Tam da deyimde karşılığını bulacak şekilde, Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli olmuştu.

Dün sabah İmralı’ya giden DEM Heyeti, adadan döndükten sonra Öcalan’ın çağrısını okumak üzere kameraların karşısına geçti.

Öcalan’ın çağrıyı videolu olarak yapması Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un ifade ettiği gibi mevzuata aykırı olduğu için, hükümlüler için mümkün olabilecek ‘fotoğraflı yöntem’ kullanıldı.

Öcalan elinde çağrı metni, etrafında kendisini ziyarete giden DEM Heyeti olacak şekilde İmralı’da çekilmiş bir fotoğraf paylaşıldı.

Böylece çağrının Öcalan’a ait olduğuna dair herhangi bir kuşkuya fırsat verilmemiş oldu.

ÖCALAN, KURDUĞU ÖRGÜTÜN MİADINI DOLDURDUĞUNU, ANLAMINI YİTİRDİĞİNİ SÖYLÜYOR.

Bir A-4 kağıda sığacak şekilde, kısa kısa 11 paragraftan oluşan bir açıklama metni karşımıza çıktı.
 

Satır arası okumalarına bakıldığında şöyle bir önemli hususla karşı karşıya kalıyoruz:

Öcalan’ın sırf beklentileri karşılamak adına silah bırakma ve örgütü feshetme çağrısı yapmakla yetinmediği, bunun felsefi ve düşünsel gerekçelerini de izah ettiği görülüyor.

“PKK’nın Kürt realitesenin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı bir zeminde doğduğundan” bahsettikten sonra, bu zeminin artık ortadan kalktığına dair ifadeler kullanıyor, bu gelişmelerin kendi ifadesiyle “PKK’nın anlam yoksulluğuna ve aşırı tekrara yol açtığına” değiniyor ve yine bu yeni gelişmelerin PKK’nın “Ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır” diyor.

Yani silah bırakma ve fesih çağrısını çok temelden bir gerekçelendirme üzerine inşa ediyor.

ÖNEMLİ BİR NOKTA: ÖCALAN’IN ÇAĞRISINDA FEDERASYON, İDARİ ÖZERKLİK GİBİ FİKİRLER YOK

Öcalan, Kürtlerle Türklerin 1000 yıl boyunca gönüllülük yönü ağır basan bir ittifak içinde olduklarına vurgular yapıyor, Kapitalist Modernite diye tarif ettiği hegemon güçlerin 200 yıldır bu ittifakın parçalanmasını gaye edinmesinden söz ediyor, Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarının bu süreci hızlandırdığından dem vuruyor ve nihayet,  Türk/Kürt ittifakını kardeşlik ruhu ve inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemenin esas görev olduğunu söylüyor.

Bunların hepsi dikkate şayan ifadeler.

Ancak, PKK’nın miadını doldurduğuna değinen ifadelerinden sonra Öcalan’ın asıl dikkat çekici sözleri, önerdiği çözüm yöntemleriyle alakalı.

Şöyle bir cümle:

“Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.”

Açıkça görüldüğü üzere bu ifadeler üniter yapı dışında bir formüle kapıları kapalı tutan ifadeler.

PKK’nın ayrılıkçı ajandasının önüne fikri düzeyde set koyan net bir mesaj var burada.

ÇAĞRI MAKSADA UYGUN AMA UYGULAMA ÖNEMLİ…

Dün İmralı’nın bu çağrısı kamuoyu ile paylaşıldıktan sonra bazı görüşmeler yaparak Ankara’nın nabzını yoklamaya çalıştım.

Genel intibanın pozitif olduğu anlaşılabiliyor.

Konuştuğum, MHP kadrolarından bir isim, İmralı’nın çağrısını ‘Murad edilene uygun’ bulduğunu dile getirdi.

Ama tabi bu çağrının nasıl karşılık bulacağını izlemek bu saatten sonra çok daha önemli hale geliyor.

Öcalan, örgüte “Kongrenizi toplayın ve karar alın” dedikten sonra, görmek istediği/beklediği kararın tüm grupların silah bırakması PKK’nın kendisini feshetmesi olduğunu net bir şekilde söylüyor.

Suriye’de 2003’ten bu yana PKK’nın uzantısı olarak faaliyet yürüten PYD’nin tüzüğünün ikinci maddesi Öcalan’a bağlılık beyanını içeriyor.

Ankara’nın PYD/YPG’nin PKK’nın uzantısı olduğunu bu örgütün arkasındaki ülkelere anlatırken bu maddi gerçeği onların önüne koyduğunu biliyoruz.

Şimdi ‘Önderliğin’ çağrısına nasıl bir cevapla, nasıl bir uygulama ile cevap verileceği sorusu PYD/YPG için kritik bir sınav konusuna dönüşmüş durumda.

“Kongre’yi toplayın” çağrısı, “Toplanın ve topluca bir karar alın” mesajını içeriğinde barındırıyor.

Yani KCK’ya bağlı çeşitli gruplar var ve onlara ayrı ayrı inisiyatif yüklenmiyor bu çağrıda.

Toplanın ve örgütü feshettiğini açıklayın diyor Öcalan.

Başarılı bir şekilde sonuca ulaşması halinde, Türkiye’nin bölgesel ve küresel gücüne güç katacak, tarihsel bir ‘anın’ içinden geçtiğimiz çok açık.

“Terörsüz Türkiye ve Terörsüz Bölge” projesi, düne kadar hiç bu kadar umut verici bir noktaya gelmemişti.