İstanbul'da kargaların getirdiği gizemli cismin sırrı ortaya çıktı

İstanbul’da bir grup öğrenci, kargaların taşıdığı bir taşın göktaşı olabileceğini keşfetti. Üniversite kampüsünde bulunan taşın, yapılan incelemeler sonucunda uzay kökenli olduğu doğruland

İstanbul'da kargaların getirdiği gizemli cismin sırrı ortaya çıktı
İstanbul'da kargaların getirdiği gizemli cismin sırrı ortaya çıktı
GİRİŞ 14.02.2025 11:50 GÜNCELLEME 14.02.2025 11:51
Bu Habere 3 Yorum Yapılmış

Göktaşları evrende milyarlarca yıl boyunca oluşan ve dünya atmosferine girerek yeryüzüne ulaşan kozmik nesneler. Bu taşlar, uzayın derinliklerinden gelen sıra dışı örnekler olarak, bilim insanlarına gezegenimizin geçmişi ve evrenin oluşumu hakkında önemli bilgiler sunuyor.

Her yıl, çeşitli boyutlarda meteoritler dünyaya düşerken, bu olaylar bilimsel araştırmaların dışında merak uyandıran hikâyelerle de dolu.

Bunlardan biri de İstanbul'da bir üniversitede yaşandı. Bir grup öğrencinin gözlemlediği sıra dışı bir olay, kargaların taşıdığı bir taşın göktaşı olabileceği ihtimalini gündeme getirdi. Üniversite bünyesinde yapılan çalışmalar sonucunda ise taşın göktaşı olduğu doğrulandı.

Hürriyet’ten İsmail Sarı’nın haberine göre, “Kargaların göktaşı taşıdığına dair kesin bir bilimsel kanıt olmasa da parlak nesnelere olan ilgileri nedeniyle bu tür objeleri gagalarında taşıyabildikleri biliniyor” diyen Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Erdem, “Öğrencilerimiz bir karga grubunun havada bir taşı düşürdüğünü gözlemledi ve taşı incelediklerinde onun sıradan bir taş olmayabileceğini düşündüler. Taş, inceleme için bize getirildiğinde yapılan ön analizler meteorit olma ihtimalini ortaya koydu ve detaylı çalışmalar başlatıldı” dedi.

‘KAMPÜS ÇEVRESİNDE YAPILAN GÖZLEMLER, KARGALARIN BAŞKA TAŞLAR TAŞIDIĞINA DAİR BAZI İPUÇLARI DA SUNUYOR’

Bu durumun kargaların özellikle parlak veya alışılmadık yapıya sahip taşlara ilgi göstermesiyle açıklanabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Emre Erdem, “Ancak, kargaların gerçekten göktaşı seçip taşıdığı mı, yoksa rastgele buldukları nesneleri mi gagalarına aldıkları kesin olarak bilinmiyor. Kampüs çevresinde yapılan gözlemler, kargaların başka taşlar taşıdığına dair bazı ipuçları sunsa da bu taşların kökeni henüz netleşmiş değil, incelemelerimiz devam ediyor” dedi ve şöyle devam etti:

-- Olayın kendisi oldukça sıra dışı ve ilgi çekici, biz de çok şaşırdık. Kargaların göz yapısı, insan gözünden farklı ve ışığa duyarlılıkları da değişiklik gösterir. İnsan gözünde üç tür koni hücresi bulunurken, kargalar dahil birçok kuş türü dördüncü bir koni hücresine sahip. Bu da onların ultraviyole ışığı da görebilmelerini sağlar.

-- Ayrıca, kuşların görme sistemi hareket eden ve parlak nesneleri daha iyi algılayacak şekilde gelişmiş. Bu nedenle, göktaşı arayışında kuşlar doğal bir avantaja sahip. Yüksekten bakış açıları ve parlak nesneleri algılama yetenekleri sayesinde yerdeki farklı taşları daha kolay algılıyorlar. Benzer bir prensiple, insanlar da göktaşı aramalarında drone teknolojisini geliştirdi. Özellikle kutuplardaki geniş beyaz zemin üzerinde koyu renkli göktaşlarını tespit etmek için drone teknolojisi günümüzde sıkça kullanılıyor.

“Şu an üniversitemiz bünyesinde dünyanın ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde bulunmuş pek çok göktaşı bulunuyor” diyen Prof. Dr. Emre Erdem, “Bu örnekler Direktörlüğünü üstlendiğim Sabancı Üniversitesi Nano Tanı İçin Fonksiyonel Yüzey ve Ara Yüzeyler Araştırma ve Uygulama Merkezi (EFSUN) tarafından inceleniyor. Ayrıca TÜBİTAK 1001 Kutup Projesi kapsamında da incelendi. İç yapıları detaylı şekilde analiz edilen bu göktaşları, materyal bilimi, astrofizik ve gezegen bilimi alanlarında araştırmalara katkı sağlıyor” şeklinde konuştu.

