Sigorta uyuşmazlıklarında tahkim şartı arabuluculuğun getirilmesi Anayasa’ya aykırı olur
Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Başkanı ve Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakemi Prof. Dr. Rauf Karasu, sigorta uyuşmazlıklarında arabuluculuk ile ilgili önemli tespitler içeren bir yazı kaleme aldı.

Son günlerde sigorta uyuşmazlıklarına ilişkin tazminat talepleri için Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurmadan önce arabuluculuk şartı getirileceği ulusal ve sosyal medyada sıkça dile getirilmektedir.
Tahkim ve arabuluculuk birbirinin iş yükünü azaltmak için değil mahkemelerin iş yükünü azaltmak için kurulmuştur.
Sigorta Tahkim Komisyonu yılda yaklaşık 600 bin uyuşmazlığı 3 ay gibi kısa bir sürede dava açılmasına gerek kalmaksızın çözmektedir. Bu kadar kısa bir süre içinde çözülen bir uyuşmazlığın bir de arabuluculuğun önüne getirilmesini zorunlu kılmanın neye hizmet edeceği anlaşılamamaktadır.
Dava şartı arabuluculuğun getirilmesinin amacı yargının iş yükünü azaltmak ve vatandaşların haklarına daha erken kavuşmasını sağlamak olduğuna göre, tahkim şartı arabuluculuğun getirilmesinin amacı acaba nedir diye düşünüldüğünde hiçbir cevap verilememektedir. Zira Sigorta Tahkim Komisyonu da zaten arabuluculuk gibi alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Tahkim ve arabuluculuk birbirinin iş yükünü azaltmak için değil mahkemelerin iş yükünü azaltmak için kurulmuştur.
Sigorta uyuşmazlıklarından doğan tazminat alacakları arabuluculuğa uygun değildir.
Sigorta uyuşmazlıkları nedeniyle tazmini talep edilen zararların tespiti talep edilen tazminat miktarları, sigortalı veya tazminat alacaklısı tarafından önceden tespit edilemeyen ancak yargılama sırasında bilirkişi aracılığıyla tespit edilebilmektedir. Örneğin bir trafik kazası sonucunda malul kalan bir kişi sürekli ve geçici iş göremezlik zarar miktarını önceden bilemez. Yine trafik kazası sonucu ölen bir kişinin desteğinden yoksun kalan bir kişi destekten yoksun kalma zararını özel ve teknik bir hesaplama yapılmadan zarar miktarını tespit edemez. Bu nedenle zarar görenler arabuluculuk görüşmelerinde sigorta şirketi ile hangi miktar üzerinden anlaşması gerektiğini bilemez. Nitekim bu tür tazminat alacakları Sigorta Tahkim Komisyonı ve mahkemelere açılan davalar belirsiz alacak davası olarak açılmaktadır. Yargıtay da istikrar kazanmış kararlarında bu tür davaların belirsiz alacak davası olarak açılabileceğine vurgulamıştır. Dolayısıyla arabuluculuk görüşmelerinde zarar görenlerim hak ettiği tazminat miktarından daha az bir tazminat miktarına razı olması kuvvetle muhtemel olacaktır.
Sigorta tazminat alacakları için tahkim şartı arabuluculuğun getirilmesi Anayasa’ya aykırı olur.
Dikkate alınması gereken bir husus da, sigorta tazminatları bakımından zarar görenlerin önünde zaten yasal zorunlu bir alternatif uyuşmazlık başvuru yöntemi bulunmaktadır. Şöyle ki; 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu Madde 30/13 uyarınca “Sigorta Tahkim Komisyonuna gidilebilmesi için, sigortacılık yapan kuruluşla uyuşmazlığa düşen kişinin, uyuşmazlığa konu teşkil eden olay ile ilgili olarak sigortacılık yapan kuruluşa gerekli başvuruları yapmış ve talebinin kısmen ya da tamamen olumsuz sonuçlandığını belgelemiş olması gerekir. Sigortacılık yapan kuruluşun, başvuru tarihinden itibaren onbeş iş günü içinde yazılı olarak cevap vermemesi de Komisyona başvuru için yeterlidir.”
Ayrıca 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu Madde 97 uyarınca, “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” KTK m. 97 ve SK m. 30 uyarınca, dava ve tahkim yoluna gitmeden önce sigorta şirketine başvurma ve bu başvuru sonrasında 15 gün bekleme zorunluluğu, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden olan MÜZAKERE yönteminin zorunlu hale getirilmesi biçimidir. Yani sigorta tazminatları bakımından zarar görenlerin önünde zaten halen yasal zorunlu bir alternatif uyuşmazlık başvuru yöntemi bulunmakta olup ikinci bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoluna başvuruyu zorunlu kılmak kabul edilemez.
Nitekim Yargıtay haklı olarak Tahkime gitmeden önce sigortacıya başvuru zorunluluğu ve 15 günlük zorunlu bekleme/anlaşma süresinin verilmiş olmasını tek başına bir alternatif uyuşmazlık çözüm yolu olarak kabul etmiştir.
Yrg 4. HD, 20.01.2022 T., 2021/14429 E., 2021/5729 K.
"2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. Maddesi ile davaya ve Tahkime gitmeden önce sigortacıya başvuru zorunluluğu ve 15 günlük zorunlu bekleme/anlaşma süresi verilmiş olması, tek başına zaten bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi niteliğindedir. 97. madde varken zorunlu arabuluculuğa gidilmesi aranamaz. "
Hatta Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin bugün Resmi Gazetede yayınlanan (20 Şubat 2025, sayı 32819) kararında aynı gerekçelerle sadece Sigorta Tahkim Komisyonuna başvururken değil aynı zamanda mahkemelere dava açamadan önce de arabuluculuğa başvurunun aranmaması gerektiği belirtildi.
Dava şartı arabuluculuk gibi tahkim şartı arabuluculuğun getirilmesi halinde, zarar görenlerin haklarının elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacağından bu yönde yapılacak bir yasal düzenleme Anayasa’da güvence altına alınan hak arama özgürlüğünü sınırlamış olur.
Zorunlu arabuluculuğun özellikle taraflardan birinin zayıf konumda olduğu uyuşmazlıklar bakımından, adil yargılanma hakkının tesisi açısından elverişli bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olmadığı, arabuluculuğun pratikte güçlü konumdaki kişilerin güçsüz konumdaki kişilere karşı üstünlük sağladığı, güçlünün istediği yönde uzlaşmanın ortaya çıktığı bir çözüm yöntemine dönüştüğü dikkate alındığında tahkim şartı arabuluculuk düzenlemesi uyuşmazlıkların zayıf taraflarını iyice mağdur edecektir. Hak sahipleri gerçek alacakları yerine çok daha azına razı olarak anlaşacaklardır. Arabuluculuğun bu olumsuz sonuçlarına adli yargıdaki yargılamanın çok uzun sürmesi nedeniyle katlanılabilir belki, ancak neredeyse arabuluculuk yolunda olduğu gibi çok kısa sürede yargılama yapan Sigorta Tahkim Komisyonu varken neden hak sahipleri alacağından feragat etmek zorunda kalsın. Bu nedenle sadece uyuşmazlıkların kısa sürede çözümlenmesine değil aynı zamanda adil yargılanma hakkının tesisine de imkan tanıyan Sigorta Tahkim Komisyonunun bu fonksiyonuna zarar verici yöntemlerden kaçınılmalıdır.
Tahkim şartı arabuluculuğun getirilmesi Devlete de ilave bir mali yük getirecektir.
Sigorta tazminat alacakları için Sigorta tahkim Komisyonuna başvurmadan önce arabuluculuğa başvuru şartı getirilmesi halinde yılda 600 bin sigorta uyuşmazlığının arabulucuların önüne gelmesi demektir ki, bu da Devlete çok önemli ilave mali yük getirecektir. Zira arabuluculuk görüşmelerinin ilk 2 saatinin ücretini Devlet karşılamaktadır. Oysa Sigorta Tahkim Komisyonunun personel giderleri ve hakem ücretleri, başvuru sahiplerince ödenen başvuru ücretleri ve komisyona üye olan sigorta şirketleri tarafından ödenen üyelik aidatlarından karşılanmaktadır. Bu nedenle yargılamada devletin hiçbir mali desteğine ihtiyaç duyulmamaktadır.