Asrın davası Ergenekon'da yüzleşme vakti

46’sı tutuklu, 86 sanığın yargılandığı Ergenekon Terör Örgütü davası bugün Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde başlıyor.

Asrın davası Ergenekon'da yüzleşme vakti
Asrın davası Ergenekon'da yüzleşme vakti
GİRİŞ 20.10.2008 00:45 GÜNCELLEME 20.10.2008 00:45
Bu Habere 40 Yorum Yapılmış

Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Cumhuriyet gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk ve eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Yalçın Alemdaroğlu’nun da aralarında bulunduğu 46’sı tutuklu 86 sanıklı “Ergenekon” davasının görülmesine bugün başlanacak.

Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki adliyede, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce yargılamanın yapılacağı duruşma salonundaki hazırlıklar tamamlandı.

DURUŞMA CANLI İZLENECEK

Toplam 280 kişinin alınacağı duruşma salonunda mahkeme heyeti, savcılar, avukatlar ve sanıklara 200, basın mensupları ve izleyicilere de 80 kişilik yer ayrıldı.

Duruşmada dinlenilecek “gizli tanıklar”, salon bitişiğinde oluşturulan ve ses ile görüntülü kayıt sistemi de kurulan bir bölümde, kendisini sorgulayacak hakim ile bulunacak.

Salondaki diğer kişilerce tanınmaması için görüntüsü mozaiklenerek, sesi de değiştirilerek salona aktarılacak tanığa, mahkeme heyeti ve avukatlar da doğrudan soru yöneltebilecek.

Duruşma görüntülerinin, salon yakınına kurulan bir LCD ekrandan basın mensupları ve izleyicilere canlı olarak aktarılacak davanın ilk oturumunda, 2455 sayfadan oluşan iddianame ya da bu iddianame yerine geçen belgeler okunacak.

DURUŞMA HER GÜN YAPILACAK

Toplam 86 sanığın yargılanacağı davanın ilk oturumu, sanıkların ifadeleri bitene kadar her gün yapılacak. Kimlik tespitlerinin ardından ilk olarak tutuklular olmak üzere sanıkların ifadesi alınacak duruşmalarda, sanık sayısının çokluğu nedeniyle mağdurlar ve tanıklar daha sonra dinlenilecek.

Salona kurulan sistem sayesinde ses ve görüntü kaydı yapılacak olan duruşmada yaşananlar, daha sonra kağıda dökülecek.

6 HABER AJANSINDAN BİRER MUHABİR

Davaya bakacak mahkemenin, duruşmalarla ilgili 3 sayfalık talimat yazısına göre, basın mensupları için 30 kişilik yer ayrılan duruşma salonunda Anadolu Ajansı başta olmak üzere 6 haber ajansı duruşma süresince tüm gün boyunca birer muhabir bulundurabilecek.

Diğer basın kuruluşları temsilcilerinin de dönüşümlü olarak duruşma salonu ya da koridordaki ekrandan takip edebileceği duruşmayı izlemek için bölgeye gelecek canlı yayın araçları, adliyenin bulunduğu cezaevi yerleşkesi girişindeki otoparka kadar alınacak.

Kendilerine verilen tanıtım kartları ile duruşma salonuna girecek basın mensupları, iki ayrı arama noktasından geçtikten sonra duruşma salonuna alınacak.

MAKTUL VE MAĞDURLAR

İstanbul Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz, Nihat Taşkın ve Mehmet Ali Pekgüzel’in hazırladığı 450 klasörden oluşan 2455 sayfalık iddianamede, Danıştay 2. Dairesi üyesi Mustafa Yücel Özbilgin “maktul”, Özbilgin dışında dönemin daire başkanı, şimdiki Danıştay Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir ve Danıştay Tetkik Hakimi Ahmet Çobanoğlu da “mağdurlar” olarak sıralanıyor.