‘RÖGAR KAPAKLARI ETRAFINDA DAHA ÇOK BULUNUYOR’

Göktaşlarının daha çok bulunduğu yerlere de değinen Prof. Dr. Emre Erdem, “Göktaşı, yağmur sularının taşıdığı çakıl taşları arasında, özellikle rögar kapakları etrafında ve çatıların yağmur suyu giderlerinin altında biriken küçük çakılların bulunduğu yerlerde olabiliyor” dedi.

Bu alanların yer altındaki göktaşı parçacıklarının yüzeye çıkmasını kolaylaştırdığını söyleyen Prof. Dr. Erdem, “Göktaşlarının belirgin özellikleri vardır; güçlü bir mıknatıs ile göktaşı aramak etkili olabilir, çünkü mıknatısa yapışan taşların göktaşı olma ihtimali yüksek. Ayrıca, kutuplarda göktaşı aramak çok daha kolay; beyaz kar ve buz örtüsü üzerinde koyu renkli taşlar kendilerini hemen fark ettirir” ifadelerini kullandı.

ÜLKEMİZDE GÖRÜLEN GÖKTAŞI SAYILARINA DAİR BİR VERİ VAR MI?

Türkiye’ye düşen göktaşlarına dair spesifik yıllık verilerin sınırlı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Emre Erdem, “Ancak, Türkiye’de kaydedilmiş bazı önemli meteorit düşüşleri bulunuyor. Örneğin, 2 Eylül 2015’te Bingöl’ün Sarıçiçek Köyü’ne düşen meteorit, bilimsel araştırmalara konu olmuştu. Bu tür olaylar nadir olmakla birlikte, Türkiye’de de zaman zaman göktaşı düşüşleri kaydediliyor” ifadelerini kullandı.

Öğrencilerin merakı gerçeği ortaya çıkardı: Kargaların getirdiği cisim hayrete düşürdü… ‘Sıra dışı bir durum, rögar kapakları etrafında daha çok bulunuyor’

GÖKTAŞI SANILDIĞI KADAR MADDİ OLARAK DEĞERLİ BİR ŞEY Mİ?

Bingöl Sarıçiçek köyüne düşen göktaşı köyde umut kapısı da olmuştu. Vatandaşların örnekleri toplayıp koleksiyonerlere sattığı öne sürüldü. Peki, göktaşı sanıldığı kadar maddi olarak değerli bir şey mi? Göktaşı bulduğumuzda ne yapmalıyız?

Bu soruya “Göktaşlarının maddi değeri her zaman yüksek olmayabilir” cevabını veren Prof. Dr. Emre Erdem, şu bilgilerin altını çizdi:

-- Tarlalarına veya bahçelerine düşen taşların sahibi olan vatandaşlar, bu taşların gerçek bir değer taşıyıp taşımadığını sorguluyor. Bu noktada, Türkiye’nin birçok yerinden e-postalar alarak, “Böyle bir taş buldum, göktaşı olabilir mi?” şeklinde sorular yöneltiliyor. Göktaşının gerçek olup olmadığını anlamanın en doğru yolu bilimsel testler yapmaktır; ancak bu testler maliyetli ve zaman alıcıdır.

-- Bu nedenle, göktaşı bulduğunuzda en önce bu taşları üniversitelere veya araştırma merkezlerine teslim etmek en doğru yaklaşım. Araştırmaların uzman araştırmacılar tarafından yapılması ve bilimsel değerlendirmeler sonucunda bir sonuca ulaşılması, en güvenilir yol olarak öne çıkıyor. Bu bağlamda, üniversiteler ve araştırma merkezleri önemli roller üstleniyor.

