Otelde daha önce yangın güvenliği eğitimleri düzenlenmiş ve tüm personelin bu eğitimlere katılımı sağlanmış olsaydı çalışanlar panikle kaçmak yerine yangını söndürmek için çabalayacaktı.
Olası yangın durumlarında hızlı müdahale edebilmek için acil durum planları gözden geçirilmiş ve tatbikatlar yapılmış olsaydı, yangından sonra canları kurtarmak için canla başla çalışan AFAD görevlilerinin dinlenmek için bölgedeki bir başka otele gittiğini ve oradaki yetkililerin AFAD ekibinden para talep ettiğinden haberdar olup tiksinmeyecektik.
Yangın risk analizi yapılmış ve riskli bölgelerde yangın söndürme ekipmanları düzenli olarak kontrol edilmiş olsaydı yangının çıktığı sabah kayak yapmaya devam edenlerle, hayatını kaybedenlerin ailelerini arayarak hayasızca dalga geçen insanların varlığı ile yüzleşmemiş olacaktık.
Cenazelerin çıkarılmaya çalışıldığı esnada Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, “Sorumluluk bizde değil” açıklamasını yaptıktan sonra suçlu psikolojisiyle televizyon televizyon gezip kendini aklamaya çalışmak yerine “Acılarımız yaşanırken bu tartışmayı yapmak yakışık almaz. Cenazeler toprağa verildikten sonra yapılacak soruşturmada kimin ihmali varsa gereği yapılmalıdır” demiş olsaydı hala devam eden biz ‘belediye mi yoksa bakanlık mı suçlu’ tartışmasını yapmayacaktık.
Salı gününden bu yana yaşadıklarımız 2025 Türkiye’sinde yaşanmaması gereken olaylar…
Bunu yaşamamıza sebep olanlar her kimse, ‘işin ucu nereye giderse gitsin’ cezalarını en ağır şekilde çekmelidir.
Çekmelidir ki, ahlaki, hukuki ve ticari olarak üstüne düşeni yapmayanlar; ahlaki, hukuki ve ticari olarak üstüne düşeni yapmasalar bile cezalardan korktukları için gerekenleri yapsınlar.
Gerekenleri yapsınlar ki biz de böyle feci olaylarla bir daha karşılaşmayalım.
Yorumlar37