İstanbul’da, Marmara’da 7 üstü deprem riski azaldı mı?
- GİRİŞ24.04.2025 08:52
- GÜNCELLEME24.04.2025 09:33
Marmara Denizi Silivri açıklarında (Kıyıya 24 km mesafede) dün meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem hepimizi korkuttu.
Yerin yaklaşık 7 km derinliğinde yaşanan deprem, İstanbul başta olmak üzere Marmara Denizi’ni çevreleyen şehirlerimizde paniğe yol açtı.
Sarsıntının 13 saniye sürmesi daha uzun sürmesi halinde ortaya çıkabilecek muhtemel bir felaketin önünü kesmiş görünüyor.
BU DEPREMİN BEKLENEN BÜYÜK İSTANBUL DEPREMİYLE İLGİSİ NE?
Jeoloji uzmanlarının çoğunluğunun ittifak ettiği görüşü hatırlatalım:
Marmara Denizi’nin kuzeyinde, İstanbul ve aynı hatta bulunan diğer yerleşim yerlerini etkileyecek, 7’den büyük, 7,5/7,6 civarı olması muhtemel bir deprem yaşanacak.
Ve bazı görüşlere göre böyle bir deprem için İstanbul’un çok da öyle bekleyecek bir vakti bulunmuyor.
“Dur” diyebiliyor muyuz peki şimdi?
Yani dünkü 6,2 büyüklüğünde yaşanan deprem beklenen büyük İstanbul depreminin muhtemel büyüklüğünü daha az şiddetli olacak şekilde etkiler mi?
PROF DR. CANDAN GÖKÇEOĞLU: İSTANBUL’DA BUNDAN SONRAKİ DEPREMLER 7’NİN ALTINDA OLUR
Dünkü deprem ve artçılarıyla alakalı olarak görüşlerini almak için Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Candan Gökçeoğlu’nu aradım.
Candan Hoca ekranlarda boy gösteren deprem uzmanlarının bir kısmı gibi masa başı ‘uzmanlardan’ biri değil.
Meslek hayatını sahayı, fay hatlarını yerinde incelemeler yaparak yürüten bir bilim insanı...
O nedenle görüşleri önemliydi.
Ve benim dün kendisinden dinlediğim görüşler, İstanbul için bir nebze rahatlatıcı türden görüşlerdi.
9 Ağustos 1912'de Tekirdağ ilinin Şarköy ilçesinin Mürefte beldesinde 7,3 büyüklüğünde gece 3 sularında meydana gelen depremle, 17 Ağustos 1999’da aynı saatlerde Gölcük merkezli olarak yaşanan depremi hatırlatan Gökçeoğlu, bu iki bölge arasındaki fay hatlarının aynı anda arka arkaya kırılma ihtimaline bağlı olarak dillendirilen 7,5/7,6 gibi büyüklüğe sahip daha büyük deprem riskinin, dünkü deprem sonrası gündemden düştüğünü savunuyor:
“Bu ikisinin arasında kalan bölge yani Marmara’nın içindeki bölge eğer tek seferde bir deprem olsaydı, burada fayın 2 yada 3 parça olduğu söyleniyor; İki de olsa 3 de olsa bunun tek seferde arka arkaya kırılma ihtimali vardı. Eğer öyle olsaydı, 7.5-7.6 gibi bir deprem yaşayacaktık. En büyük korkumuz da oydu. Ancak burada batıdaki parça kırıldı 6.2 ile, dolayısıyla bizim bir tek doğudaki parçamız kaldı.”
“BU DEPREMİ BİLİMSEL AÇIDAN POZİTİF GÖRÜYORUM”
7 ve üzeri bir deprem riskinin gündemden düşmesini bu şekilde gerekçelendiren Prof. Gökçeoğlu, Batı’daki parçanın kırılması sonrası Doğu’daki parçanın kırılmasıyla ortaya çıkacak depremin büyüklüğünün 7’nin altında olacağını dile getiriyor.
Şu sözlerle:
“Doğu’daki parça yarın da kırılsa, öbür gün de kırılsa, 1 saat sonra da kırılsa, artık 7.5 gibi bir deprem görmeyeceğiz. İstanbul’u bundan sonra bekleyen deprem, 7 nin altında olacak, 6.5-7 aralığında bir şey olacak, dolayısıyla büyük bir felaket çok şükür yaşamayacağız, böyle hayırlı bir sonuç oldu. Ben bu depremi bilimsel açıdan pozitif olarak görüyorum.”
Candan Hoca, görüldüğü üzere İstanbul’da bundan sonra olabilecek depremin 7’inin üstünde değil, altında olacağını gerekçesiyle birlikte anlatıyor.
Tabi dünkü depremden sonra tersini savunan, hatta dünkü depremle riskin daha da arttığını söyleyenler de var.
Örneğin sosyal medya hesabında görüşlerini paylaşan Prof. Dr. Naci Görür:
“İstanbul’da Marmara Denizinde, Kumburgaz fayı üzerinde çok deprem oluyor. Değişik büyüklükte. Bunlar Marmara’da beklediğimiz büyük deprem değil. Bunlar bu fayın biriktirdiği stresi artırıyor. Yani kırılmaya zorluyor. Burada asıl deprem daha büyük ve 7’nin üzerinde olacak.”
Görüldüğü üzere dünkü depremle alakalı olarak deprem uzmanları arasında birbirine taban tabana zıt görüşler mevcut.
Ama en azından şöyle bir yeni durumla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim:
Düne kadar çok büyük bölümü İstanbul ve Marmara depreminin 7 ve üzeri büyüklüğünde olacağı hususunda ortak görüşlere sahip iken şimdi bu konuda bir ayrışma, fikir farklılaşması söz konusu olacak.
Dileyelim, Prof. Dr. Candan Gökçeoğlu haklı olsun.
Mehmet Acet - Haber7
Yorumlar12