Soruşturmalar sadece CHP'li belediyeler için mi yapılıyor?
- GİRİŞ25.03.2025 08:37
- GÜNCELLEME26.03.2025 09:01
Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi, Ekrem İmamoğlu ve ekibiyle ilgili yürütülen soruşturmayı ortada çok ciddi iddialar söz konusu olmasına rağmen salt siyasi yönüyle gündemde tutmaya çalışıyor.
Belediye kaynaklarının şahsi ve örgütsel zenginleşme amacıyla çarçur edildiği iddialarına;
Belediyeye ait firmalardan İmamoğlu inşaata yüklü miktarda para akışı yapıldığı iddialarına;
Belediyeden alacağı olan iş insanlarına, “Önce bizi gör, değilse paranı alamazsın” şeklinde tehditler savurulmasına;
Buna karşı çıkanlara belediyenin gücünü kullanmak suretiyle yüklü cezalar kesilmesine;
Bu benzeri bir sürü ciddi ve mahkeme sürecinde ispatlanması halinde altından kalkılması güç suçlamalara karşı CHP’liler tam bir ‘üç maymun’ tutumuyla karşılık veriyor.
Bir taraftan da CHP’li belediyeler soruşturmalarla kıskaca alınırken, iktidar partisinin belediyelerine ayrıcalık tanındığı, onlara dönük herhangi bir soruşturmanın yürütülmediği tezi işleniyor.
Peki gerçek öyle mi?
Şimdi bu soruya cevap teşkil edebilecek önemli bir bilgi paylaşmak istiyorum.
İstanbul’daki soruşturma doğrudan savcılığın inisiyatifiyle başlattığı bir soruşturma.
Ancak, Türkiye genelinde belediyelerle alakalı soruşturmaların çok büyük bölümü, İçişleri Bakanlığının verdiği izinlere bağlı olarak gelişiyor.
Gelen şikayetleri değerlendiren bakanlık, soruşturma gereği olduğunu düşündüğü şikayetlere ilişkin bu izni veriyor ya da reddediyor.
2024’TE AK PARTİLİ BELEDİYELERE 59, CHP’Lİ BELEDİYELERE 58 SORUŞTURMA İZNİ VERİLMİŞ
İçişleri Bakanlığı’nın hangi partiden kaç belediyeye soruşturma izni verdiği sorusunun en güncel cevabı, Kasım 2024’te Bakan Ali Yerlikaya’nın Meclis’te bütçe görüşmeleri sırasında verdiği rakamlar üzerinden karşımıza çıkıyor.
Bakan Yerlikaya’nın verdiği bilgiye göre 2024 yılı boyunca (Açıklamanın yapıldığı tarihe kadar) 1701 şikayetin 176'sına soruşturma izni verilmiş.
Soruşturma izni verilen belediyelerin dağılımına bakınca yine Bakan Yerlikaya’nın verdiği rakamlar üzerinden şu veriler karşımıza çıkıyor:
Soruşturma izni verilen belediyelerin
-59'u AK Parti,
-58'i CHP,
-21'i MHP,
7'si İYİ Parti,
10'u HDP’li belediyelerle alakalı.
Bu dağılıma bakıldığında Hükümete bağlı olarak faaliyet yürüten İçişleri Bakanlığı’nın herhangi bir ayrım gütmeden, belediyelerin hangi partiye ait olduğuna bakılmaksızın objektif ve adil bir şekilde yaklaştığı sonucuna rahatlıkla ulaşılabilir.
Bu böyle iken, CHP belediyelerinin üzerine üzerine gidilirken iktidara ait belediyelerin soruşturmalardan korunduğu tezi ne kadar anlamlı, bunu düşünmek lazım.
CHP SANDIĞINA 15 MİLYON KİŞİ GERÇEKTEN OY ATTI MI?
Pazar günü Cumhuriyet Halk Partisi, ‘ön seçim’ görünümü altında esasen bir temayül yoklaması niteliği taşıyan iki ayrı oy kullanma işlemine öncülük etti.
Bunlardan birine tek aday olarak ‘ön seçime’ giren İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı için konulan sandık, diğerine de dayanışma sandığı adı verildi.
İkinci sandıkla alakalı olarak CHP yönetimi 15 milyondan fazla oy kullanıldığını iddia edip, bunu bir propaganda söylemine dönüştürdü.
Peki gerçek böyle mi?
Esasen dayanışma sandığı diye lanse edilen yöntemin bildiğimiz anlamıyla bir ‘seçim’ olarak kabul edilmesi mümkün değil.
Niçin böyle diyoruz?
Şundan dolayı:
-Bildiğimiz anlamda bir seçim olması için böyle bir seçimin tarafsız gözlemciler, denetmenler, objektif gözlemciler eşliğinde yapılması gerekirdi.
BASILAN OY PUSULALARI SANDIĞA ATILARAK OY KULLANANLARIN SAYISI ŞİŞİRİLDİ Mİ?
Bizim bildiğimiz seçimlerde, diğer partilerin hem görevlileri, hem müşahitleri sandık başlarında görev alır.
CHP’nin dayanışma seçiminde bu unsurların hiçbiri yoktu.
Kaldı ki, dayanışma sandığı için basılan bütün oy pusulalarının sandıklara ‘tıkıştırıldığına’ dair ciddi iddialar da var.
Yani önceden hesap edilerek, İmamoğlu için üyelerin kullanacağı oyların on katı miktarda ‘dayanışma oyu’ çıkmasına dönük bir hesap yapıldığına dönük bir iddia bu.
CHP’lilerin kendi kendilerine bir nevi gelin/güveyi oldukları böyle bir yöntemle yapılan böyle bir ‘seçime’ seçim demek için olsa olsa ‘açık oy/gizli tasnif’ yönteminin yapıldığı son seçim olan 1946 seçimleri bir örnek olarak gündeme getirilebilir.
O nedenle, 15 milyon dayanışma oyu iddiası, kullanışlı bir propaganda söylemi olmanın ötesine geçebilecek bir inandırıcılık taşımıyor.
Yorumlar80