Türkiye imana geldi mazlumların yüzü güldü!

  • GİRİŞ31.01.2025 08:34
  • GÜNCELLEME31.01.2025 08:34

Cumhuriyet Türkiye’sinin hiçbir zaman tekemmül ettirilmiş bir “Türkmen politikası” olmadı.

Burnumuzun dibinde olmalarına rağmen, Türk Halkı’nın; Irak’ta ve Suriye’de “Türkmenler” diye “birilerinin” yaşadığından haberi yoktu. İlk kez1991’deki “Körfez Krizi” sırasında, merhum Turgut Özal’ın gayretleri sayesinde haberdar oldu.

Çünkü Türkiye’nin yöneticilerinin, Özal’dan önce “Türkmenler” diye bir sorunu bulunmuyordu.

Irak’ta ve Suriye’de ne kadar Türkmen yaşadığı ile ilgilenmiyorlardı.

Oysa “Müslüman Oğuz halkı” demek olan Türkmenler, yaklaşık 3,5 milyonluk nüfusuyla Suriye’de, Araplardan sonra en büyük ikinci etnik grubu oluşturuyordu.

1957 yılında yapılan nüfus sayımında göre ise Türkmenler, Irak nüfusunun yüzde 9’unu temsil ediyordu.

Buna rağmen Türk yöneticilerinin kendi soydaşlarını görmezden gelmesi, onları bulundukları ülkelerde de görünmez kılıyordu.

Irak’ın ne 1925 ne de 1958 tarihli anayasalarında Türkmenlerden hiç bahsedilmemişti.

Suriye’de ise durum daha felaketti.

Asimilasyon tehdidiyle karşı karşıya olan 3,5 milyon Türkmen’in 2 milyonu, ana dilleri olan Türkçeyi bile unutmuştu.

Esamisi bile okunmayan Türkmen kardeşlerimiz, “yok” sayılmanın yanı sıra baskılar, sistematik kıyımlar ve zorbalıklarla da mücadele ediyordu.

Tüm bu baskılara direnip özbenliğini kaybetmeyen ve aslını muhafaza edenler ise maruz kaldıkları zulümleri dizelere döküyordu.

Her yanı dağlanan, obalarından sürülen, ne yuvaları ne de haneleri kalan Türkmenler, yaşadıkları acıları;

“Kerkük’ün zindanına attılar beni” ve benzeri türkülerle ölümsüzleştiriyordu.

Hiçbir suçu, günahı olmayan bu mazlumlar yine de umutlarını muhafaza ederek;

“Elbette bir gün güler bize seneler” diyerek, kendilerine gülecek o “özgürlük” gününün gelmesini bekliyorlardı.

Çünkü bu “mazlumlar” topluluğu, orada sessiz sedasız bir vazifeyi ifa ediyorlardı.

Vazifeleri;

“Atalarından kalan toprakları muhafaza etmekti.”

Kitaplarında “pes etmek, isyan etmek” yazmayan Türkmenlerin işte böyle bir bekleyişi sırasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün yolu Kerkük’e düşmüştü.

“Edebiyatımızın Güleryüzü” adlı kitapta bu tirajikomik ziyaret şöyle anlatılır:

1976 yılı, Nisan ayının son günleridir.

Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk bir resmi ziyaret için Irak’a gider. Türkmenler, Korutürk’e eşi benzeri zor bulunur bir karşılama töreni tertip ederler.

Bir grup Türkmen ziyaretin anısına ellerindeki tabloyu;

“Türkiye Cumhurbaşkanına Türkmenlerin hediyesi” olarak sunmak isterler.

Tablodaki Arapça yazıyı gören Korutürk telaşlanır ve yüzü asılır.

Yanındaki büyükelçimize;

“Yahu bu tablo da nerden çıktı? Biz laik bir ülkeyiz. Şimdi onda ayet falan yazılıdır. Kendimize sıkıntı çıkarmayalım” der.

Korutürk’ün kulağına eğilen elçimiz;

“Efendim telaşa mahal yok. O levhada ünlü bir Kerkük türkümüzün nakaratı yazılıdır” der ve ikna olan Cumhurbaşkanı hediyeyi kabul eder.

Korutürk’e hediye edilen tabloda ise şu manidar sözler yazılıdır:

“Hoş geldin…

Sefa geldin, hoş geldin.

Ne men öldüm kurtuldum,

Ne sen imana geldin.”

Dahası!..

Cumhurbaşkanı Korutürk’ün istemeyerek aldığı tablo ile nihayete eren “ziyaret” Bağdat hükümetini korkutur. Törene katılan binlerce Türkmen gözaltına alınır. Türkmenler’in bu derece büyük bir “karşılama töreni” tertip etmelerinden sonra ilçe olan “Tikrit” ile “Selahattin” alelacele il yapılır. Türkmenlerin toprakları zorla kamulaştırılır, dernekleri kapatılır, değerli kitaplarına el konulur…

Onlara moral vermesi gereken ziyaret de böylece büyük bir zulme dönüşür.

Evet!

Osmanlı’nın yıkılmasının ardından ne Türkmenler ölüp kurtulabildi.

Ne de Türkiye imana gelip, kardeşlerine yardım elini uzattı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Cihanda Sulh” vecizesini “Cihanda Sus” olarak telakki eden basiretsiz yöneticiler yüzünden tam bir asırdır Türkiye, sınırları dışında medet dilenen Türkmenleri “susarak” izledi.