“İhbar eden” olarak da Şevki Yiğit’in adı geçen iddianamede, soruşturmanın 12 Haziran 2007’de Trabzon İl Jandarma Komutanlığının 156 hattını gizli numaradan arayarak, isim ve kimliğini belirtmeyen bir kişinin telefon ihbarıyla başladığı, ihbardan yola çıkılarak Ümraniye’de bir gecekonduda 27 adet el bombası ele geçirildiği ve bazı kişilerin yakalandığı belirtiliyor.

FİTİLİ ÜMRANİYE’DEKİ EL BOMBALARI ATEŞLEDİ

Bu kişilerden bazılarının, başta Cumhuriyet gazetesine el bombası atılması ve Danıştay saldırısı olarak bilinen eylemler olmak üzere, daha önce meydana gelen bazı adli olay ve olay failleriyle bağlantılarının kurulması üzerine soruşturmanın genişletildiği ifade edilen iddianamede, soruşturmada, daha önce bir ceza davasına konu olmamış “Ergenekon” isimli terör örgütüne ulaşıldığı kaydediliyor.

“DERİN DEVLET”

İddianamede, “Türk tarihine ait önemli bir kavram ve bilinen Türk Destanının da adı olan Ergenekon ile terör örgütü kelimelerinin iddianamede yan yana getirilmesinin savcılığın tercihi olmadığı” vurgulanarak, ele geçen ‘İstanbul 29 Ekim 1999 Ergenekon Analiz Yeni Yapılanma, Yönetim ve Geliştirme Projesi” isimli dokümandan ve soruşturma evrakı genelinden ‘Ergenekon’ terör örgütünün bu dokümanın yazım tarihi olan 1999’dan da öncesine dayanan, gizli örgütlü faaliyet içerisinde bulunduğunun, yönetici ve üyelerinin örgütü ‘derin devlet’ kabul edip dışa karşı da bu şekilde gösterdiklerinin anlaşıldığı ifade ediliyor.

Tuncay Güney’den ele geçirilen belgelere yer verilen iddianamede, gerçekleştirdiği eylemlere rağmen, örgütün deşifre edilmesinin daima engellendiği anlatılarak, Susurluk’taki trafik kazasının, örgütün kapılarını kısmen de olsa araladığı belirtiliyor.

İddianamede, “Örgütün yakın amacının, ülkede yönetim zafiyeti oluşturacak derecede eylemler yapıp, kamu düzenini bozacak kargaşa ortamı meydana getirmek, nihai amacının da oluşacak kargaşa ortamı ile yönetime karşı yapılacak hukuk dışı bir müdahalenin kamuoyunda kabulü ve haklılığını temin edip, hukuk dışı bir müdahale ile yönetimi ele geçirmek olduğu tespit edilmiştir” deniliyor.

Devletin resmi kurumlarından alınan cevaplara göre yapılan değerlendirmede de “kendilerini ‘derin devlet’ olarak niteleyen ‘Ergenekon’ yapılanmasının, devletin hiçbir resmi kurumuyla irtibat ve alakasının bulunmadığı dile getiriliyor.

ÖRGÜTÜN YAPISI

İddianamede, sanıklar Cumhuriyet gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, eski İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörü Kemal Yalçın Alemdaroğlu ve Kuvayı Milliye Derneği Başkanı emekli Kurmay Albay Fikri Karadağ’ın “örgütün üst düzey sorumluları ve yöneticileri” oldukları belirtiliyor.

Ele geçirilen dokümandan örgütün, “Ergenekon Başkanlığı”na bağlı yurt içi ve yurt dışı olmak üzere yapılandığı anlatılan iddianamede, dokümandan örgütünün yurt içi yapılanmasının “askeri yapılanma”, “devlet kurumlarında yapılanma”, “sivil yapılanma”, “mafya yapılanması” ve “terör örgütü yapılanması” şeklinde beş ana bölümden oluştuğu, kurulan sivil toplum örgütlerindeki kişilere darbeden sonra çeşitli makam ve mevkiler vadedildiği kaydediliyor.

İddianamede, örgüt üyelerinin Ulusal Kanal, Cumhuriyet gazetesi, Aydınlık Dergisi ve bağlı birleşik kuruluşlar ile diğer medya organları içerisine sızdırıldığı, mafyanın örgüt tarafından yönetilip kontrol altına alınması ve yurt dışındaki mafya örgütleriyle de entegrasyonunun sağlanmasının benimsendiği ifade ediliyor.

İddianamede, bu doğrultuda mevcut yapılanma içinde yer alan Sami Hoştan, Sedat Peker, Semih Tufan Gülaltay ve Osman Yıldırım gibi kişiler vasıtasıyla örgüte gelir temin edildiği anlatılarak, örgütün yurt dışı yapılanması konusunda örgüt dokümanında açık hükümler bulunduğu, sanıklar Veli Küçük, Sevgi Erenerol, Kemal Kerinçsiz, Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Doğu Perinçek, Sedat Peker, Sami Hoştan ve Ferit İlsever’in yurt dışında örgütsel süreklilik arz edecek şekilde toplantılara katıldıklarının tespit edildiği ifade ediliyor.

DARBEYE TEŞVİK

İlhan Selçuk’un, “Ergenekon” üst yapılanmasında yer alan “Teori Tasarımı ve Planlama Dairesi Başkanlığı”na bağlı sivil bölümün başında olduğu, bu bölümü yönettiği ve Türk Silahlı Kuvvetlerini (TSK) darbeye teşvik ettiği belirtilen iddianamede, Kemal Alemdaroğlu’nun da Selçuk’un yardımcılığını yaptığı, aynı zamanda örgütün üniversite yapılanması içerisinde görev aldığı kaydediliyor.

İddianamede, aynı bölümde faaliyet gösteren ve Selçuk ile örgütsel faaliyetleri yürüttüğü anlatılan Perinçek’in de bunun yanında askeri yapılanma ile de irtibatlı bulunduğunun anlaşıldığı bildiriliyor.

“Ergenekon” ve lobi dokümanında ayrıca “köprü personelden” bahsedildiği anlatılan iddianamede, “Delillerden, Ergenekon gizli yapılanması ile sivil unsurları oluşturan lobi yapılanması arasındaki ilişkiyi ‘köprü personel’ olarak şüpheliler Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’in sağladığı anlaşılmıştır” ifadelerine yer veriliyor. Küçük’ün, örgütün deşifre edilen tüm sivil uzantılarıyla ilişkili olduğu vurgulanan iddianamede, şunlar kaydediliyor: “Küçük’ün zaman zaman örgütün karargahı konumunda olan Türk Ortodoks Kilisesi’nde açık ve gizli toplantılar düzenlediği, örgütün gerçekleştirdiği birçok toplumsal gösteri ve basın açıklamalarına katıldığı, alınan gizli tanık beyanlarından yakın tarihimizde ülkemizde ciddi kaos ve gerginlik oluşmasına neden olan birçok faili meçhul olayların planlayıcısı ve azmettiricisi olduğu, tüm bu eylem ve faaliyetlerini, etrafındaki mafya gruplarına ya da suikast timlerine yaptırdığı, bu ilişkilerini de halen sürdürdüğü anlaşılmaktadır.”

“MUZAFFER TEKİN EMİRLERİ UYGULADI”

İddianamede, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması olayını bizzat emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’in yaptırdığı ifade edilerek, dosyadaki tüm delillere birlikte bakıldığında, Tekin’in bu eylem kararı ve talimatlarını tek başına verebilmesinin mümkün olmadığı, diğer ilişkilerine bakıldığında Ergenekon terör örgütünün gizli yapılanması içerisinden gelen emir ve talimatları uyguladığının anlaşıldığı belirtiliyor.

