Cehaletin bedeli

  • GİRİŞ07.03.2025 09:00
  • GÜNCELLEME09.03.2025 09:53

Günümüz dünyasında, internet ve mobil iletişim teknolojileri, bilgiye mi yoksa daha çok bilgi kirliliğine mi erişimi kolaylaştırdı, kestirmek zor. Günümüzde cehaleti, galiba artık, “bilgi eksikliği” olarak değil de, “yalan-yanlış bilginin yaygınlığı” şeklinde tanımlamak gerekiyor. Bugün bu soruya cehaletin ağır bedeller ödemek durumunda bırakabileceği ya da tehlikeli sonuçlar doğurabileceği bir alan perspektifinden yanıt arayacağız. 

Amaç, İslam okuryazarı olmamanın –yani İslam’ın temel kaynakları, prensipleri, değerleri, kuralları, kavramları ve tarihî gelişimi hakkında bilgi eksikliğinin ya da yanlış bilgi sahibi olmanın– radikalleşme, sapkın dini inanışlar, yanlış-hatalı-eksik ibadetler, hurafeler, dini dezenformasyon ve din istismarı gibi kişiyi açık hale getirebileceği tehditlere dikkat çekmek. 

Şöyle ki:

- Neredeyse her gün yeni bir iletişim kanalının ortaya çıktığı bir ortamda, dini bilgisi zayıf olan bireyler; popülist, tribünlere oynayan hitabetin etki alanına daha kolay girebilirler. Güçlü retorik ya da karizmatik figürlerinin etkisine karşı savunmasızdırlar. Duyguları harekete geçiren bir söylem; neyin hakikat neyin çarpıtma olduğunu bilmeyen insanlara kısa sürede cazip gelebilir. 

- Din diye sunulan geleneksel kültürel öğeler, yine maksatlı, maksatsız veya maksadını aşan bir şekilde yorumlanan dinî metinler, bilhassa İslam’ın temel kaynaklarını tanımayan kitleler arasında hızla taban bulabilir. Onları hurafe ve bid’atlere yatkın hale getirebilir. Bu durum her şeyden önce hakikate, akletmeye, düşünmeye ve sorgulamaya dayanan İslam düşüncesiyle çeliştiği gibi yanlış pratik ve inançların oluşmasına zemin hazırlar. 

- Yine maksatlı bir şekilde İslam'la veya Müslümanlarla ilişkilendirilerek sunulan insana özgü yanlışlar, bir takım suçlar, sapkınlıklar, insan yaşamına kast eden eylemler; zaten, çoğu çarpıtmalardan ibaret bir İslâm bilgisine sahip bireyleri, geri dönülmez bir noktaya getirebilir. Arada beride dolaşanların zihnini arzu edilen istikamette yönlendirebilir. İslam'a hakkaniyetli yaklaşmak, sıcak veya sempatik olmak suretiyle büyük bir ihsanda bulunduğunu düşünenlerin, yine İslami yaşantıyı hedef almayı insanlığı kurtarmak gibi görenlerin karanlıklarını arttırabilir. İslam okuryazarı birey ise bu yönlendirmenin kişiyi sorumluluktan kurtarmayacağını bilir.

 - İslam dinini yüzeysel okumalarla veya ideolojik saplantılarla yorumlayan gruplar, “gerçek İslam budur” iddiasıyla kendilerine taraftar toplamaya çalışmaktadır. En azından dini yaşantısını doğru bir istikamette yürütecek kadar İslam bilgisine sahip olmayan ve eleştirel yaklaşım yeteneğinden yoksun bireyler, bu mutlaklık iddiasına daha çabuk inanarak radikal ve şiddeti meşru kılan söylemlerin pençesine düşebilmektedir. Bu yoksunluk birden bire aşırı ideolojilerin beslendiği en verimli zemin haline gelmektedir. 