Öğrencilerin merakı gerçeği ortaya çıkardı: Kargaların getirdiği cisim hayrete düşürdü… ‘Sıra dışı bir durum, rögar kapakları etrafında daha çok bulunuyor’

‘HER GÜN YAKLAŞIK 100 TON UZAY TOZU VE MİKROMETEOROİT DÜNYA ATMOSFERİNE GİRİYOR’

Dünyaya çeşitli boyutlarda meteoroitler çarptığını ve büyük meteoroitlerin yanı sıra mikro ve makrometeoroitlerin de gezegenimize sürekli olarak düştüğünü söyleyen Prof. Dr. Emre Erdem, “Mikrometeoroitler, genellikle 1 mikrometre ile 1 mm arasında değişen çok küçük uzay parçacıkları ve her zaman dünyaya düşerek sürekli devam eden bir süreç oluşturur” dedi ve ekledi:

“Atmosfere giren mikrometeoroitlerin büyük çoğunluğu tamamen yanarak buharlaşır ve fark edilmez, ancak bazıları yeryüzüne ulaşabilir. Kaynaklara göre, her gün yaklaşık 100 ton uzay tozu ve mikrometeoroit dünya atmosferine girerken, saatte binlerce mikrometeoroit gezegenimize ulaşmakta ve her yıl yaklaşık 40 bin ton mikrometeoroit ve kozmik toz yeryüzüne düşmekte. Göktaşı yağmurları sırasında bu düşüşlerde artış gözlemlenebilir, ancak gezegenimizin uzayda hareketi nedeniyle bu olay sürekli devam eder.”

EN DEĞERLİ GÖKTAŞI HANGİSİ?

“Bir göktaşının en değerli olarak kabul edilmesi, nadirliği, bilimsel önemi, piyasadaki maddi değeri ve tarihî-kültürel etkisi gibi faktörlere bağlı” diyen Prof. Dr. Emre Erdem, şöyle devam etti:

-- Dünyaya düşen göktaşlarının çoğu taşlı meteoritler olsa da demir meteoritler, palasitler ve özellikle Mars veya Ay kökenli meteoritler taşıdıkları bilimsel bilgiler nedeniyle çok daha değerli. Bilimsel açıdan, organik bileşenler içeren Murchison meteoru (1969, Avustralya) gibi göktaşları uzayın erken dönemlerine dair önemli ipuçları sunarken, Fukang (Çin'de bulunan bir palasit meteorit) gibi olivin kristalleri barındıran palasit meteoritler hem koleksiyoncular hem de müzeler için yüksek fiyatlara alıcı bulabiliyor.

-- Ayrıca, 1492’de Fransa’ya düşen Ensisheim meteoru gibi tarihi olaylarla bağlantılı göktaşları da büyük ilgi görüyor. Ensisheim meteoru, 7 Kasım 1492’de Fransa'nın Ensisheim kasabasına düşen ve Avrupa’da düşüşü kaydedilen en eski meteoritlerden biri. O dönemde halk, bu olayın dini veya politik bir işaret olduğuna inanmış, hatta Roma İmparatoru Maximilian I, bu taşı bir savaş alameti olarak görerek muhafaza edilmesini emretmiş. Meteoritin parçaları, farklı kişilere verilmiş ve yıllar içinde bazı kısımları kaybolmuş. Ancak büyük bir kısmı bugün hala Ensisheim’de sergileniyor. Bu olay, göktaşlarının dünya dışı kökenine dair bilimsel anlayış gelişmeden önceki kültürel algıyı gösteren önemli bir örnek ve tarih boyunca meteoritlerin yalnızca bilimsel değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasi etkileri de olabileceğini ortaya koyuyor.

KAYNAK: HÜRRİYET
ÖzgürBayrak Haber7.com - Editör
Haber 7 - ÖzgürBayrak

Editör Hakkında

Ankara'da doğan Özgür Bayrak, ilk, orta ve lise öğrenimini İstanbul'da tamamladı. Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi "Gazetecilik" bölümünden mezun oldu. Üniversite döneminde çeşitli yerel gazetelerde muhabir ve editör olarak görev aldı. Star.com'da internet editörü olarak stajını tamamladıktan sonra Medya Takip Merkezi'nde 3 yıl boyunca Gündem, Siyaset, Spor, Ekonomi kategorilerinde haber ve SEO içerikleriyle birlikte galeri ve video hazırladı. 2019'un Şubat ayından bu yana ise Haber7.com'da Gündem Editörü olarak habercilik kariyerine devam etmektedir.
YORUMLAR 3
  • ALLAHIN KULU 11 saat önce Şikayet Et
    zalim kavimler için ebabiller yola çıktı allahın azabı ebediyen zalimler üzerine olsun itrail ve abd
    Cevapla
  • rofar 13 saat önce Şikayet Et
    Karga sizdeyse satılık mı?
    Cevapla
  • Ali tayfun 13 saat önce Şikayet Et
    Tamamda yüksek ölümcül radyasyon yayan metallerde olabilir ! Sonra meraktan gitmesin bulanlar!
    Cevapla
DİĞER HABERLER
İsrailli Bakan Saar'dan skandal Filistin duyurusu: Filistin, İsrail toprağıdır...
Balinanın yuttuğu kanocu o anları anlattı: "Beni yediğini düşündüm"