İddianamede, “Ergenekon” örgütünün, terör örgütlerinin yok edilmesini değil, kontrol altına alınıp örgüt adına kullanılmasını benimsediği savunuluyor. “Bu konuda Veli Küçük ve Ümit Oğuztan’tan çıkan ‘Panzehir’ isimli dokümanda, PKK’nın tamamen tasfiye edilmesi yerine, Abdullah Öcalan ile iş birliği yapılıp bizzat Ergenekon terör örgütü içerisinde bulunan kendilerince genç subay olarak tabir ettikleri, muhtemelen örgüt adına çeşitli askeri kurumlara sızmış örgüt üyelerinin PKK’nın üst düzey yönetici kadrolarının yerlerine getirilmesinin öngörüldüğü ifade edilen iddianamede, dosyadaki delillerden Doğu Perinçek, Ferit İlsever ve Hayati Özcan’ın PKK kamplarında terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan’la birçok fotoğrafının bulunduğuna işaret ediliyor.

Sanıkların DHKP/C ve Hizbullah terör örgütleriyle doğrudan bağlantılarının bulunduğu kaydedilen iddianamede, delillerin incelemelerinde, tüm şüphelilerin Ergenekon yapılanması altında değişik isim ve faaliyetlerle belirtilen kurum, dernek ve platformlar ile medya kuruluşlarında örgüt adına faaliyetlerde bulunduğu kaydediliyor.

ELE GEÇEN MALZEMELER

Emniyet Genel Müdürlüğünden (EGM) 5 Haziran 2008’de “Ergenekon” yapılanması ile ilgili gelen yazıya da yer verilen iddianamede, yazıda, soruşturmada 39 el bombası, 2 içi boşaltılmış el bombası, 11 kilogram C-3 patlayıcı, 1160 gram tahrip kalıbı, 1 gaz bombası, 10 fünye, 5 işaret fişeği, 3 sis bombası, 21 TNT kalıbı, 1 yangın bombası, 84 kapsül, 24 ateşleme çakmağı, 50 infilak fitili, 35 çeşitli boylarda infilak fitili, 1 eğitim bombası, 2 demir çubuk içerisinde patlayıcı, 18 gram Emolite marka patlayıcı, 13 santimetre uzunluğunda infilak kapsülü için irtibatlık fitil, 3 Golden ibareli plastik tüp içerisinde hidrolik asit, 3 uzun namlulu tüfek, 2 av tüfeği, 2 havalı tüfek, 21 tabanca, 3 kuru sıkı tabanca, 34 şarjör, bin 74 dolu fişek, 73 av fişeği, 1 susturucu, 2 içi boşaltılmış havan mermisi, 9 içi boşaltılmış uçak savar mermisi, 1 kasatura, saniyeli fitil, çok sayıda demir bilye, bomba yapımında kullanılan malzemeler, telsiz, kasatura ve bıçak ele geçirildiğinin kaydedildiği bildiriliyor.

İddianamede, EGM’ce “Ergenekon yapılanmasının 3713 Sayılı Kanun’da belirtilen özelliklere sahip bir terör örgütü olduğu belirtilmiştir” denilerek, “yapılanmanın açıkça terör örgütü olduğu” vurgulanıyor.

SUİKAST PLANLARI

Örgütün gerçekleştirmeyi planladığı eylemlere de değinilen iddianamede, İP Genel Merkezi’ndeki aramada çok sayıda CD bulunduğu, bunlardan birinde, Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın İzmir ve Balıkesir’de yapacağı ziyaretler sırasındaki koruma planının yer aldığının anlaşıldığı kaydediliyor.