- Dinin temel kaynaklarına (Kur'an ve Sünnet) ve temel ilmihal bilgisine, en azından sorumlu oldukları ölçüde, vakıf olamayan bireyler, sözde din âlimi ya da “özel bir misyon” iddiasında bulunan manipülatörlerin oyuncağı olabilmektedir. İslam’ın çağlar boyunca geliştirdiği zengin ilim geleneğinden haberi olmayanlar, sahte fetva veya hurafe yüklü propagandalara karşı aşısız bir durumdadır. 

- Kur’an ve Sünnet’i tanımayan bir birey, sosyal medyada dolaşan çarpıtmalara karşı savunmasız hale gelebilmektedir. Örneğin, bir ayetin bağlamından koparılması veya tercümede yapılan yanlışlıklar, dini dezenformasyonun bu bireyler ekseninde daha kolay yayılmasına sebep olmaktadır.

- Yine, önüne çıkan her bilgiye inanmaya açık hale gelmek; gerçek gibi görünen dini söylemlerle beslenen şiddet, nefret ve ayrımcılık hislerini güçlendirecek bir potansiyel taşımaktadır.

Hâsıl-ı kelâm, Talha b. Ubeydillah'ın rivâyetine göre, Hz. Peyhamberin (s.a.v) "doğru söylediyse kurtuldu" diyerek bitirdiği Hadis-i Şerif'inde belirttiği temel ibadetleri, kaşını-gözünü yarmadan, yapabilmek için bile basit düzey İslâm okuryazarı olmak gerekmektedir. 

En değerli sermayemizi, yarın için tek geçerli akçemizi, daha çok sosyal medyada, bazen de televizyon ve radyoda üstümüzde akbaba misali uçan şahıslara kaptırmamak için sorumluluğumuzun nerede başlayıp, nerede bittiğine tam olarak vakıf olmamızın kaçışı bulunmamaktadır. Sorumlu olduğumuz alanlara ilişkin cehaletimizin bedelini telâfisi mümkün olmayan bir şekilde ödememek için daha dikkatli olmak hayat kurtarıcı olabilir. Emniyet kemeri gibi düşünün. 

Son Söz: Sorumluluğumuz, sadece kendi inancımızı korumayı değil, başkalarını doğruya yönlendirmeyi de kapsamaktadır. Bilgi, en büyük savunma mekanizmamızdır!

Hayırlı Ramazanlar,

Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber 7

Yorumlar9

  • Doğrucu Davud 1 ay önce Şikayet Et
    Şunu duyduğumda çok şaşırmıştım; bir günah işlendiğinde bilene bir günah bilmeyene ceza olarak iki günah yazılıyormuş, işte cehalet düşmanı İslamın ilme verdiği değer !..
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Ali 1 ay önce Şikayet Et
    Değerli Hocam sizin analizleriniz çok kıymetli imkan olsaydı bir tartışma programında fikirlerinizi dinlemek isterdim severek okuyorum.Hürmetler
    Cevapla
  • M.A.Bayrak 1 ay önce Şikayet Et
    Sayın hocam yalan her kötülüğün başıdır sonu gelmez ne kadar güzel ve doğru şeyler yazmışsınız hocam bu konuları ilk öğretimden başlayarak okullarda anlatılması gerekiyor yalan bilgilerle çocuklarımız gençlerimiz yanlış yerlere yönlendiriliyor.sağolun hocam.
    Cevapla
  • Mustafa 1 ay önce Şikayet Et
    Hocam tek kelimeyle mükemmel bir konu tebrikler.
    Cevapla
  • Mehmet Himmetoğlu 1 ay önce Şikayet Et
    Hocam sosyal medyada çok değişik yorum ve cevaplara maruz kalıyoruz.:- Allah CC Kuran'da şu ayette şöyle buyuruyor diye yazıyorum.:- sana göre öyle,bana göre değil,Allah bilir şeklinde cevap geliyor. Yani ayetleri de delil getirmemiz istenmiyor. Çok zor zamandayız,Allah yardım etsin.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat