Dualı Meclis
- GİRİŞ23.04.2025 08:54
- GÜNCELLEME24.04.2025 09:12
TBMM, bundan tam 105 yıl önce 23 Nisan 1920 Cuma günü açıldı
İlk Meclis’in mebus bileşimi şöyle idi: 115 memur ve emekli, 61 başı sarıklı hoca, 51 muvazzaf veya emekli subay, 46 çiftçi, 37 tüccar, 29 avukat, 15 doktor, 8 şeyh, 6 gazeteci, 5 ağa, 5 aşiret reisi ve 2 mühendis.
Açılış, mübarek gün olması sebebi ile özellikle Cuma’ya denk getirilmişti. İlk vekiller ve ahali, Hacı Bayram camisinde Cuma namazını kıldıktan sonra yanlarına Sancak-ı Şerif de alarak meclis binasına gittiler.
Binanın önünde kurbanlar kesildi, dualar edildi, salavatlar getirildi. Milletvekilleri sıralarda yerlerini alırken Sancak-ı Şerif Meclis kürsüsüne çıkarıldı, yanına bir de Kuran-ı Kerim konuldu. İstiklal harbinin önderi Mustafa Kemal Paşa, ilk konuşmasını duaların ardından çıktığı o kürsüden yaptı.
Yani Meclisimizin “dualı Meclis” olduğunu kalın harfler ile bir not etmek lazım.
***
Büyük Millet Meclisi kurulduğunda, sadece İzmir değil başkent İstanbul da işgal altındaydı. Osmanlı Devletinin diğer iki payitahtı Bursa ve Edirne’nin işgal edilmesine ise sadece birkaç ay vardı. İki buçuk ay sonra Venizelos’un oğlu, Bursa’ya muzaffer kumandan pozları ile girecek, Mehmet Akif yüreği kanayarak edebiyatımızın en ağır matem şiirini, Bülbül’ü yazacaktı:
Çökük bir kubbe kalsın mabedinden Yıldırım Hân'ın;
Şenâatlerle çiğnensin muazzam Kabri Orhan’ın!
Daha sonra düşman Polatlı’ya kadar gelmeyi başardı. Ama Meclis Ankara’yı terk etmedi, bilumum yokluğa rağmen emrindeki ordu ile vatanın kurtuluşu anlamına gelen zaferi kazandı.
Yani kalın harflerle yazmak lazım…. Meclisimiz, Gazi meclistir.
Hem de iki kere Gazi’dir. 96 yıl sonra, 15 Temmuz işgal girişiminde FETÖ’nün bombalarına direnerek bir kez daha Gazi olmuştur.
***
Meclisin çıkardığı 2 numaralı kanun Hıyanet-i Vataniye kanunudur. İşgalci düşman ile işbirliği yapanlara, vatana ve millete ihanet edenlere ağır cezalar getirmiştir.
Demek ki o zaman için güncel olan sadece işgal değildir, işgalciler ile iş birliği yapan hainler de vardır. Ve Meclis en önce bu hainliği gündemine almıştır.
***
Hülasa, dualara ile yola koyulmuş, Yunan ile, İngiliz ile, FETÖ ile fiilen savaşmış, hainler ile mücadele etmiş, büyük bedeller ödemiş bir meclisten söz ediyoruz.
Demek ki neymiş…
Bugün TBMM kürsüsünden korsan bildiri okumak veya TBMM başkanına atar-gider yapıp “savaş ilan etmeye kalkmak” sizi tarihsel olarak kimler ile aynı safa getirir iyice bir düşünmek gerekirmiş.
ÇOCUK MU MİLLİ EGEMENLİK Mİ?
23 Nisan’ın milli bayram ilan edilmesi 1921 senesidir. Adı, 12 Eylül’e kadar Milli Hakimiyet Bayramı idi. 1981’den itibaren Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı oldu.
Aslına bakarsanız bayramın çocuklar ile ilgisi Ankara’daki kutlamalara çocukların da katılmasından ibaret. Ankara’da çocuk alayları ve çocuk balosu düzenleniyor. Bir de Mustafa Kemal Atatürk, 1933’ten itibaren çocukları makamında kabul ediyor. Bayramda çocuklara özel bir yer verildiği açık ama “Atatürk 23 Nisan’ı çocuklara armağan etti” sözü, iyi niyetli bir abartıya benziyor.
Doğrusu, milli hakimiyet ile onun garantisi olan çocukları aynı bayramda buluşturmak güzel bir fikir. Ama Meclis’i fesheden ve ülkeyi uzunca bir süre 5 general ile yöneten 12 Eylül cuntasının çocuk vurgusunu öne çıkarması pek de iyi niyetli bir hareket gibi durmuyor.
23 Nisan’ı yine çocuklarla ile beraber kutlamaya devam edelim. Ama çocuk şenliklerini konuştuğumuz kadar ulusal egemenliği de konuşalım. Nasıl kazandık, ne için kazandık ve en önemlisi bundan sonra nasıl koruyabiliriz, bunları tartışalım.
Yorumlar13