İddianamede, bu konunun sorulduğu Doğu Perinçek’in şüpheli cevapları, aynı yerden ele geçirilen Yargıtay krokileri ve İzmir NATO Karargahı krokileriyle birlikte değerlendirildiğinde, Orgeneral Büyükanıt’a yönelik kötü amaçlı eylem ve planlar yapılmış olabileceğinin düşünüldüğü belirtiliyor. Ayrıca, şüpheliler arasındaki telefon görüşmeleri ve ifade içeriklerinden, örgütün Kuvayı Milliye Derneğindeki yapılanmasının, Orhan Pamuk, Fehmi Koru, Ahmet Türk, Osman Baydemir veya Sebahat Tuncel’in öldürülmesi konusunda plan yaptığının sabit olduğu ve gerçekleşmesi halinde terör eylemi niteliğinde bulunacağı anlatılıyor.

Cumhuriyet gazetesinin bombalanması ve Danıştay olayı faillerinin aynı şahıslar olduğunun anlaşıldığı ifade edilen iddianamede, sanıkların işlediği öne sürülen suçlara yer veriliyor.

Devlete ait çok gizli belgelerin ele geçmesi ile suikast planlarına yer verilen iddianamede, Ankara’da bulunan Kuvva-i Milliye Derneğinin Genel Merkezi’ndeki aramada elde edilen şüpheli Bekir Öztürk’e ait dizüstü bilgisayarda kayıtlı dosyada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan veya AK Parti’den herhangi birinin Cumhurbaşkanı olması durumundaki simülasyona ulaşıldığı anlatılıyor.

Bu simülasyona göre, şok suikastlar olarak Fener Rum Patriği Bartholomeos’un, Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Mutafyan’ın ve iş adamı İshak Alaton’un öldürülmesi konularını içeren Fuat Ermiş Sesar imzalı belgenin bulunduğu, bunun da son zamanlarda meydana gelen farklı dinlere mensup kişilerin öldürülmesi olayları ile doğrudan irtibatlı ve hedef gösterici yazı olması sebebiyle, yazıyı hazırlayan şahısların tespit edildiği belirtiliyor.

ÖRGÜTÜNÜN EYLEMLERİ

İddianamede, “Ergenekon terör örgütü”nün gerçekleştirdiği belirtilen eylemler şöyle sıralanıyor:
* Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ıskata teşebbüs,
* Darbe ortamı hazırlamak amacıyla halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı silahlı isyana tahrik,
* Mayıs 2006’da Şişli’de bulunan Cumhuriyet gazetesi merkezine el bombası atılması,
* 10 Mayıs 2006’da Şişli’deki Cumhuriyet gazetesine el bombası ile ikinci saldırının gerçekleştirilmesi,
* 11 Mayıs 2006’da Cumhuriyet gazetesine el bombası atılmak suretiyle üçüncü saldırının gerçekleştirilmesi,
* 17 Mayıs 2006 günü Danıştay 2. Dairesine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in öldürülmesi ve 2 üyenin yaralanması,
* 13 Haziran 2007 günü İstanbul-Ümraniye ilçesinde bir adrese düzenlenen operasyonda 27 adet el bombası ele geçirilmesi,
* 25 Haziran 2007’de Eskişehir’de emekli Yüzbaşı Fikret Emek’ten 12 adet el bombası, 2 adet uzun namlulu silah, 11 kilogram C3 patlayıcı madde, 11 kilogram TNT patlayıcı madde, 2 adet ruhsatsız silah ve bol miktarda dokümanın ele geçirilmesi,
* Devlete ait gizli bilgi ve belgelerin ele geçirilip amacı dışında kullanılması,
* Kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine, hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydetme eylemleri,
* Silahlanma, ruhsatsız silah bulundurma ve taşıma eylemleri.

ÖRGÜTÜN GELİRİ

“Ergenekon” terör örgütünün “silahlı bir örgüt” olduğu ifade edilen iddianamenin “Örgütlenme Eylem ve Faaliyet Alanları” başlıklı bölümünde, örgüte gelir getirici illegal faaliyetler, “mafyanın kontrol altına alınması, uyuşturucu ticaretinin kontrol altına alınması, kamu ve hazine arazilerinin illegal olarak satılması, bankalardan hackerler yoluyla para çalma, kimyasal silah üretim ve ticareti, hava kargo ticareti (kara para aklamak için), dini içerikli naylon vakıflar kurulması, naylon şirketler kurulması, insan kaçakçılığı ticareti ve sivil toplum kuruluşlan vasıtasıyla yardım toplama” olarak sıralanıyor.

SONUÇ: HÜKÜMET DEVİRMEYE ELVERİŞLİ

İddianamenin sonuç bölümünde, dosyadaki tüm delillerin değerlendirilmesi sonucu “Ergenekon terör örgütü”nün birçok alanda örgütlenmesini tamamladığı belirtiliyor.

Bu örgütün amacına ulaşabilmek için Danıştay saldırısı benzeri birçok suikastı da planladıklarının, ele geçirilen belgeler, iletişim tespit tutanakları, bir kısım şüpheli ve tanık beyanlarından anlaşıldığı kaydedilen iddianamede, şöyle deniliyor: “Ergenekon terör örgütünün bu tür eylemler için sabıkalı ve suça meyilli insanları Kuvayı Milliye Derneklerine üye yaptırdığı, bu tür insanları derneklerde toplayıp çeşitli rütbeler ve sözde askeri görevler verdiği, basın yayın kuruluşlarını, mafyayı ve terör örgütlerini kontrol altına almaya çalıştığı belirlenmiştir. Sivil toplum kuruluşların üst düzey yönetimlerinde örgütlenerek bu kuruluşları amaçları doğrultusunda sevk ve idare etmeleri, medya, mafya ve terör örgütleri üzerindeki etkileri dikkate alındığında, anılan örgütün her yönüyle hükümetleri devirip yönetimi ele geçirmeye elverişli olanaklara sahip oldukları anlaşılmıştır.”

AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS İSTEMİ

İddianamede, tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün, “kişiyi yerine getirdiği kamu görevinden dolayı tasarlayarak öldürmeye azmettirmek” ve “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçlarından 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi isteniyor.

“Kişiyi yerine getirdiği kamu görevinden dolayı tasarlayarak öldürmeye teşebbüse azmettirmek” suçundan 4 mağdur için ayrı ayrı cezalandırılması istenen Küçük’ün bu suça ilişkin toplam 52 ile 80 yıl arasında hapsi öngörülüyor.

Küçük’ün diğer suçlamalarla ilgili olarak da 194 ile 435 yıl arasında hapsi talep edilen iddianamede, tutuklu sanık Doğu Perinçek’in de “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsi talep ediliyor.

Perinçek’in TCK’nın 220. maddesinde yer alan “Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır” hükmü uyarınca “Kişiyi yerine getirdiği kamu görevinden dolayı tasarlayarak öldürmek” suçundan da ağırlaştırılmış müebbet hapsi istenen iddianamede, Perinçek’in diğer suçlamalara ilişkin de 192 ile 417 yıl arasında hapse çarptırılması talep ediliyor.

İddianamede, Küçük ile Perinçek’e ilişkin sevk maddeleri arasında Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu’nun 73. maddesi ile Telsiz Kanunu’nun 32. maddesinin de bulunması dikkat çekiyor.

GAZETECİ İLHAN SELÇUK VE DİĞERLERİ

Diğer sanıklardan tutuksuz yargılanan Cumhuriyet gazetesi İmtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk ile tutuklu sanık Kuvayı Milliye Derneği Başkanı emekli Kurmay Albay Mehmet Fikri Karadağ’ın da “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsi talep ediliyor.

İddianamede, Selçuk ve Karadağ ile tutuksuz sanık eski İÜ Rektörü Kemal Yalçın Alemdaroğlu ve tutuklu Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol’un da TCK’nın 220. maddesinde yer alan “örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır” hükmü uyarınca “kişiyi yerine getirdiği kamu görevinden dolayı tasarlayarak öldürmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsi isteniyor.

Tutuklu sanık emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’in “kişiyi yerine getirdiği kamu görevinden dolayı tasarlayarak öldürmeye azmettirmek” ve “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçlarından 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi istenen iddianamede, bu sanıkların diğer suçlamalara ilişkin olarak da 217 ile 500 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmaları talebinde bulunuluyor.

İddianamede, yine tutuklu olan avukat Kemal Kerinçsiz’in de aralarında bulunduğu diğer 79 sanığın ise değişik suçlamalardan 1 ile 74 yıl arasında değişen hapsi isteniyor.

Bir kısım şüpheliler hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği belirtilen iddianamenin sonunda, bir kısım şüpheliler hakkındaki evrakın da ayrıldığı belirtiliyor. - ntv-ajanslar

YORUMLAR 40
  • Metin Yazar 16 yıl önce Şikayet Et
    Atasözü. Biz senin kahrını çekiyoruz,o tesbih çekmiş çok mu? Başkasını Amerika'da olmakla suçlayacağına dön de kendine sor,' ben neredeyim' diye:) Sen, "Ele verir talkını,kendi yutar salkımı" atasözünü hiç duydun mu? Duymadıysan duy işte:)
    Cevapla
  • Karacaoğlan 16 yıl önce Şikayet Et
    CAN DÜNDAR MI?. bu medya alemindeki en taraflı ve tetikçi sözde gazetecilerden biridir.kesinlikle derin devletin adamıdır.patronuna bak zaten kim olduğunu anlarsın,başka söze gerek yok.
    Cevapla
  • Karacaoğlan 16 yıl önce Şikayet Et
    ADI ÜSTÜNDE FİLİM...DEĞİL Mİ BURÇİNİM?. bana filim anlatma burçin,bilim anlat.anlat da heyecanlı olsun:))palavralarını dinlemek heyecan veriyor.dediğin savcıyı daha dün gördüm ve senin çağdaşlık anlayışına uygun bir hayat tarzı var.yalnız eşinin kıyafeti açısından,ama asaleti,cesareti,adaleti ve dirayeti seni gerçekten de bozar.gerçekten gözü pek bir adam.kimliğini geç farkettim,yoksa yanına gidip tebrik edecek ve senin ip adresini verecektinm ona:))
    Cevapla
  • Karacaoğlan 16 yıl önce Şikayet Et
    VAN SAVCISI UTAH'TA DEĞİL....... çamur at izi kalsın,tutmasa da lekesi kalır mantığı.geçenlerde bir gazetede yazdı,marketçilik yapan abisinin yanında..ortak market işletiyorlar.ayrıca sayın zekeriya öz'de hiç de eli tesbihli biri değil,ailecek yakından gördüm.hanımı açık ve sizlere göre modern giyimli biri.ama cesareti ve dürüstlüğü senin gibileri biraz korkutuyor galiba!senin kemalist komutancıklarına ucu dokunuyor diye,pek hoşlanmıyorsun galiba burçin teyzeciğim:))
    Cevapla
  • osmanlı aşığı 16 yıl önce Şikayet Et
    EDİTÖR BEYFENDİ... fazilet partisinin haberinde küfürler ve hakaretler havada uçuşuyor,onlara gelince herşey serbest herhalde?biz burada normal yorumumuzu yapmak istiyoruz sabahtan beri acımasızca sansür uyguluyorsunuz.dün akşamki editörleri örnek alın,çok gerekmedikçe yorumları serbest bıraktılar ve sitenin reytingi de yükseldi.emek vererek yazdıklarımızı sadistçe sansürlemekten zevk mi alıyorsunuz?fazilet haberinde serbestlik varda diğer haberlerde niye yok.zerre kadar adaletin varsa bu eleştiriyi yayınla!!!!!!!
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Süper Lig'de görülmemiş olay! Sahaya giren taraftar...
Muğla'da düşen helikopterin son görüntüsü ortaya çıktı