2011’de Suriye’de patlak veren olaylarda mazlumların yanında yer alan Türkiye, nihayet

“Fırat Kalkanı” operasyonuyla, bu bir asırlık “vurdumduymazlığın” ve “nemelazımcılığın” perdesini yırtıp attı.

8 Aralık 2024’te de Ahmet eş-Şara komutasındaki HTŞ ve Türkmenlerden oluşan SMO gibi muhalif kuvvetler; Halep, Hama, Humus, İdlib, Dera ve başkent Şam’ı ele geçirerek Beşşar Esad rejimini devirdi ve Suriye’yi nihayet özgürleştirdi.

Önceki gün de “Suriye Devrim Komutanları” bir araya gelerek Ahmet eş-Şara’yı ortak kararla “Devlet Başkanı” seçtiler.

Bu törende en çok dikkatimi çeken ise;

2011’den önce zengin bir iş adamı iken, iç savaşta 2 abisini şehit vererek neyi var neyi yoksa satıp Suriye devrimi için harcayan Sultan Murat Tümeni Komutanı Fehim Ertuğrul İsa ile…

Bu süreçte sık sık Devlet Bahçeli ile görüşerek hayır duasını alan Türkiye destekli SMO’ya bağlı Hamza Kuvvetler Komutanı Seyf Polat Ebubekir ve Süleyman Şah Tümeni Komutanı Muhammed Casim’in açıklamaları oldu.

Yıllar boyunca adaletsizlik ve saldırganlık ile karşı karşıya kaldıklarını, bugün ise hoş kokulu Şam’da Suriye halkının fedakârlığını kutladıklarını belirten Sultan Murat Tümeni Komutanı Fehim Ertuğrul İsa;  “İstediğimiz özgürlük elde edildi” diyerek, hayalini kurdukları yeni Suriye’yi inşa edeceklerinden emin olduklarını belirtti. 

Ahmet Şara’ya mutlak desteğini teyit eden Hamza Kuvvetler Komutanı Seyf Polat Ebubekir de “Bu zafer bir anda doğmadı, aksine uzun bir sabrın ve kararlılığın sonucuydu” diyerek barış ve huzurun Suriye’nin evlatları sayesinde geldiğini söyledi.

Özgür Suriye devletine hizmet etmek için hazır olduklarını belirten Süleyman Şah Tümeni komutanı Muhammed Casim ise “Allah bizi zaferle onurlandırdı” dedi.

Görüyorsunuz değil mi?!..

Bundan 40-50 yıl önce Türkiye’ye;

“Ne men öldüm kurtuldum, Ne sen imana geldin” diye yine sitem eden Türkmen kardeşlerimiz şimdi Türkiye’nin açık desteği sayesinde özgür Suriye’nin kurucu aktörleri arasında yer alıyor.

Suriye’de bunlar olurken aynı saatlerde Irak’ın Musul kentinde yaşayan Türkmenler de

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzaladığı ve Türkiye'yi Basra Körfezi'ndeki Faw Limanı'na bağlayacak olan “Kalkınma Yolu Projesi”nin kentte işsizlik sorununu çözeceğini, yıllardır her türlü baskıya maruz kalan Türkmenlerin kalıcı güven ve huzura kavuşacağını belirterek, mutluluklarını dile getiriyordu.

Sadece bu iki tablo bile Cumhur İttifakı’nın paydaşlarının Türkiye’yi nasıl tarihi bir utançtan kurtardığını…

Tayyip Erdoğan’ın ve Devlet Bahçeli’nin temsil ettiği zihniyet iktidarda durdukça, “ekonomi” gibi sorunların da kısa süre içerisinde çözüleceğini…

“Telaşa asla mahal verilmemesi gerektiğini” özetlemeye yetiyor!

 

Yorumlar19

  • Mikdat 2 saat önce Şikayet Et
    Hem utanarak hem de gurur duyarak okudum utandım çünkü CHP zihniyeti sadece ülkemizdeki Türklere değil Dünyadaki bütün Türklere zulüm etmiştir Allah onlara bir daha fırsat vermesin, Cumhur ittifakından da gurur duyuyorum yazınız için de sizi tebrik ediyorum
    Cevapla
  • chp hala 2 saat önce Şikayet Et
    Türkmenler hala Türkiyede zulum görüyor. Neden derseniz ülkelerine geri dönsünler diye sokakta durduk yer em diyenler bu süreyi yatmak istemeyenlere dilekçe imzalatılıp geri gönderiliyor 1 hafta içinde neden bahsettiğinizi bilmiyorsunuz. Da eş ten kaçıp buraya sığınanları yine Da eş mensubu diye geri yolluyorsunuz ırak makamlarına. Varın gerisini siz düşünün.
    Cevapla
  • bülent duman 3 saat önce Şikayet Et
    allah razı olsun iyilik yapan iyilik bulur.
    Cevapla Toplam 19 beğeni
  • CHP HALA 4 saat önce Şikayet Et
    CHP ,laikler, Kemalistler,.hala Türklüğün sadece Selanikde yaşadığını düşünüyorlar,
    Cevapla Toplam 44 beğeni
  • karabahtim 2 saat önce Şikayet Et
    Selaniki bile çoktan verdiler. Onlara göre Türklük can çekişiyor.
  • Kayserili 6 saat önce Şikayet Et
    Misaki milliyi gerceklestirmeliyiz, kissed kimseden cekinmeden 100 yilik yanlisi duzeltmeliyiz
    Cevapla Toplam 36 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat